Hadi biraz tesadüfleri sorgulayalım, oturup bir kahve içelim demek isterdim fakat bazen kan dolaşımı kafeine tepki gösteriyor.
Kahve içmek ne ara bu kadar moda
oldu.Sanırım görüşmek, görüşebilmek için adına sudan ucuz bir bahane konuldu. Belki
bahanelerin ardından hayatın anlamına geçiş yaparız.Bizim bu senaryolar kimlerin
denetiminden geçiyor allah aşkına!Diyelim bir hayat yazıldı, üzerimize kefen
gibi biçildi eli mahkum bu kaderi yaşayacaklar diye emirler dizildi.Pekala!
Orada herhangi bir sıkıntı yok anatomik olarak kabullenip, boyun eğmeye programlanmış
bireyleriz.Tek bir detayı atlamışlar, denetim.Sonuçta insanoğlu bir sinyal
misali son nefesine ,döngünün içinde ex durum haline kadar aktif kalmak zorunda. Hata payı oranlarımız yüz üzerinden eminim ki doksandır.Müdahale o
süreçte çok önemli bir komut oysa ki.
Sorgulayalım
mesela, herhangi bir tarihin herhangi bir konumunda herhangi bir kişi veya
kişilerle kahve içmek bize verilen senaryoda yazılmış olsun.Bana kalsa ben içmem, üşenirim AMA bu durumda,
gidersem olumlu gitmez isem benim için bir kayıp olacağı hakkında
bilgilendirilmek en büyük hakkım.Tercihlerimizin bedelini elbette ödemek
zorundayız fakat bu bir ömre dökülünce can sıkıcı oluyor.
Sürekli bana he-diyeyim
diye hediye edilen bu hayatın bana ait olmayan satırlarını canlandırmak zorunda
değilim.
Deli divane
hayatlar yaşıyoruz.Aklın yolu bir falan da değil.Pek tabi ben de bu duruma her olayda yaptığım gibi aksi yönde ilerlemeye karar verdim.Senaryolarımı
yırtıp atmadım her gün bir sayfayı uçak yaptım fakat uçuramadım.Çünkü benim yaptığım
uçaklar asla uçmaz.Yani bana bu senaryoda uçak yapma özelliğini
vermemişler.Özelliklerimizi neye göre dağıttınız sahiden? Sonra ben de inat
ettim ve iç güdüsel olarak yaşamaya karar verdim.
Hayatı susadığım zaman su içmek için programladım.Bize
önerilen günde 5 litre su için sınırlarına meydan okudum.Sorguluyorduk,
gereksiz yollara saptık!
Enerjiye sadece fiziksel bir kavram olarak inanmak
istiyorum.Zaman ilerledikçe, durduk yere çıkan yeni kavramlara alışmak zorunda
değilim.Enerji dediğimiz kavram ne ara iş yapabilme yeteneğinden,hissiyatlarımıza
hitap edebilme potansiyeline döndü? Biraz kurcalarsan mantıklı elbette hepimiz aslında manaları
tanımlamak üzere görevlendirilmiş maddeleriz.Maddelerin var olan ısı
kapasiteleri vardır ve buradan güç ortaya çıkarırız.Kinetik, ısı, ışık hatta
nükleer olarak reaksiyonlar verebiliyoruz.Neden, çünkü biz insanız!Şahsen benim
hayatım daha çok potansiyel bir enerji, gergin bir yayın üzerine oturmuş öylece
bekliyorum.
Gelelim
bende ki bu potansiyel enerji son zamanlarda
metafiziğin bile çok dışında kalmakla birlikte bir termik santral misali
düşüyor ya da yükseliyor.Hareket halimi ifade etmiyor.Başıma emin olun bir şey
gelecekse yaşamadan çok önce dile getiriyorum ya da rüyalarımda görüyorum ve
belirli bir zaman sonra gerçek oluyor.Lütfen gülmeyin, çok can sıkıcı bir
durum.Anlık bir takım şeyleri yaşarken “ben
bunu daha önce yaşadım” dejavu batağına düşüyorum.Yaşamadın simgecim onu o
gereksiz enerjin ile daha önceden hissettin ve kendine doğru çektin.Gerek var
mıydı bilmiyorum ama böyle yaşamak istemem.Diyeceğim şu ki bana verilen senaryo
sanki artık birileri tarafından kulağıma fısıldanıyor.
Rüyalar var bir de! Çocukluğumdan beri vazgeçmediğim bir
alışkanlığım var.Çok çok yorgun değilsem kafamı yastığa koyduğum an uyuyabilen
bir yapım yok.Ben de sürekli kafamda olmasını istediğim yaşam standartlarını
tasarlarım ve mutlu sona ulaşmadan sızıp kalırım.Henüz hiçbir kurduğum hayalin
sonuna ulaşmış değilim.Tıpkı Sims oynar gibi kendi evimi, yuvamı, kariyerimi,
özelliklerimi *klapaucuis
şifresini kullanarak bedavadan tasarlarım.Dönemsel beğeni gösterdiğim
kişileri kendimle evlendiririm.Fakat dedim ya henüz net bir şekilde sonuca
varamadım.
Ben onu, diğerini ya da ötekini hayal evremin hiçbir
kesitine yerleştirmemişken rüyamda ne işi var!Etkileniyorum, herkes
etkilenir.Sonra açığa çıkan enerji ile harekete geçmeye çalışıyorum fakat mecbur
bırakıldığım senaryomu değiştirmek ne haddime ? Çok kötü ters köşe oluyorum.
Hep
mırıldanırım, “azar azar kader bize ne yazar?”
Aklıma
varlığı bile düşmezken birden hayatımın merkezine oturup kalan insanlar
bedenimde çok fazla glikoz yakıyor, bu da tabi kimyasal enerjiye dahil olmaya
başlıyor.Sebepsiz bir reaksiyonun içinde beliriveriyorum. Bazen yakıyor ama çoğu
zaman yanıyorum.
Elbette
mesele aşkın kimde kalması gerektiği değil, mesele aşk da değil.Sorun boş
heveslere kapılmamız. Hayatımızın her bir detayında.Dünyada üç hal vardır; katı-sıvı
ve gaz diğer bilimsel dördüncü durumu karıştırmayın şimdi.Gaz en nankörü, bize
enerji olarak dönüşümünden söz ediyorum.Gaza gelerek, gazla çalışırız ya hani
bazen.Ah be! Elimizde de değil ki heyecanlı varlıklarız neticede. Akıntıya
kapılıp gidiyoruz.
Buradan yetkili kişi ve kurumlara sesleniyorum,
yalvarırım bizim şu senaryoları göz ucuyla dahi olsa denetleyin.Belki o zamanın
şartlarında yaşaması mümkündü ama şuan üzerinden çok zaman geçti hayat sürekli
değişim içinde.Yazılı bir metin zamana ayak uydurmakta zorlanabilir.Güncelleme
falan olmalı.Velhasıl ipi bizim elimize verdiğiniz halde işleri elimize yüzümüze
bulaştırıyoruz.Uykularımız kaçıyor, hayallerin tadı damağımızda kalıyor.
Bana kalsa ben bir saat bile seni görmezdim ama bana
kalmadı işte tesadüfler, enerjiler, çekim yasaları ve kader.Hayat gerçekten çok
garip ve yaşayabilmek artık herkesin başarabildiği bir şey değil.
Sevgilerimle,