Burada da hiç merak etmeyeceğiniz fotoğraflar paylaşıyorum

Instagram

Monday, October 16, 2017

Hipo-tez.


Bir çok şey başıma geldi fakat böylesiyle ilk defa karşılaşıyorum.Benim için farklı bir deneyim otobiyografi ile biyografi arası bir araf..

Okuyucuyu çok fazla ilgilendiren bir konusu yok fakat sayfamın mottosu yıllardı aynı "BURADA HİÇ MERAK ETMEYECEĞİNİZ ŞEYLERDEN BAHSEDİYORUM!"  

Bu yazı, kapıma göndereni belirtilmemiş bir derginin içinden çıktı.Derginin mens health olması ve adıma gelmesi oldukça dikkat çekici ve başarılı bir taktikti.Güldürdü de.Öncelikle tebrik ederim.Elinle değil de bilgisayardan yazıp çıktı alma tercihin, yazının okunaksız olmasından mı, el yazından tanırım diye düşünmenden mi yoksa üşengeçliğinden mi orasını çözemedim.Bir tarayıcım olsaydı buraya geçirmem daha kolay olcaktı :D işin şakası tabi bu. Gerçekten mutlu oldum.Paylaşmayacaktım ama kim olduğunu belki paylaşımımdan sonra bana bildirirsin diye buraya yapıştırmak istedim.Aranıyor ilanı gibi farz edin.Arkadaşlarima bile beni anlat desem bu kadarını yazamaz çünkü.Düşüncelerim ve kararlarım sabittir değişmez ama böylesi bir yazının sahibini görmezden gelmenin vebalini ödeyemem.Bu kadar çok tanıdığına göre umarım bu konuda sana karşı bir kabahatim yoktur.Teşekkürler pluton kiracısı :)

"Merhabalaar, merhaba, simge nasılsın, kimliğimi beş yıldır yutuyorum.Sana bir zamanın kara deliği olarak m82 den sesleniyorum.Senin benimle bir ihtimalin olmayacağına hep inandım bende yaklaşık bir yıldır başka bir sevdaya kapıldım ama sen başkasın.. bir saniye böyle başlayamıyorum hemen disketimi bilgisayarıma takıp bir şarkı açmalıyım, disket mi? 
Youtube a tıklayalım biz.Mekanı cennet olsun..

Seveceğini ve sevdiğini hatta ezbere bildiğini biliyorum.Öyle gereksiz huyların var.


Seni gönül isterdi ki kimselere vermeyeyim..
Ama sen kendine bir küçük dünya yaratmışsın ve orada kimsenin yeri yok.
Bu da güzel bir şey şimdi seni sana anlatacağım, bunu neden yapıyorum çünkü geçen çıtaları yükselten biri olmuş kitaplar falan ben de hayatına bir nebze olsun dokunabilmek, senin dilinden sana ulaşabilmek istedim.Kendinden bahsediyorsun çoğunlukla şimdi bir de kendini bir anonimden dinle istedim.Şimdi biraz öksürük biraz balgam ve izninle halka ve sana, seni ifade ediyorum...
genelde sakin bir kişiliği olduğu düşünülür uzaktan ama yanına bir adım gelen görür esaslı karmaşayı.Tam bir hiperaktif idi. Bunu ona çok yakın olmayan insanlar göremezdi.Beni sorarsanız o tanımıyor bile beni.Sadece ben onu yakından tanıyacak kadar çok seviyorum.Saplantılı değilim endişe etmeyin.Mutluluğu hakediyor eminim şuan da mutlu ama hakettiği mutluluk pür mutluluk!! Onu kazanmak zordur.Yazı yazmak hobisi diye bilirim.Ben de bu şekilde ifade etmek istedim yılların aşkını.Böcekler, özellikle örümceklere karşı özel ilgisi vardır. Gördüğü her canlıya hiç korkmadan ve çekinmeden dokunabilir.Ama alerjisi olduğunu asla kabul etmez.Omzuna sinek konsa hemen burnu kaşınmaya başlar.Yine de korkusuzdur.Köpekler ile insanlardan daha iyi anlaşır kendi ve çevresinde -mother of dogs- espirisi yaparlar.
 Yalnız kalmayı sever, korkusuz dediğime bakmayın evde yalnız kalınca çoğu zaman paronayak olur.Sürprizleri sevmez sürpriz yapmayı sever sonra limonlu dondurmaya bayılır.Kola içmeyi , alkol kullanmayı mekanlarda partilerde takılmayı sarhoş olmayı sevmez. An gelir yaz sıcağında sabah uyanır uyanmaz susadım der kola içer. Öyle bir dengesiz. Evde vakit geçirmeye bayılırdı.Okul çıkışı antremana kalır saatlerce stres atardı.Eski zamanlar..

 Birileri ile sevgili olmaya karşı fobisi vardı. kaçardı aşktan. Aramaz.. 
Telefonda konuşmak onun için her zaman zor bir şey olmuştur.. Bir kez aşık olduğunu sandı ama bir kez aşık oldu.Kendine..Bir kez sevdi ya da sevdiğini sandı acı çekti , ne bok olduğunu anladı.Şimdi ise tek başına. Bekarlık sultanlıktır derler ya ,o öyle düşünüyor. Öyleyse o bir sultan. Anlamsız şeyler çizmek, yazmak, tuhaf boyutlarda masallar uydurmak insanlara takılmak ve onların taklidini yapmak hoşuna giderdi. Bütün gün hiç ara vermeden müzik dinleyebilirdi.Bilinmeyen müzikler dinlerdi onunla müzik konusunda yarışabilecek dostlar arardı. Bilinmeyenler kaliteli müziklerdir zaten bilinenler kalite değil etikettir derdi.
'En yakın arkadaş’ ya da ’ kardeş’ ayrımcılığı ona göre değildir. Bütün arkadaşlarının farklı yeri vardır. Illa birini en yakın arkadaşın seçmek zorunda kalacaksa , bu kişi annesi olurdu. Ders çalışmak kimi zaman eğlenceli kimi zaman ise dünyadaki en sıkıcı şeyiydi onun için. Son iki yıldır ultra azimli ve duydum artık bitiriyor ve gidiyor-muş.Gitmese iyidi..Eminim hala öyledir.Bir tane dersi vardı bir türlü geçemiyordu.geçmiş.Güzel ortalamalara geç ve güç sahip olmuş.Mezun olması için her gece kendimden çok onun için dua ediyorum.Diplomayı alsa herkes rahat bir nefes alacak.Başarısızlığının tek sebebi kafasına göre sabahları uyanıp keyfi isterse derse gitmeseydi, istemezse evde kalıp saatlerce oyun oynar, bir de sürekli temizlik yapardı.Şimdilerdi hemen evinin hanımı hem de okulunun çalışkanıymış.. 
Düşündüğü şeyi çekinmeden söylerdi ama bu karşı taraf için sıkıntı yaratmazdı çünkü kırıcı hiçbir şey düünmezdi.Bazen kaçamak yalanları olurdu ama belli ederdi sonra ona öyle yalanlarla gelenler oldu ki boğazına parmak atıp yalan kustuğu gecelerine tanık oldum. Insanların hakkında ne düşündüklerine önem vermez.İnsanlara önem vermez ama insanlığa önem verirdi.

Kabul etmezdi ama acıma duygusu nirvanadaydı. Beni bilen bilir , seven sever bu da bana yeter derdi hep.Geçen gün öğrendim hayatında kalabalık yapılmasını istemiyormuş.Eğer olur da bir gün bu yazımı okursan şunu bilmeni isterim "sen kalabalığın içindeki en büyük yalnızlıktın zaten" En garibi trip atmasını bilmezdi, çok zor sinirlenirdi.Hayatına bir türlü dahil olamadığım için sinirli halini hiçbir zaman görmedim.Onu sık gördüğüm zamanlarda hep gülerdi, koşardı.Birine selam vermeye giderken koşarak gider sarılırdı sımsıkı. Kendi içinde bunalımdayım.Kafasına göre canı sıkılınca birinden hoşlanmış gibi yapar kendince aşk acısı çekerdi.Onu seveni hiçbir zaman sevmezdi.Hiçbir zaman onun birine seveceğine ihtimal vermiyorum.O sadece kendine ilham kaynağı arardı.Konu aşka gelince hat safhada bencildi.O hep kendi için birilerini sevmeyi denedi.Başarısızdı..

Ağlamak çok hoşuna gider çünkü, rahatlatır derdi. Ama dedim ya genelde gün boyu deli deli güler..Bir keresinde ona anonim olarak ulaşıp kitap yazmasını tavsiye etmiştim "hayatımı insanlara okutacak kadar kıymetli bulmuyorum" demişti.Bir kez daha sevdim.Ruhuyla çok alakasız bir bölümde ama bununda üstesinden gelecek gibi. 
Kafa zehir gibi çalışıyor da elleri çalışmıyor.
Herkesi sevmeye, anlamaya çalışıyor.Çok garip bir şey.Hem ıssız hem sıcakkanlı.
Otobüs yada metrodayken karşılaşıyorum bazen.Bence kesin müziğin sesini kısıp insanlar hakkında senaryolar düşünüyor kafasında. Böylece onların nasıl insanlar olduklarını ,yada yüzlerindeki ifadelerden hayatlarında neler oluyor olabileceğini hayal etme fırsatı oluyor.Çünkü o öyle biri. Tek kişilik bir hayatı var hepimizden daha çok eğleniyor içerde.
Veda etmeleri pek sevmezmiş.Daralırmış.Otogarlar, limanlar ve hava alanları ona göre değil demek ki.
Her an yenileniyor.Bukalemun gibi mi desem gökkuşağı mı desem bilemiyorum.  Bana gelince adımı bir türlü öğrenemedi.İki kere aynı derse girdik ikisinde de sordu, özür dileyerek..Ama bunu başka kişilere de yaptı.Unutkanlık stabil galiba.Bana ikinci defa sorduğunda iki bacağımın arasına tekme atılmışa döndüm.Bildiğin baştan aşağı canım acıdı.Hadi benim ki sevgiden.Ya diğerleri?Onlara da aynı acı olduysa çok can yakıyor denebilir.


Geçen sene tek başına otururken gördüm son 960 gündür böyle yaşıyor, kulaklığı takılıydı kahve içiyordu.İlk defa tall boy içerken gördüm normalde hep grande boy içerdi.Acelesi vardı demek ki.Neyse nasıl olsa beni tanımıyor diye geçtim içeri ben de kahvemi alıp karşı masasına oturdum.Upuzun polat alemdar ceketi giymiş güldürdü.Yine dedim yahu sen ne değişik bir şeysin.Mekanda iki yalnız sadece ikimizdik.Yanına gidip otursam tepkisi ne olur acaba.Hoşgörülü biri aslında ama dengesiz işte bilemiyor insan nasıl yaklaşacağını.Telefonla konuşuyormuş meğerse kulaklık takılı olunca müzik dinliyor sanmıştım.Kulak misafiri oldum diyeceğim de inanmazsınız bu kadar anlattığım şeyden sonra.Tabi baştan sona pür dikkat dinledim.Ağladı ağlayacak bir yüz ifadesi vardı, elleri titriyordu.Sinirli görmedim demiştim ya o gün çok sinirliydi.Demek ki çok sinirlenince de ağlıyormuş onu da öğrendim.Durun durun korkmayın bi şey olduğu yok müşteri hizmetleriyle tartışıyordu.Onda bile dengesizdi bir kibar oluyor bir laf sokuyordu.Bu kız inanılmaz laf sokuyor, yediğiniz lafı anlamanız için zeki olmanız gerekiyor.Fazla detaya hitap ediyor..Neredeyse gidip telefonu alıp onun yerine ben sövecektim.Kızı dolandırmışlar bildiğin.Umarım halledebilmiştir.Sonra zengin kalkışı yaptı ve gitti saplantılıyım ama sapık değilim peşinden gitmedim elbet.O güzel kokusunu bırakıp gitti ben de koku gökyüzüne karışıp kaybolana kadar oturdum sonra ambarıma döndüm.Bir gün onun hakkında geri bildirim aldığım elemanlardan biriyle oturdum.Eleman dediğime alınma kardeşimsin sen de.Neyse okulda arkadaşlarıyla otururken elinden hiç telefonu düşmedi sürekli telefonda bir şeyle uğraştı kanka bence kesin biriyle konuşuyor dedi.Bu kız bana bunu hep yapıyor beynimden vurulmuşa döndüm demek isterdim ama ondan o konuda hiçbir eylem beklemediğim için inanmadım istihbarat da bana şaka yapmış zaten.Oyun oynuyordu dedi trink trink click voculunk kocalunk sesler geliyormuş ne oynuyorsa artık.
Bu yıl pek görme fırsatım olmuyor onu, çok fazla yoğun yorgun ve meşgul..Artık telefonunda oyun oynamıyor.Geçenlerde yanından geçiyormuşum gibi yapıp orada oyalandım telefonundan toefl deneme testi çözüyordu.Görmeliydiniz tam bir gerzek gibi telefonuna yumulmuş sesli listening sınavı çözüyordu. Bu yazıyı ona gönderme kararı aldım çünkü son yazdığı yazı ona karşı olan bütün soru işaretlerimi yok etti.Canı acıyor, bu da her halinden zaten belli oluyordu, çaktırmadığını zannediyordu ama 2012 den beri baştan aşağı ima, ifade değişikliği vardı.Her an haykıracak gibi.Göz yaşlarını göz kaslarıyla tutuyor her yıl daha güçlü ama daha yorgun.

O kendini pluton zannediyor ama güneşten farkı yok.
                                      Pluton olan ben ve benim gibi olanlar.
                                      
                                                Söyleyeceklerim bu kadar."

Wednesday, October 11, 2017

Hassas Doku





  Her şeyin başı genellikle güzeldir; devamı ise çirkin değil "alışkanlıktır!"

Her şeyin başına döndüğümüz zamanlar hatıradır; yaşadığımız şuan ise "ızdıraptır!"

Her şeyin başında mutlu kalırız; zaman biraz geçince gülümsemeler azalır yerini acılar alır..

Her şeyin en başını hatırlamak ise en zorudur; ilk uyanış, ilk nefes, ilk merhaba..fakat ilk vedalar her zaman akılda kalıcıdır..

Her şeyin başını yaşamayı tekrar tekrar isteriz çünkü her şeyin başı yalınlıktır; yalınlık ise huzurdur..






  Her şeyi başa sarmak istediğim karmaşık dönemlere girdim.Son zamanlarda annemin de her şeyi sözel olarak başa doğru sarmayı arzuladığına aşinayım..

"Ne güzeldi, ne güzeldin, ne güzeldik.."

Her şeyin sonuna yaklaşmışım.
Her şeyin başına hasretim!
Sürekli başa sararak ayakta kalabiliyorum.
Başlangıçlar bana güç veriyor.
Her şeyin başı güzel değildir, bazı başlangıçlar acıdır ve son zamanlarda acılarımın ağrıları ile nöropatik tepkiler veriyorum.

Sinir uçlarımın geçmişimi benden daha çok sorguladığı bir ara dönemdeyim.

Her şeyin başı güzel olmasa bile ara bir dönemde sıkışıp kalmaktan daha tazedir.

Şimdi isterseniz biraz başa dönelim; 

Ağrılarımın ve acılarımın günlüğünü tutmuş olsaydım şuan işimi kolaylaştıracak bir unsurum olacaktı.Fakat yok..

İlk ağrımı travel-time olarak hafızamda çizdirmek pek öyle kolay olmasa da ilk ağrının verdiği acının bugün hayatımı her şeyin en başından değiştirdiğini biliyorum.

Her şeyin başı bazen önemsizdir; "geçiştirirsin!"

Üzerinden biyolojik olarak ne kadar zaman geçmiştir bilemem, hastalığımın senaryosunu yer mekan zaman olarak net bir şekilde değerlendiremem ama içerde bir şeyler birikip yaklaşık üç sene önce dışa vurmaya başlamıştı; dedim ya bazen her şeyin başını üstelemez, göz ardı ederiz..

Şuan sahip olduğum her bir eşik noktamın en başını hatırlıyorum; bunun için ekstra çaba harcayan biri haline gelmeme gerek yok.

Daha fazla çalışma analizi, daha çok satırları olan makaleler ve aşkla incelemeye alınan daha fazla fiziksel parametreler..

Hepimizin hayatında destek aldığı bir rol modeli vardır.Benim hikayemde bana senaryomu okuyan modelimin sürekli aralara serptiği bir cümle var: 

"Ben senin kadar kendini böyle yıpratan birini görmedim, ne olmuş yani herkes okuyor Simge..!"

Bana karşı olan tutumu her zaman azarlayıcı,kinayeli ve teşvik etme amaçlı bir model.Bubu*

Çalışma alışkanlıklarımdan vazgeçmem gerekiyor, cenin pozisyonunda, karın ağrısından kıvranırmışcasına masa başında yazarak ders çalışmak, okulda not tutmak beni Notre Dame'in Kamburu na çoktan çevirdi bile..

Eğer sizde benim gibi fibromiyalji vebasına yakalanmak istemiyorsanız öncellikle zehirli sarmaşıklarınızdan arının.

Evet ne yazık ki her şeyin başı artık su-toprak ya da hava elementlerinden geçmiyor.Hayatın bize kitlediği gündelik yaşamın stresinden geçiyor!Keşke tek derdimiz basit yöntemler ile su aramak, ilkel araçlar ile toprak kazmak, batıl inançlar ile hava tahminlerinde bulunmak ile sınırlı kalsaydı..Fakat yontma taş devrinin kenarında bile kalamadık..

Şimdilerde farketmeden ruhumuzu yontuyoruz ve yontulan ruhumuz zamanla bedenimizi çürütüyor.

Tıbba saygım sonsuz fakat koskoca akademisyen olmuş bir tıp doktoruna ağrılarımdan ve özgeçmişimden bahsedip bana "stresli misin ya da uykusuzluk problemin mi var?" demesi koca bir ayıp sanki!

Tüm koşullar başka bir ülkede de yaşıyor olsa idik 24 yaşında bir genci hatta genç kızı strese sürüklemek için elverişli halbu ki..

Umarım Ales sınavında türkçe bölümünde dil bilgisinde -ki yazımından çok fazla soru çıkmaz...
Neticede benim zihniyetim koca bir sayısal veri tabanı altyapılı mühendis kafası..

Gelelim her şeyin başının ortasına denk gelen ağrılara; bahsedeceğim ama anlamanızı beklemem.
Çoğunuz da aaa aynısı bende de var diyerek kendi kendine tanı koyacak..Çok şahit oldum fakat yemezler..

Geçen gün doktorum yeni bir tanı daha koydu omzum asimetrik-miş..İçimden dedim ki "hayatlarımız bile asimetrik"

AĞRI: Acı ile komplike olmuş, kafası karışmış bir vaziyette.Örneğin şuan şiddetlenmeye başladı çünkü masa başındayım.Sayın doktorum üstelik dik oturuyorum!!Hani asıl kaynak eğilmekti.. Nasıl anlatmalı, acının neresini betimlemek gerekli bilemiyorum.Düşünün bu 7/24 taşıdığım acı bu kadar güç durumda..Her birinizde olamaz inat etmeyin..

Öncelikle her şeyin başında sol kürek kemiğimden sanki azılı bir katil o bölgeye testere darbesi vuruyor gibi ardından kanaması bütün omzuma, boynuma ve sırtıma yayılıyor eğer ki etrafımda biraz masaj yapabilir misin diyebileceğim biri yoksa gecenin sonu ya yoktur ya uykusuzluktur ya da acil serviste işe yaramayan yüksek dozda novalgin*dir..

Sanırım size bu postu atmamın bedeli bana gece ağıra yani ağrıya mal olacak..

Mecazi kanamaların bir üst seviyesi sırtıma yediğim balyoz darbeleridir..Sırtımda yüksek gerilimli bir trafo taşıyormuşum hissi ve lütfen artık biri gelip sırtımı tam orta yerinden ayırabilir mi isteği..

Tabiki gerçek anlamda kimse gelip sizi sırtınızdan ortaya ayırmıyor ne yazık ki..Kronikleşen bazı kütlemeler süreklilik haline geldiği için omzunuz çıkacak gibi hissediyorsunuz..

En kötü atak zamanlarından biri ise boyunda hissedilen birazdan tüm doku bağlarım kopacak hissi..

Bahsettiklerimden anlayacağınız üzere her şey bir takım şeyler üzerinden benzetme yoluyla öne sürdüğüm hissiyat meseleleri fakat bunu lütfen anlayın fibromiyalji soyut bir kavram değil hem mental hem de bedenen tüm bedende taşınan; taşınması çok güç olan SOMUT BİR ACI AĞRISI..ya da ağrı acısı..

Lady Gaga bizi son zamanlarda çok güzel ifade ediyor..Dağ gibi kadın, muazzam sahne şovları gerçekleştiren dev artisti bu bela resmen SÜRÜNDÜRÜYOR..

Tedavi kısmına gelirsek, pek gelmeyelim malesef ki kesin bir çözümü yok..

Sırtıma son iki aydır binlerce iğne darbesi yedim fakat değişen hiçbir şey yok. (bknz. nöral terapi)
Son seansımda doktorum derin enjeksiyon yaptı hiç sormayın BAYA DERİN BİR SEANSTI..acısı hala zihnimi deşiyor.

Velhasıl geçmiyor..

Bu sebepten uzunca bir süredir gerçekleştirmekte olduğum minimum insan, minimum stres teorisinden başka opsiyonum yok gibi..

İnanın bugüne kadar çevremden, doğadan, ülkemden, canlılardan hiçbir koşulda nefret etmedim..Edemem de.Çünkü ben kalpten iyi niyetli.Doğma büyüme saf kanım..

Fakat uzak durup, tabiri caizse etliye sütlüye karışmamam acılarımı bir tık düşürür umudu ile ıssızlaşıyorum.

Fibromilyaji için koskoca tıp dünyası bir çare bulamamışsa kendi çaremi kendim üretmeye başlamak üzereyim:

1-Takmayacaksın
2-Takılmayacaksın
3-Hayatına ve hayatı sana verene saygı duyarak sabırla yaşayacaksın

Bitirmem gerek çünkü acılarım şiddetlendi bu yazıyı ve farkındalığı takmıyorum.
Hayatım benim için değerli, boyumu aşan ağrılarımın hayallerime engel olmasına asla izin vermeyeceğim

SON OLARAK FİBROMİYALJİ İÇİN KESİNLİKLE FARKINDALIK İSTİYORUM
teşekkkürler...