Burada da hiç merak etmeyeceğiniz fotoğraflar paylaşıyorum

Instagram

Sunday, January 27, 2013

İZOTAŞ' a sığınmak..

..

İşte geldim yeniden ben



Gerçekten de bindim bir alamete gidiyodum kıyamete..Bahsettiğim hayal kırıklığı esnasında bir yandan yağmurla savaşıyor bir yandan ağlıyor bir yandan sinirden kasılıyordum. Kulaklığımdan son ses ve şiddetle gelen Kings of Leon-Sex on Fire beni daha çok gaza getiriyordu. Acı çektiğimi farkettim ve bir anda ışıklarda duran taksinin içine attım kendimi. Gerçekten hayatımın o dakikalarını kesit alsak film olurdu.

Canımın acısı sadece bu olanlar değildi bugüne kadar hissettiğim bütün sorunlar ve acılar gözümün önünden seri bir şekilde geçiyordu. O kadar hızlı hareket ediyordum ki çevremdeki olup biten herşeyden soyutlamıştım kendimi. Kapıyı açıp odaya girdiğimde yalnızca beş dakika içinde bavulumu hazırlayıp kendimi o deli yağmurda dışarı attım. Eve gidiyordum.. Canımın acısını durdurabilicek tek şey annemi görmekti o gece yalnızca ona ihtiyacım vardı..Ama unuttuğum bir çok şeyin içinde atladığım, herkesin tatil dolayısıyla eve gittiği ve bilet bulmamın biraz imkansız olduğu...

başlıyorum..



Evde ders çalışmam gerekiyordu  ve o beş dakikalık bavulu hazırlama sürecinde elime ne geliyosa atmıştım bütün kitaplarımı yanıma aldığımı
eve geldiğimden farkettim ama bavulu taşırken vardı bir terslik çekilmiyordu, taşınmıyordu.Sanki içimde ne varsa kusup atmışım , beni üzen ne varsa kesip atmşım içine o denli ağırdı..

Yağan yağmurda kimse kimseyi görmüyordu üstelik size Buca dan bahsediyorum.Sen Buca ikamet etmenin ne demek olduğunu pek ayırt edemezsin.
..
Öyle böyle buğulu gözlerle bir şekilde geldim otogara. Hayır orası o gece İZOTAŞ değil mahşer alanıydı.Bütün bunları hesaba katmadan yola çıkmıştım.

-Mahoo! gel sen hele bu yana, buyrun efennim bozalarımız el yapımı,bilecik tuuuuuuriizm,
kütahya kütahya gel abla gel,  yine O kadın heceliyor aynı şeyi :
(21:30 sa atin de ha re ket ede cek ar aç lar ımız ın, de ğer li yol cu lar ı ar aç lar mı zın ha re ket saati gel miş tir lüt fen ba gaj ku pon ve eş ya ları nızı kont rol ediniz) 

Her kafadan farklı şivelerden sesler teker teker beyin hücrelerimi öldürüyordu.Her zaman seyahat ettiğim firmaya gidip bugün hiçbir bilet olmadığını öğrendiğimde aman size mi kaldım göt lalesi dedim diğer bilindik firmalara uğradım her uşak diyişimde aldığım tepki 
kalkan kaşlar ve malesef hanımefendi hiç yok cevabı, 
cenabet bir cuma gününden başka bir şey olamazdı. 
OTOGARDA MAHSUR KALMIŞTIM.
sıradan başladım, bütün firmalara sorarken 
kıyıda köşede kalmış araya sıkışmış bir firma vardı
LİDER turizm. 23:30 da ki aracımız uşaktan geçer sizi orada bırakabiliriz.

Bu sırada bütün bunları yaşarken bir de kız olmanın verdiği 
o dezavantaj yüzünden  bir çok medeniyetsiz insanlar tarafından ,
-şşt fıstık vb lafları yiyordum. 
Herif o kadar aç ki benim gibi bir şişkoyu fıstık yaptı, sen düşün.)

Ana !  bi anda benim kafa attı. Ya gidicem ya ölücem burda üstelik sarjımda yok ver amca bilet dedim. Adam ne dese beğenirsin -Sende bizi iki hemen amca yaptın, aramızda o kadarda yaş yoktur be güzelim dedi, yemin olsun bunu dedi ve benim dünya yıkılsa umrumda olmadığı için sadece sustum.
Araba ERZURUMA gidiyor.
Adam beni uşaktan geçerken attığı çöplerle bir atıverecek işte yol üstünde.


Otobüsün kalkmasına tamıtamına İKİ saat vardı. O iki saatte yaşadığım tecrübe ile erasmusa gidersem başıma gelebilecek hiçbir şeyi yadırgamam bu saatten sonra. Dakika bir gol bir.. KAVGA ÇIKTI . Silahlar patladı herkes kaçışıyor çığırıyor bir şeyler oluyor bir yerde. Saf bende, dergi alcam kendime onlarla ilgileniyorum, dedim ya dünya yıkılsa umrumda değil ama insanlık hali işte kafamı bir çevirip baktım AMAN ALLAHIIIIIM !!!!  iki dakika önce bilet aldığım ve ona amca dememden rahatsız olan adamı dövüyorlar !!! Adamın ağzı burnu dağıldı. O an koşup bende iki çakmak birde alttan geçirmek istedim. İZOTAŞ 25 ocak 2013 saat 22:00 sularında gerçekten de mahşer alanı gibiydi, evet !.

Otogar at hırsızı tipli insanlarla doluydu ve sen onlar için o saatlerde
 eğer ki tek başınaysan onlar için adeta bir yemsin.
Telefonumu sarj etmem gerekiyordu çünkü 2000 model mercedes bir aracın içinde vakit asla geçmeyecekti biliyordum. Önünden geçtiğim büfeye istemsiz bir şekilde
-Telefonumu sarj edebilme sansım var mı, dedim.
Elinde döner bıçağıyla gülümseyen bir çocuk aksanlı bir şekilde döndü ve "tabi" dedi.
Bugüne kadar izlediğim tüm dehşet saçan filmlerde ki öldürülen genç kızların yerinde gördüm kendimi.
Ben galiba gerçekten ölücem bu gece diye sürekli kendimle konuşuyor kurgulanıyordum.Telefon bu boru değil bırakıp gitmek olmazdı tabi.
Çocuk -bah heleeğ istersen şurda otur ben sorumluluk neyim gabul etmeeeğğğm dedi. 
Oturdum.Türk milleti işte merak ya sorular soruyor ama çocuk cidden iyi niyetli tamamen yani galiba (!) Oldukça kısa ve net cevaplar verdim kafam yerden kalkmadı. O tost yapıyordu bende kaçamak ve korkak bakışlarla döner bıçağını takip ediyordum sadece.
Beni DEŞEBİLİRDİ. Türk insanı ve anlık cinnet diye bir şey var..

Çok çaresizdim kankalar ve bir o kadar yalnız :(

O kadar yakılıp yıkılmışım ki kimseden de yardım beklemyordum inatla.Bizim mardinli tostcu (Biz tanıştık kanka olduk biliyom hani nereli falan) senin otobüs geldi dedi,   
ardından allaha emanet ol bacım mola verir yolda falan inme sen dedi.
ÇOCUK HARBİ ADAMIN DİBİ KAZANDİBİ çıktı anlıcağınız.

Otobüse bindim..Binmez olaydım..Ama olsun..İçerdekiler benim milletimin insanları..Tamamen ASKER-cik
dolu bir otobüs..İçerisi urfa dürüm evi gibi kokuyordu, muavin ise muavinlik üzerine zerre kadar bir şey bilmeyen serseri tipli bir şey. Soför mü ? ha o aynı İDO TATLISES. Arabada televizyon yok kaptan kaset taktı onu dinliyos GÜLLÜ ile kopuyos falan.
Yolculuk başladı arkadan  iğrenç askerlik muhabbetleri ve  rahatsız edici kahkalara daha fazla müsade etmeden kulaklığımı taktım, son ses müzik dinlememe rağmen biri adam deli gibi bağıyor, 
bu bizim çılgın muavin
-Değerli eşya, altın(?), küpe(?!) ,cüzdan, LAPdop gibi zulalarınızı yolculuk esnasında yanınızdan ayırmayın.HIRSIZLIK OLAYLARI ARTTI. iyi yolculaklar.. 
Ah benim canına yandığım bu yolculuk nasıl iyi geçsin?
Arkadan bir anadolu evladı aklı sıra espri yaptı
"apo la sen şu cebinde ki son 20 lirayı içliğinin içine sok iyi mi" dedi.

eefpefffff bu muhabbet bitmez 
sıkıldım çok uzun.



..



Aaaa ! unutmadan tüm bu olanları büyük bir sabırla yaşarken,
varlığını hep ve tek hissettiren Sarper iyi ki varsın.


Age Of Empires daki O-dun-cu


 Kahve içmek hiç alışkanlığım değilken şu iki aylık sınav döneminde içtiğim kahveler, içimde kahve çekirdeğine dönüştü. Midemde ki brezilyalı yerliler onları yeniden toplayıp jacobs monarch a geri dönüşüm yapcaklar. Belki de yapıyorlar..

neyse bu konu çok sinan çetin..


Burak Kut yıllar önce..

Aşkı aradım çok diyarlar gezdim yol bulamadım ne güzeller gördüm 
Ah bir çarem seni nerde unuttum dalmışım ben tanrı aşkına dön gel 
Soldum güllerle yandım çöllerde ben bundan böyle harcanamam 
Nereden geldim nerelere gideceğim aşkı görsem kendime geleceğim 
Nereden geldim nerelere gideceğim ömrümü alsa yarimi bulacağım ben 

dedi.


Harika bir cuma günü geçirdim. Kazıkları yiye yiye kendimi günün sonunda yollarda buldum.

Harika bir bilgisayar sınavı geçirdim, arkadaşlarım(!) yüzünden elim böyle ayağıma dolandı çorabımı çıkardı falan verilen uygulama sorularının hiçbirini 

-Simge , pşt sims! , bebeğim, aşkım, çiçeğim o soruda o grafiği nasıl çizdin, exceli yaptın mııaaahabsjas EROREROREROR !!! 

gibi sağımda solumda arkamda yankılanan sözler yüzünden yapamadım. Olsun mühim olan arkadaşlıktı eksik olmasın canlarım benim (!)

.. 

Ayrıntılar dilimde gizli kalsın.

..

Hayatımda hiçbir şey ama hiçbir şey, en kaba tabirle o kadar "koymamıştı".
Listem kabardıkça kabarıyor ama esas sorun ne biliyor musun benim bir takım şeyleri gözümde 
AŞIRI büyütmem.. 
Şimdi, çok bilindik şeyler yazacağım. Hazır mısınız? Eff peff scroll down. 
Hop bitti gitti.

Kırıldım yine. -ki bence kırılmak dünyanın en normal şeyi - hala zırıl zırıldım ve hala kovalamacalardaydım. belki bunca insan pişman olur, belki vazgeçer, belki de beni deniyordur. ne bileyim.
NİYE DEĞER VERİP, abartıyoruz ?
Dürüst olmak gerekirse ben karşıma çıkan bir çok kişinin ağzına sıçarım.
Onun bana gelmesi için onu sürüm sürüm süründürür, müren balığına çeviririm..
Ama  üzeceksin ya kendini yıpratacaksın hüngür hüngür ağlayacak şeylerinde olması lazım yani hani
hem sonra şu, acına acı katan şarkıları dinlemek için bahanelerin olmalı ya
Hah ! işte sırf bu yüzden bir takım şeylere zaafın oluverir ansızın .

"aynı filmlerdeki gibi"

 Değer verdiğin birileri olur mutlaka en çok onunla görüşmek istersin ama hani şu ama'lar ..yanına gideyim, konuşayım. AMA darlamıyim, arkadaşmış gibi davranayım, kaçmasın benden. AMA görmeye ve konuşmaya çok ihtiyacım var. bi şekilde yanına gitmeliyim. AMA peki ne konuşucam? ne dicem? neden geldim? neyse ya, buluruz bir şeyler. en kötü ağlarım. neden ağlıyorsun diye sorar. ordan girerim. belki yalan söylerim. "oluum biliyo musun nooolduu!!!" (hiçbir şey olmadı)

Onun farklı bir kimse olduğunu algılayabiliyor, fakat ondan bağımsız kalamıyor ve yaşayamıyordum. ya da öyle zannediyordum. ki kesinlikle öyle zannediyordum. ve biliyor musunuz onu sade ve sadece bir kez görmüştüm.

Sürekli beni görmek istediğini söyleyip ama bunun için asla çaba göstermeyen birisi olarak zaten benim için başta tarihe geçmişti, altı çizilmişti..

Bu harika geçen cuma günümde o da vardı. Değer veriyorum ya üzüleceğim elbet (14.Simge Kuramı)

Islak çamurlu bir cuma akşamına doğru ilerliyorduk.Söylediklerine bakılırsa 

"tamam aksam 8 den sonra falan büyük ihtimalle görüşücez "

..

"tamam bende eve gidiyorum şimdi çıkarsam haber veririm"
(ŞİMDİ BUNU DİYENE BELA OKUMADA NE YAP AŞKISI!)


aynı gün içinde hem olaylı bir sınavdan çıkıp maça giren sonra duş alıp ıslak ıslak tüm hasta olma ihtimalerini göze alıp sırf ona geç kalmamak ve ona hazırladığı sürprizleri hazırlamak için duş alıp yağmurlu çamurlu bir İzmir akşamında, sıradan bir Simge bindi bir alamete gidiyo kıyamete..


Bekledi yağmurun altında ana dırırırırırıt ...!!! Whatsapp iletisi..
Esas oğlan diyor ki "çok yorgunum görüşmeyelim bence "

NAPARDINIZ o an ?
  • Öncelikle kim yorgun ?
  • Kim yağmurda bekledi , koşuşturdu ?
  • Allahsız kitapsız bu kız senin için cuma akşamı gideceği otobüs biletini iptal ettirdi !
Çok üzgünüz ama bu kızı kaybettiniz, bayım..

..

Hani sigarayı azaltarak bırakabileceğine inanırsın ancak bu aslında kafanda bitirmen gereken bir şeydir ve bir gün daha içinden 4 tane sigara içtiğin paketi buruşturup atarsın ve bir daha sigara içmezsin ya, hayata dair bazı şeyler gerçekten bu şekilde işliyor bence.


ben çok güzel, şahane yol veririm biliyorsunuz ki kısa süre önce bir itirafta bulunmuştum..

Çok yorulmuştum. Böyle aşk meşk işleri insanın 

zihnini çok oyalıyor. Çok glikoz yakıyor, çok enerji 

emiyor. Harbiden yorulmuştum.

..

İnsan arada isyan etmek istiyor “Why does it always rain on me?” şeklinde.



Çok sevdiğiniz simge bu mükemmel cuma gününü cumartesiye bağlayan olayları bir sonra ki yazıda anlatacak işte asıl olaylar
o zaman başlıyor.Ben biraz dinlenip geliyorum bacım.










Friday, January 25, 2013

Gerçekleri ile gerekçeleri

M83-Farewell Goodbye






Bazen unutursun aradaki mesafeyi, yanındasın sanarsın. Uzatırsın elini, dokunmaya çalışır ama yapamazsın. O’na bir türlü dokunamazsın. Işte o zaman acır canın, en derinden. Unuttuğun o mesafe geri gelir birden. ‘Neden?’ dersin, ‘neden yanında değilim?’. 'Neden gitti?' Cevabın yoktur, beklemekten başka. Ve o an, canının en çok acıdığı o an sadece beklersin. O’na kavuşacağın o anın gelmesini sabırsızca beklersin. Bütün dini koşullar bir gün ona kavuşacağını gösterir, iyi çocuk olursan..


Her şey olup bittikten sonraki günü hatırlıyorum. Uzun zaman sonra yine aynı evde, yine aynı yatakta uyuyordum. Yine çirkin bir çarşamba günüydü üstelik temmuz sıcağı vardı ve ben yataktan kalkamayacak kadar yorgundum. Hem canın yanıyor hemde 40 derece cehennem sıcağında yorganın altında nefes alma çabaları veriyorsun düşünsene ÇILDIRIRSIN. Ben çıldırmadım, aklım bende değildi..

Yataktan hiç çıkmamanın verdiği dinginlik bütün bedenini kaplar,
hayat sana öyle bir koymuştur ki hareket etmeyi unutturmuştur sana.
Uyandığım sıralarda, ki bu sadece odaya giren biri olduğu için oluyordu, yanımdaki telefondan saate bakıp, arkamı dönüp tekrar uyuyordum. Geri kalan her şey fazlasıyla anlamsızdı. O kısacık uyandığımda gördüğüm tanıdık yüzler ağlamaktan kıpkırmızıydı. Domates gibi kıpkırmızı kadınlar, ağlaşıyorlar.
 O gün hep kıpkırmızıydı. 
Neden hepsi bana acınası gözlerle bakıyordu  ? Bana ne olmuştu ki herkes gelip sarılıp beni içine çekip  kafamı okşuyordu.



Çok değil  dört gün sonra,

BEN BİR ŞEYLERİ KAYBETMİŞİM odadan çıktığımda hissettiğim sahipsizliğim yüzüme bıçak gibi saplandı, biri eksikti hayatımda ve bu kez ağlamayı bırakamayan bendim.
Ne kadar çok ağladığımı hatırlıyorum. Ne kadar çok kustuğumu hatırlıyorum. Kimselere göstermeden ağlamamak için ne kadar çok nefessiz kaldığımı ve koşarak yorganın altında hıçkırarak ağladığımı. Ne kadar çok yorgun olduğumu, ne kadar sinirli olduğumu, ne kadar PİŞMAN, ne kadar umutsuz, ne kadar mutsuz. 

Ama bunların hiçbiri ne kadar yalnız olduğumu anladığım an kadar koymamıştı bana. Tahmin etmeye başladım o günden sonra hep yalnız kalacağımı..Bi başıma kaldığımı..

Bir sabah uyandım ve odadan çıkmaya karar verdim hayatımın her anında gücümü aldığım kaybetmekten en çok korktuğum kişinin artık sadece hayaliyle konuşabileceğim, ellerimi açıp neden diye isyan edebileceğim bir ruha dönüştüğü gerçeğiyle yüzleştim. Bu, her şeyin ne kadar kötü hale geldiğinin tek simgesiydi, kulağımdaki sesle beraber; hayatta en değer verdiğin ama asla ona hissetiremediğin şeyi kaybettin sen. 

Hastanenin soğuk koridorlarında en ufak bir umutla beklemeyi tercih edeceğim
umut denen şeye muhtaç kalacağım
Tek bir cümle söz için doktor kovalayacağım
15 yaşında ki hayal ettiğim benle alakası
YOKTU.


Şunu demek istiyorum ki YADIRGAMA şimdiki tavırlarımı ağzına sıçarım, ben çocuk kalmam gerekirken, en umursamaz en hoyrat günlerimi geçireceğim yıllarda yaşımın üzerine katlanan olgunlukta eskittim en değerli yıllarımı..

Buradaydın, tam burada.
Yanımda.
Kollarındaydım. Başım omzunda.
Ellerin saçımda dolanıyordu
Göbeğine kafamı koydum.
Kulağıma fısıldıyordun,
‘bir gün yeniden aslan kral oynayacağız’ diye.
Gülümsüyordun.
Hayalimin bu olduğunu biliyordun, hayalim olduğunu da.
Nefesini çekiyordum içime, nefesimi çekiyordun içine.
Sen buradaydın dün gece.
YİNE
Rüyamda.


Kaçtım.Yine bitti bir gün. Akşam oldu ve ben yatağıma yattım. Yapayalnız. Yine. Bu kez başka şehirde. Senin bana aldığın yatakta değil. Gözlerimi kapattım, düşündüm. Hep seni düşündüm. Her gece olduğu gibi. Sen yine yoktun. Ben yine yalnız uyudum. Rüyalarımda geldin yanıma, ellerimi tuttun.

Sabah oldu. Gözlerimi açtım. Yalnız.
Ve sen yine yok oldun.


ve anladım ki..

Gülüp eğlenmek değilmiş mutlu olmak. Gezip tozmak değilmiş. Özgür olmak değilmiş. Kalabalıklar değilmiş. Yalnız kalmamak değilmiş mutlu olmak. Istediğin bir şehirde olmak, kolayca yaşamak değilmiş

Aşk değilmiş mutlu olmak. Para değilmiş.

Mutlu olmak birlikte olmakmış. Kendini ilk bulduğun aile ile birlikte son bulmakmış. Yanında yalnızca O’nların olduğunu bilmekmiş. Bir göz odanın içinde dönüp durmakmış bazen mutlu olmak. Bazen bütün gün evin içinde oturmakmış. Çölün kralları belgeselini izlmek ya da bulmaca doldurmakmış. Bazen gecenin bir yarısı apartman köşelerinde ağlamakmış. Okulu kırıp sokaklarda boş boş yürümekmiş mutlu olmak. Bazen haykırarak ağlarken “gel, DÖN”  diyebilmekmiş. O’nun hiç düşünmeden yanına koşmasıymış mutlu olmak. Birlikte ağlamkmış ailecek. Kendinden belki de otuz yaş büyük bir kadınla dertleşmekmiş bazen. Annenin sırtını sıvazlamakmış. Gün saymakmış mutlu olmak. Cennette buluşmayı dilemekmiş her gece. Isyan etmekmiş bazen. Gülmeyi unutmakmş kimi zaman, kimi zaman uykularının kaçmasıymış.

Mutlu olmak bazen bilmemekmiş. Önünü görememekmiş. Çaresizlikmiş bazen de.

Her şeyi yaşamakmış mutlu olmak. Atlatabilmekmiş.

Mutlu olmak zormuş. Mutlu olmak, mutsuz olduğunu sanmakmış meğer. Mutsuz olmakmış belki de.

Mutlu olmak, O’nunla olmakmış. O kimmiymiş, aileni aratmayan aşkınmış.

Mutlu olmak, kendini ilk bulduğun aile ile birlikte sonsuza kadar gitmekmiş

Ailene sahip çıkmakmış..





Babama hala sahip çıkabildiğim için herkesten özelim,


Dünya çok daha hızlı dönsün, günler çok daha kısa olsun, saatler çok daha hızlı geçsin ve ben bir an önce O’na sarılayım istiyorum.


Hepsi bu.


Wednesday, January 23, 2013

Beni Çok Abartmışsınız


YAZARKEN DİNLEDİM

Kimsenin hayal ettiği gibi biri değilim. Çok sevdiğiniz kahvaltılardan nefret ediyorum, kahvaltı yapamıyorum. Mesela her sabah okula koştur koştur giderim elimde gofretli sütle sağ köşeden dönünce karşınıza çıkan ilk bakkal benim yüzümden gofretli süt ne bilmek zorunda kaldı.. Çay içmiyorum, kahve sevmiyorum. Kahveyi uykusuz kalmak için içiyorum ama uykum hep galip geliyor bu derbide de. Tatlıyla aram aslında pek yok. En çok Kinder sürprizin gideri var. Nutellayı en son ne zaman yediğimi bilmiyorum. Akşam sahip olduğum kocaman bir boş vakit ve yemek olmasaydı ciddi anlamda yaşayamazdım, yemek yiyerek yaşamaya çalışıyorum çünkü. Parayı en çok yemek ve parfüme veriyorum. Annem her gün ısrarla arıyor ben de ona bugün de ölmedim bak temalı acıtasyonlarımı yapıyorum. Kırtasiyede para çar-çur etmeye bayılırım. Bilgisayarımı 10 dakikadan uzun kullanmak isteyen insanlar hakkında da hiç iyi şeyler söyleyemem. Aile kavramına, birkaç imzayla aile olmaya kesinlikle inanmıyorum. Kan bağı ise çok abartılmış bir olay. Hayatta en sevdiğim şey oyun oynamak. Film izlemek beni genel olarak bayıyor uyuyup kalıyorum taa en başından. Irkıyla övünen insanlar var ve bu çok komik. Aile yanında üniversite okuyup hayatı çözdüğünü sananlar kadar komik bir şey ise hiç görmedim. Ergenlik yaşla alakalı olsaydı 50 yaşındaki insanlar bana trip atmazdı. Fenerbahçe bir din olsaydı ancak o zaman bir dine tamamen inanabilirdim. İngilizce kadar sevdiğim bir dil de henüz olmadı. Sabah alerjim olduğundan uyanınca uyuz gibi kaşınırım. Kışın bir soğuk alerjisi olduğum doğrudur. İlk baharda ise polen alerjim. Sevdiğim bir mevsim yoktur güneşli günleri sevdiğim mevsim altında toplarım oda yılda toplarsak iki mevsim anca yapar..

-İşler zora girdiğinde giderim. Yapacak bir şeyim yoksa uyurum. Biriyle kavga edersem ortamı terk ederim. Dersin hocasını sevmiyorsam, derse girmem. İstemediğim bir yere gitmek zorundaysam hasta olurum. İstemediğim bir yere götürülüyorsam ordaki herkesin burnundan getiririm. Sürekli bir problemi halletmemi söyleyen insanlarla konuşmam. Zor bir iş yapmam gerekiyorsa ertelerim. Bir insandan sıkılırsam giderim. Bütün hayatım boyunca bunları yaptım, yapıyorum. Ama şimdi kalmak istiyorum, bu defa gitmemek için çırpınıyorum. Ama o kadar çok kaçmışım ki nasıl kalınacağını bilmiyorum.-
..


                    BÜYÜK HAYALLERIM OLMADI HIÇ.


Eskiden diş macununu ortadan sıkmak bir anlam taşıyordu. Çok ciddiyim, öyle yaptığınızda eski haline dönmüyordu macun tüpü.
Şimdi öyle değil işte. Plastikten yapıyorlar zaar, neresinden sıkarsan sık.
Babam ortadan sıktığımı görünce bana kızacağını bildiğim için ortadan sıktıktan sonra macun tüpüne ağzımla üfleyip hava verir eski haline getirirdim.

Bahçeli ev diyince herkes bir beğeni gösterisinde bulunuyor ama, evde böcek görünce korkarsınız.
Çünkü bahçeli evin karıncası, böceği, kertenkelesi, kapıyı açık bulup giren kedisi eksik olmaz.
Yazlıkta balkonumuzda sansarlar top oynuyordu bir dönem.

Bazen çok ağlayınca geçiyor. Buna inanır, bunu bilirim.
Ağlarken Maroon 5-Never Gonna Leave This Bed dinlemeyi çok severim.Çok alasız .

Ben de isterdim çok büyük aşklar yaşamış olmak, ama olmadı. Hep çok sevdim,ailemi.
Ben zaten çok severim seversem. Ağzım burnum dağılır, öyle severim. Kendimi parçalarcasına.
Belkide karşı bir cinsi bu yüzden sevmekten kaçıyorum.

Herkes pempe panjurlu, mavi boyalı ev hayali kurarken ben kuramıyorum.
Kendimi eski  dökük bir balıkçı teknesinde  , ellerinde yılların emeğini taşıyan yaşlı bir amcayla  sohbet ederken hayal ediyorum. Heidi ve huysuz dedesi ihtiyar alp dede gibi mesela.
Ondan oluyor belki de.
Büyük hayaller kurmaya başlarsam kendimden korkarım.
Şimdi olduğu gibi.
Pembe panjurlu olmasa da ev, banyo, mutfak hayali kuruyorum bazen.
Şımarıyorum zaman zaman.

Karpuz ye.

..

Millet benim yaşımda evlenip çocuk falan doğuruyo, ben de bu oyunu niye daha önce oynamadım bak bu da güzelmiş mutlaka oynamam lazım şeklinde hayatımın en önemli kararlarını alıyorum. Öyle dolu, öyle ciddili bi yaşamım var çünkü.

..

Birisi beni üzse, hele bir de verdiği üzüntü midemi bulandırıyorsa o kişiyle bağlantımı koparmak isterim. En azından o an. “Sonra uğraşırım, şimdi susmak gerek” deyip cenin pozisyonunda yatarım. Vücudumun kendini koruma biçimi herhalde

Kendime ait olan o dünyama giderim. Madem o birisi beni üzüyor, ben de o birisini dünyadan kovarım. En azından o an. Ellerim engel olur telefona uzanmam. Susarım. Müzik bile açmam. Kendime müzik dinlemeyi yasakladığım günler vardır.

Öyle günlerde “ama o benim canımın içi” dediğim insanı siliverir beynim. Ama’ları atarım. O kim olursa olsun beni üzmüştür. Üzmemelidir. Ben-cil oluveririm. En azından o an. Hani travma gibi anlar olur. Beyin bazen kişiyi çok üzen şeyi siliverir. Unutuverir

En azından o an gülümsetsin diye açarım Fırat’ı, açarım Ersin Karabulut’u. Daha sonra mutsuzluğun geri geleceğini bilsem de,“Geçici mutluluklara karnım tok” diyemeyecek kadar üzgün olduğum o anlarda beni bir saniye bile gülümseten şeye şükrederim


...
Birini çok sevmem onunla sevgili olacağım anlamına gelmez
.



Görmeye bile tahammül edemediğim insanlar her gün yanımdan geçip giderken, her şeyden çok görmek istediğim insanın kilometrelerce uzakta olması çok koyuyor bana.

...


Kimsenin yeri dolmaz.
Herkesin yeri ayrı.
Acısı azalır, hatırası unutulur. 
Hepsi ayrı.
Arkadaş çok güzel bir şey.
Otobüs ve metroda mütemadiyen saçmalıyoruz.
Hocalarla aram iyi.
Gözü olanın gözü çıksın.
Geçen yine
Yemek aldık, dönüşte patates düşünce “PATATES DÜŞTÜ YAAAAĞĞĞ!!” dedim, şakalar komiklikler.
Bugün beni anneme benzettiler de nasıl mutlu oldum.
sonra bi güldüm HA HA - NO ifadesine büründüm
Sağlık sorunlarımdan dolayı bugün de ders çalışamayacağım.
BENİ BEKLEYİN BÜTÜNLEMELER.



..

SON olarak. 

Benimle her zaman aynı şehirde kal, ne olur sakın gitme..
..

Beni Çok Abartmışsınız.

Sunday, January 20, 2013

Düşün.Yaz.Enter.

Depresyon bizim işimiz since 1993



Son zamanlarda istikrarlı olarak yaptığım tek şeyin beklemek olduğuna karar verdim. Başlarda sadece sınavlar bitsin diye bekliyordum ki bu beni zinde tutuyordu. Her şeyi buna fikslemiştim ve asla bitmeyen sınavlar beni sürekli umutla beklemeye itiyordu. 
Her girdiğim sınav beni hayallerimden beklentilerimden bir adı geriye aldı.
 Kafam bunlarla meşgulken diğer her şeyle daha az ilgileniyorum o yüzden ben de daha fazla beklemeye başladım. Sabah olmasını, derse gitmeyi, dersin bitmesini, öğle arası yemek yemeyi, en çok akşam yemeğini,  yemekten sonra maç yapmayı sonra üzerime ve gözlerime çöken uyku ile uyumayı, sabah olmasını, sınava girmeyi. Beklediğim şeyler zaten gerçekleşeceğinden, bittiğindeki minik rahatlama duygusunu bekliyordum aslında en çok, biliyorum. Ama bazen, belki de artık bu oyundan da sıkıldığımdan boşluğa düşüyordum, düşüyorum. Bazen o kısacık rahatlama yetmiyor ve eee artık nolcak diye bakıyorum etrafa. Hevesle beklediğim ve istediğim bir şey yok. Olanlar ise artık beni mutlu etmeye yetmiyor. O kadar bomboş hissediyorum ki, gerçekten üzüldüğüm halde söylemeye değmeyeceğine inandım. Bilmiyorum, belki de şu 6 ay beni duygusal anlamda gerçekten çok yorduğundandır. Güçlü kalmaya çalışmak nede çok güçsüzleştirmiş beni
 Aşırı derecede kırgınım ve bu bazen beni agresif olmaya itmekle beraber genel olarak bomboş ve hatta bombok hissettiriyor. Geçsin diye bekliyorum, ironik aslında, geçmiyor. Gerçekten bir şeyler anlatmak istediğimde de bundan konuşacağımı bildiğim için bir kişi hariç kimseyle konuşmamaya başladım. Ama artık bu şekilde yürümediğinin de farkındayım. Yapmam gereken tek şey kendimi toparlayıp daha da kapalı hale gelmek. Saçma gelecek belki ama, daha az konuşmayı beklemek.




Üzülmemek için uğraştıkça kendimi daha çok üzülüyorken buluyorum. Buna bir çare yok.
...

İzin ver yanında olayım dedi, ben bile kendimle olmak istemiyorum ki dedim. Haklıydım, birbirimizi yalnız bırakıp beraber olmamızın bir anlamı yoktu. 
...
En çok kimi özlüyorsan, en olanaksızı oymuş gibi geliyor. 
Aslında hiçbir anlamı yokmuş ya.
...

Hayattan bir kesit nakarat hani -soundslikelife..

Kendimi kapattım kafeslere sus nedenini sorma Üşüdüm biraz bu hainlikte git fikrimi sorma Kendini yorma, sakın dokunma
Dipsiz kuyularda bir şeyler aradım dur adını sorma Bir çığlık duydum çok uzaklarda sakın korkutma Ağladım sanma, boğulmam korkma
Geçmişimi kül etsem
Durup durup küfretsem
Tanrı'ya isyan etsem de
Bitmez ki bu
Ben bu şehri terk etsem
Ölüp ölüp dirilsem
Dünyalara hükmetsem de
Bitmez ki bu fırtına

...



Birazcık bile ilerisini düşünmek mideme ağrılar sokmaya yetiyor. Çünkü ne yapmam gerektiğini iyi bilirken, uygulayamayacağımı da çok iyi biliyorum. Sanırım aylardır, bana söylenenin tam tersini yapıyorum. Hiçbir şeyin ortasını bulamadığım gibi, bunun da yok. Ya çok iyiyim ya çok kötü. Ruh halim çok çabuk değişiyor ve işin kötü tarafı her şeyi yansıtıyorum. Ama çok zor yani. Hiçbir şey yapamadan izlemek. Kendimi kandırmam da yetmiyor artık. Aslında sahip olduğum hiçbir şey yetmiyor artık.

..
Belki böylesi daha iyidir diyerek kabullendiğin hiçbir şey daha iyi olmuyor. Daha da önemlisi iyi hissettirmiyor.


                                                                               ....
Birini aşırı sevdiğin halde yanında hissettiklerin ironik olabiliyor bazen. Nerden bakarsan bak, bu üzücü bi durum. Onsuz yapamam dediğin insanlar, bir süre sonra yanında kendini  hep eksik hissettiklerine dönüşüyor. Sonra o kadar da bağlı olmadığın halde, sana her bakımdan iyi gelen birileri oluyor. Sevgiden çok mutluluk aramakla alakalı aslında. Onunla tam hissetmesen de, mutsuz da değilsin ya. Unutmak diye bir şey yok belki. Ama birilerinin yerine daha iyileri gelebiliyor. Kendini düşününce yaptiklarinin sınırı pek olmuyor. 



...

Bir şeylere yabancılaşmaktan bahsediyorum, ne kadar kolay. Önce etrafındakilere yabancılaşıyorsun, birileri şikayet ediyor öyle ya da böyle. Sonra kendinden uzaklaşıyorsun, böyle bir şey mümkünse. Ve bir zaman geliyor ki, içinden çıkamadığın yatak bile yabancı geliyor. Üstünden kalkamadığın bir eşya, hadi onu bırak, herhangi bir eşya yabancı olur mu. Oluyormuş. Ağlamaktan ıslattığın yastıklardan başka her şeye yabancılaşabiliyormuşsun meğer. 





sabahtan beri -tahminimce- 10 metrekarelik odadan mutfak ve banyoya gitmek dışında hiç çıkmadım. onlarda da takdir edersiniz ki bi takım gereksinimlerimi giderdim. uyandığımdan beri yatağın üstünde debelenip durdum. modern family izledim. biraz Fifa da hiç göze çarpmayan lig takımlarını karşılaştırdım. bi müzik dinledim. saatlerce temple run 2 oynadım. yatakta çok iyi gidiyor. 20 defa filan justinbieberin boyfriendini dinledim ve hoşuma gittiği için biraz saşırdım. salinger’in 9 stories’inden bir hikaye okudum. a perfect day for bananafish’i bugün bi daha 10 defa falan okudum. Sonra tekrardan temple run 2 oynadım.

çünkü final haftamdayım bitches. ve benim ders çalışma anlayışım tamamen bu. 




Sabah kalktıktan yatana kadar ekstrem bir durum olmuyor. Normal dediğimiz şeyi tanımlarsak, yaptığın her şey ona uyuyor. Yalnız kalmıyorsun, iyi besleniyor, iyi uyuyorsun. Etrafındakilerin hepsini tanıyor, daha da önemlisi seviyorsun. Ama saatler geçmiyor. 
Birileriyle konuşmak zorunda kalmayana kadar huzurluyum. Yalnız kalmayı sevmezken aslında, yalnız kalmak için dakikaları hatta saniyeleri saydığını düşün. Birilerinin yanındayken boğuluyor gibi olduğunu. En çok anlaşamadığın insan kendinken en çok istediğin şeyin odaya kapanmak ve seni diğerlerinden ayırabilen tek şey olan kapıyı sıkıca kapattığını. Bir şeyler paylaşmak zorunda olmadığın zamanlar. Bütün gün iple çektiğin anlar. Şimdi kavuşuyorsun, kapıyı kapatıp sadece ağlıyorsun. Bunu ben yapıyorum, yine ben yapıyorum, yatağa kapanıp nedenini bilmeden ağlıyorum diye düşünüyorsun. Her gece yatmadan önce ağlamayan birinin seni anlamayacağını iyi biliyorsun.

...

Morrissey dinlemek ne kadar mantıklı bilmiyorum.

..







Gerçekten moralimi aşırı bozan bir şey olduğunda kimseye anlatamıyorum. Eğer böyle mideme ağrılar sokacak kadar büyükse ancak kendi ağzıma sıçıyorum hep. Eğer içimde tutmaya dayanamıyorsam da yazıyorum. Tabii ki buraya değil. Hatta belli bir yere bile değil. Aylar sonra bir kitabın arasından çıkıyor mesela, sonra hemen atıyorum. Ama işte kimseye anlatamıyorum. Birine anlatınca olduğundan da gerçek geliyor. Yüksek sesle söylemek, sanki yalan söylesen bile her şeyi doğruymuş gibi hissettiriyor.










bana öğretilen her şey,
bana önerilen her şey,
bana dayatılan yaşantı
işe yaramaz bir çöplük



ben sims 1993 den beri dünyanın en mutlu aynı zamanda en mutsuz bebeği

Saturday, January 19, 2013

Kızıyorum Kendime




Insan hiç bir şey yaşamadığı, sayacak olursan bir elin parmaklarını bile geçmeyecek kadar az gördüğü, hatta hakkında hiç bir şey bilmediği birini nasıl özleyebilir ki?

özlüyor işte. Bazen kendini kaybedip deli gibi özlüyor hemde. O gün onun için günlerden pazartesi değil O- oluyor. Hatırlamasa bile kokusunu özlüyor mesela. Sesini, bakışını öpüşünü duruşunu özlüyor. Hayalini bile kuramayacak kadar az hatırladığı gülüşlerini özlüyor. Izlemeyi özlüyor insan, orada öylece durup O’na bakmayı özlüyor.

“Nesini özlüyorsun?” diye sorsalar  hiç bir cevap veremeyecek de olsa özlüyor insan. Oluşunu özlüyor belki de sadece. Varlığını özlüyor. Özlemek istiyor buna ihtiyacı var , ne yani olamaz mı ?

Zaman desen çare olmuyor, sayılan günler sanki gittikçe uzuyor.

Beklemek her gecen gün daha da zorlaşırken, en önemli sınavın varken, uykun varken , uykusuzken yürürken kısaca nefes alırken..

hakkında hiç bir şey bilmediği birini her şeyden çok özleyebiliyor işte.

Aslında mesele ne biliyor musun

Inanınca yapabiliyor, isteyince sevebiliyor, sevince özleyebiliyorsun.


iyi uyusunlar.







..Derviş gibi Aptal gibi Tapar gibi


Bazıları anlıyor gibi gözüküyor, kimisi anlamadığı için gururlu ve kimisi anlıyor. Ne kadar anladığı tartışılıyor, sonuca gidilmiyor.
“Ne kadar çok?” diye sorduğunda, kollarını açıp gösteremiyorsun eskisi gibi. Gitti o zamanlar. Eskiden olsa, çocuklaşırdın. Çocuk halinle.
Ulaşılamamak için gözlerini kapatman yetmiyor, kapatman gereken bir telefonun var artık. Uçak modunu sınavlar dışında kullanmaya başlıyorsun.
O kadar hassassın ki, en ufak bir şeyde gözlerin doluyor, senin suçun değil, gözlerin öyle bir doluyor ve seni öyle bir inandırmışlar ki güçlü olduğuna, önünü göremiyorsun. Hiçbir yaptığını beğenmeyecekler.
Güçlü değilsin.
Ne yaptığına her zaman karışacaklar, söyleyecek sözleri hep olacak.
Herkesi tanımak zorundasın. Herkese sevdirmek zorundasın kendini. İç yalnızlığına bile karışacaklar yoksa, bırak sevsinler seni.
İnsanın içine karışıyorlar. Nasıl olacak o iş?
Aptal, zeki yerine tercih edildiğinde üzüleceksin. “O kaybeder.” Neyi kaybediyor o? Söyleyin bana.
Seçenekleri olan insan hiçbir zaman kaybetmez.
Daha iyisini, kötüsünü, güzelini, çirkinini seçmek onun elinde. Neyi kaybedecek?

Thursday, January 17, 2013

“kendimi öldürmeye çalışmıyorum tabii ki, ama inan bana yarım saat sonra öleceksin deseler de umrumda olmaz.”

Monday, January 14, 2013

Esaslı Karmaşa, K-M-T-A-SİMGE-H-N

Şimdi çok garip bir şey keşfettim bütün bu olaylar 20 dakika içinde oldu

..

(Part 1)

Çoçuğun biri beni en sevdiğim I kızına sormuş Simgenin sevgilisi var mı yok mu diye. Adı K. Çocuğu öğrendiğimde hani adettendir ya kimdir nedir diye baktım

..

Çocuğun fotoğraflarında bir kız vardı yanında tanıdık geldi çıkaramadım. Sonra jeton düştü işte bu kız M. kızı

..

Bu M kızı ise bana zamanında aşık olan A kişisinin sırf beni unutmak için kendisinden 5 yaş büyük çıktığı T kızının ev arkaşı.

..

(Part 2)

Kısa zaman öncesi hayatımda yer alan H kişisi ne yapıyor ne ediyor diye gezinirken sanal dünyada, bir N kızı ile konuştuğunu gördüm. Merak işte her tık arkasından binlerce tık getiriyor sanal dünyada. N kızının fotograflarına bakarken yukarda bahsettiğim M kızı ve onun çok sevdiği ev arkadaşı olan T kızı ile fotoğraflarını gördüm. 

Yani aslında beni seven A çocugunun eski sevgilisi olan T kız ile beni I arkadaşıma soran K çocugun arkadası olan M kızı ile benim eski sevgilim H ile twitterda konuşan N kızı kanka..


Tesadüflerin daniskası..

ÇOK SAÇMA BİR KONU , sanırım baya işsiz kalmışım.

Anlatamadım derdimi.

Alakasızlığın alakası

hatta bi de çizdim ben bu olayı, görsel belki daha anlaşılır olur diye..






Bu insanlar neyin peşinde , insanların benimle zoru ne.

Şimdi aşkınızıda alın gidin..



  


Al aşkını al sok gözüne gözüne den girelim dedim..

Saturday, January 12, 2013





 Selam.Benim adım Sims. Aslında iki ismim var, birisi muhteşem babannemin adı Melahat diğeride Simge işte.O bildiğiniz en sevdiğiniz.Ama yıllardır sims ile çağırılmaya alışık olduğum icin Simge diye cağırılmak artık hiç hoşuma gitmiyor.Kendimi garip ve başka biriymiş gibi hissediyorum.20 yaşındayım. Üzüleyim mi sevineyim mi bilmiyorum ama İzmir de yaşıyorum. İzmir in bana desteğide kösteğide çok olmuştur.

Annem,

 Uşakta, gezer güzel tatlılar yapar değişik olan herşeyi örebilir ve dikebilir.
Uğruna her şeyimi, uğrumda her şeyini feda edebilecek tek gerçeğim. Her daim gözüm kapalı güvenebileceğim, korkusuzca en saf, en temiz, en dürüst hislerimi, sırlarımı, içimi ve benliğimi paylaşabileceğim tek dostum. Yıllarca hiç bıkmadan, usanmadan, her şart altında yanıma, yardımıma koşan sabır taşım. Çünkü gerçekten benim gibi birine bakmak büyük sabır ister.

Babam, aslan babam..

 Yetişmek istediğim, yolunda yürüdüğüm tek insan layık olmaya çalıştığım, tek hayalim babam. 5 yıl önce lise 1 dönemimin en umursamaz nam-ı diğer ergen zamanlarımda ellerimi sımsıkı tutarken bir anda cennete uçtu. Aslında onunla geceleri ne zaman dertleşsek bana bir gün uçup gideceğini söylerdi. Tabi ki bende boynuna sımsıkı sarılıp bunun sadece kötü sonlarda olduğunu ve bizim kötü sonları hakketmediğimizi söylerdim. Siz baba kokusu nedir bilir misiniz? Her sabah uyandığımda ben bir ölünün ilk doğduğumda aldığım o ilk kokusunu çekiyorum içime..Bunu sanıyorum ki kimse bilmez. Ben hiçbir zaman babasına aşık olan kızlardan olamadım. Biz onunla hep savaşırdık o aslan olurdu bende yavru beyaz kaplan her akşam sırf ben üzülmeyeyim diye babam hep knock out. Sonra bir şey oldu, asla affetmeyeceğim bir şey bir adam geldi sinsice beni saf dışı ederek babamla savaş oyunu yaptı babam iyi niyetinden dolayı alışmıştı yenilmeye. Ve o yabancı kazandı babam bu kez gerçekten knock out oldu. Hadi ama !!! Üzüldüğümü düşünmeyin ben iyiyim. Ben babamın kızıyım akıllım.

Bana gelince, genelde sakin bir kişiliğim olduğu düşünülür uzaktan uzaktan ama yanıma bir adım gelen görür esaslı karmaşayı. Tam bir hiperaktifimdir. Bunu bana cok yakın olmayan insanlar göremez. Beni kazanmak zordur. Yazı yazmak hobimdir. Neden mühendis olma yolundayım inanın bende bilmiyorum. Böcekler , özellikle örümceklere karşı özel ilgim vardır. Gördüğüm her canlıya hiç korkmadan ve çekinmeden dokunabilirim. İnsanlar buna hiçbir zaman dahil olamadı. Biraz(!) garip ve farklıyımdır .Sürprizleri sevmem sürpriz yapmayı severim sonra limonlu dondurmaya bayılırım. Cola içmeyi , alkol kullanmayı mekanlarda partilerde takılmayı sarhoş olmayı sevmem.  Evde vakit geçirmeye bayılırım. Birileri ile sevgili olmaya karşı fobim vardır. Ben kaçarım aşktan. E tabi içerim arada ama meraklısı değilimdir. Aramam.. Telefonda konuşmak benim için her zaman zor bir şey olmuştur. Hatta bu yüzden beni terk eden onlarca eskiler var.. Bir kez aşık olduğumu sandım ama bir kez aşık oldum. Kendime..Bir kez sevdim ya da sevdiğimi sandım acı çektim , ne bok olduğunu anladım. Şimdi ise tek başımayım. Bekarlık sultanlıktır derler ya , katılıyorum. Öyleyse ben bir sultanım. Resim yapmak, yazmak, tuhaf boyutlarda masallar uydurmak insanlara takılmak ve onların taklidini yapmak hoşuma gider. Bütün gün hiç ara vermeden müzik dinleyebilirim..Bilinmeyen müzikler dinlerim benimle müzik konusunda yarışabilecek dostlar arıyorum. Bilinmeyenler kaliteli müziklerdir zaten bilinenler kalite değil etikettir.

 En yakın arkadaşım’ ya da ’ kardeşim’ ayrımcılığı bana göre değildir. Bütün arkadaşlarımın farklı yeri vardır. Illa birini en yakın arkadaşım seçmek zorunda kalırsam , bu kişi annemdir. Ders calışmak kimi zaman eğlenceli kimi zaman ise dünyadaki en sıkıcı şeydir benim için. Hiç sınıfta kalmadım. Ama bu kalmayacağım anlamına gelmiyor değil mi :)   Hafta içi kafama göre uyanır istersem derse giderim istemezsem kalıp saatlerce yatağımda oyun oynarım. Yalan söylemem , bana yalan söylenmesinden nefret ederim. Zamanında söylediğim oldu ama sonra bana öyle yalanlarla gelenler oldu ki boğazıma parmak atıp yalan kustuğum gecelerim oldu benim. Insanların benim hakkımda ne düşündüklerine önem vermem. Ben insanlara önem vermem. Beni bilen bilir , seven sever bu da bana yeter. Zaten hayatımda kalabalık yapılmasını istemiyorum. Trip atmam, çok zor sinirlenirim. Ilişkilerimde erkeğe öncelik tanırım. Çoğu zaman mutlu bazen ise bunalımdayımdır. Bu yıl baya bunalımdayım. Ağlamak çok hoşuma gider, rahatlatır. Ama genelde gün boyu deli deli gülerim.. Yazar olmak istiyorum. içimden bir ses çok alakasız bir bölümdesin ama bununda üstesinden geleceğimi söylüyor. Futbola inanılmaz bir merakım var ama bunu mümkün oldukça içimde tutarım. Şu bir gerçek ki bir çok erkek futbolla yatıp tırt uyanıyor. Gol oranlarını bilmeyen adam kupon yapmaktan bahsediyor düşünsene ! Çünkü sevmem onunla kendimi gündeme getirmeyi. Önyargılı değilimdir. Çok saf gözükürüm ama aslında çok düşünürüm. Herkesi sevmeye, anlamaya calışırım.

 Otobüs yada metrodayken müziğin sesini kısıp , yada okuduğum kitabı kapatıp insanlara dikkatle bakmayı çok severim. Böylece onların nasıl insanlar olduklarını , yada yüzlerindeki ifadelerden hayatlarında neler oluyor olabileceğini hayal etme fırsatım olur. Bunu yaparken çok eğlenirim.


 Ben veda etmeleri pek sevmem. Üzgün suratlar , yaşlı ve geri dön diye haykıran gözler vardır o ince sessizliğin ardında. Daralırım . Otobüs garları , limanlar ve hava alanları bana göre değildir anlıcağınız.
Hele bir aşk gittikten sonra kalbin o hali .. Işte o hiiiç dayanılmaz ..Neden derseniz eğer bu terk edişler , elimde değil. Hoştur tatiller , bir süre yalnızlık , küçük vedalar.. Ama terk etmek bir kalbi .. Anlatılmaz ki .
“Hoşcakal” derler ya şu gidenler , nasıl ” hoş ” kalınır ki o andan sonra bir daha..
Bu yüzden ben bir türlü sevemedim ayrılıkları ..Her iste bir hayır var derler ya , cok doğru . Insan yaşadıkca
anlıyormuş . Büyüdükce belkide. Aslında su sevemediğimiz ayrılıklar ,suçladığımız terk edenler biraz da iyilik yapmışlardır bize ,amaçları aslında üzmek olsa bile. Yeni heyecanlar , yeni tenlere sürükler bizi gidenlerin acısı. Ve zamanla , mutluluk.

Ben , her an yenilenirim . Ben acımam. Arkama bakmadan terk edebilirim. ettim. Çünkü giderken beni yarım bırakacak birini sevemedim henüz. Mutluyum ve gülümsüyorum. Korkmuyorum vedalardan ..Vazgeçtim artık ardımdan “hoşca” kalanlardan ..




dedim ya ben

Burada hiç merak etmeyeceğiniz şeylerden bahsediyorum..

kaldı ki beni son noktama kadar okuyorsun, sen zaten benimsin benimlesin bensin.






Thursday, January 10, 2013

O' n O' cak





Bir seçim yapıyorsun. Birini seçiyorsun, bir yol arkadaşı.. onunla günlerini, aylarını ve hatta yıllarını paylaşıyorsun. Bir çok şey yaşıyorsun, iyi-kötü, güzel-çirkin bir çok şey. Bir şeyler hissediyor, anılar oluşturuyorsun. Zaman geçiyor, alışıyorsun. Dost oluyorsun. "İlk merhabalar döneminden" daha az konuşuyorsun dertleşiyorsun onunla. Ama onun yeri hep o ilk merhaba..

Bir gün geliyor sonra, kör olan gözlerini her insan gibi o da açıyor ve görmeye başlıyorsun. Gerçekleri görüyorsun, soğuyorsun, uzaklaşıyorsun ve bitiriyorsun onu içinde kafanda hatta bütün hücrelerinde. Çünkü
en çok beklediğin, en emin olduğun, “beni asla bırakmaz , üzmez” dediğin o insan var ya hani.. Her zaman sana destek olacağına inandığın o insan bile seni kırık hayallerin ortasında bırakıveriyor.

Biri geliyor sonra, belki yeni belki eski. Birileri , dost işte ne fark eder ! Ona hayatının tümünü açmıyor ve ya yıllarını paylaşmıyorsun. Yaşadığınız bir kaç an var sadece birlikte, bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar. Razı oluyorsun, başka çaren mi var ? Sırtını dayayacak o duvar, o depremde yıkıldı. Yenisi eskisini tutar mı ? Fark ediyorsun sonra, bir an durup düşünüyorsun.

Ve bir de bakıyorsun ki, birinin getirdiği küçücük bir heyecan, diğerinin götürdüğü onca yıldan daha kıymetli olabiliyor.


Evet, ama ,


Aybars çok yüzsüz bir çocuk.
Hikaye sadece normal insanlar için bitti.


Çok seviyor beni ya da benim varlığım onda alışkanlık yaptı. İlk zamanlar her geçen gün daha cok sevdi mesela. Yüzümü güldürmek için elinden geleni yapıyordu belki kötü davranmasam hala yapar. Bir yıl önce çat kapı gelirdi azarı işitir geri giderdi. Sabır taşıydı, şişkosuna. Tek derdi benim mutlu olmamdı. Sürekli arıyordu sesimi duymak, iyi olduğumdan emin olmak için. Bensiz bir dakika bile gecirmeye dayanamıyordu. Sürekli hediyeler alıyor, saklayacağımı bildiği için.Bana kendinden bile çok değer veriyordu. Sonra o da herkesin yaptığını yaptı falan. ama bu nasıl pişman adeta bulduğu kemiği beğenmeyip atan sonra bir daha o kemiği bulamayan KÖPEK gibi pişman.

sonra biz küstük.koptuk.bittik.

sonra yine kapıma geldi barıştık.anlaştık.şakalaştık.ezdim.rencide ettim.o yine gülüp geçti.

işteeee biz onunla şakayla karışık bir savaş içindeyiz. Ateş ettiğimiz kadar yaralarımızı sararız. 


Sevgili Aybiii,

bak şekerim , hayatımda o kadar büyük ve salakça bir yerin var ki. Canım sıkıldıkça seni kapıdan kovar bacadan içeri alırım. Sana karşı tam bağımsız biriyim. Kafama göre, havaya göre, aldığım nota göre seninle küserim barışırım. Peki ya sen ne yaparsın ? Ulan bir insan her seferinde mi katlanır ? Zaafı olma kelimesinin hakkını benimle veriyorsun bence.

Hayatımda ne şekilde olduğunun hiç bir önemi yok ikimiz içinde ama önemli olan ne biliyor musun "hep kalıcak" olman. Herkes gider diye ortalıkta yazıp sövüyorum ya. Sen gitmezsin gay-serilim. Kovuyorum yinede geliyosun. Ne biçimsin sen ?

Sen bana görünmeyen bir desteksin. Yürüdüğüm karanlık yolları bir anda aydınlatan ışıksın. Sen benim için iyi değil bitmeyen bir dostsun aybişim. Sana bu 10 Ocak ta geçen yıl hazırladığım gibi bir kutu hazırlamadım. Haketmiyorsun çünkü ama yinede içimde ki o salak yerin hatrına yazıyorum bir şeyler. Tüyü yolunmamış kanadı kırılmış kazım benim. Bak bunu her zaman söylemem şimdi zamanı falan durdur bir şeyler yap ,




İYİ Kİ VARSIN AYBİİ

BAK ŞUAN ÇOK CİDDİYİM   (mümkün değil ciddi olması)

BİRLİKTE ÇOK ÇOK ÇOK GÜZEL YILLARA

INŞALLAH HEP HAYATIMDA OLURSUN



YOKSA HAYAT ÇOK SIKICI , ÇOK ÜZÜLÜYORUM

SENİ ÜZMEYİNCE.

SEN ÜZÜL Kİ BEN MUTLU OLAYIM.

HERŞEY GÖNLÜNCE OLSUN  (çünkü senin o gönlün bok gibi)

demek ki herşeyin bok gibi olcak aybiş HA HA HA yaşasın


SENDEN NEFRET EDİYOOOOM !!!


AMA YİNEDE İYİ Kİ DOĞDUN GERİZEKALI.







                                               SEN EN GUZELSIN      -GAY.SERILIM



When you're young paylaşcam sanıyorsun ama
NAH !!
bu fotografına itafeeen







Hadi bay.