Çok hayal kurdum, az yaşadım. Çok güzel şeylere tanık oldum, takdir ettim, mutlu oldum onlar için ve imrenmedim. Bir zamanlar çok sevdiklerime bile. İyi olsunlar istedim. Kimse boğulacak gibi hissetmesin mesela. Her şeyin üzerinden yeteri kadar zaman geçiyor. Olmaması daha iyi, ben de yeni şeyler olsun istiyordum. Zaman geçti, az şey yaşadım ama mutsuz değilim, iyiyim. Mesela kendimi hiç eksik hissetmedim. Mesela beni en çok seven kişinin bana sarıldığını bile hatırlamıyorum, kim bilir kaç yüz kez sarılmıştır ama o his içimden kaybolmuş. Ama mutsuz değilim. Beni koruyan yeteri kadar sevgi var etrafımda. Beni bilirsiniz(bilmezsiniz), ben hayatımdan eksilenlere pek bir odaklıydım. Ama büyüyoruz! Farkındayız artık yanımızda daha fazlası var. Yahut hepsinden de önemlisi, sağlık var. Hayır ben yaşlanmadım, sadece bazı şeylerin kıymetini anladım. Belki son birkaç yılda bir şeylerden eksik kaldım, ama eksikliğini hissetmedim. Sıradan bir şekilde yaşayabildiğim, benim ve aile bireylerimin sağlıkla uyuyabildiğimiz her gün iyiydim. İYİ. Daha doğru görelim hayatımızı. Yoksa baksanıza ne kadar kötü şeyler oluyor etrafımızda. Bir kere ben de kötülük yapmıştım kendime. Kötü bir niyetim yoktu ama. Geçenlerde Miranda Kerr’in annelikle alakalı röportajını okuyorum, “Kendimizi ve başkalarını affetmeliyiz, böylelikle ruhumuzu her daim taze tutabiliriz” demiş. Kendimi ve başkasını ayrı ayrı affettim, meğer yoruyormuş baya. İyiyim derken ciddiyim. Belki bazı şeyleri eksik yaşadım. Belki iyiye gidebilecek bir ihtimal gitti ve ben daha sonra hayatıma daha iyi ihtimalleri alamadım, ama eksik hissetmedim. Eskiyi çağırmadım, yeni daha iyi zamanları getirmese de ben hep ilerledim, sonunda iyiyi buldum. Bir sakinliğe erdim - Olgunlaştık sevgili dostum, beraber büyüdük. Dediğim gibi, eksik hissetmedim. Dr. House haklı. Bu yazıyı hangi şarkıyı dinleyerek yazdığımı söylemiycem.
Ama gidenler için hep bir şarkı var hafızamda...
Beklentilerle gerçeklerin uyuşmaması sonuçlarına bakıldığında en büyük problemmiş gibi geliyor bana.
O' hiç gitmeyecekmiş gibi geliyor yolun başında, çılgınlar gibi ona dair planlar hayaller kuruyorsun.
O' gidiyor...
Mesela giden günlerimde gidiş zamanlarımda Gripin-Hiç Gelme Gideceksen çalıyordu, takside, kafamda, ipodumda, hatta dolmuşlarda bile.
Ama ben bu şarkıyı mırıldanmak hiç, hep geç kalınmış taraf oldum.
Eriyecek zamanları geldiklerinde "Hiç gelme gideceksen" dedim
Kanatlarım kanamaya başladıktan sonra farkettim savrularak düşeceğimi.
Ama ne biliyor musunuz,bunlar hep yanlış tercih.
Oysa bana kalsa çok daha farklı bir şarkı seçerdim. Sarhoş olmak kötü, düşüncelerine hakim değilsin bi kere, mideni boşver.İçmeden sarhoş olmak benim kastettiğim,insani olgularla.
O zaman yaptıkların ne kadar mantıklı görünürse bir o kadar mantıksız, biliyorsun ama yapıyorsun işte.
Ben giderken hiç düşünmedim mesela. O yağmurda, gerçekten nefret ettiğim bi ortamdan kurtulmak istedim sadece. Koştum belki he gidişiimde, hatırlamıyorum ki.Ama arkama hiç bakmadım.
Çok kırgın olduğumu hatırlıyorum, söyleyecek söz bile bulamamıştım gidenlere.Gururdan biraz da.
"Kal" demek zordur.
Yanında olmak istediğin kişinin seni üzmesinden nasıl korunabilirsin ki. Ben de koruyamadım kendimi, ne onlardan ne de yağmurdan. Kordon ne de güzel oluyor aslında yağmurda. İlk bulduğum taksiye atlamasaydım diyorum şimdi de.Taksici radyoyu açtı. Bunu duyunca kendimi daha fazla tutmam da mümkün değildi, bıraktım. Niye kime ağladığımdan tam emin değildim, tek bildiğim gerçekten ağlamak istediğimdi. Yağmur hızlandıkça ben de daha sesli ağladım, abi de hızlandı ama defalarca "hiç gelme gideceksen" diye haykıran Birol'un o titrek sesine dur demedi.Taksiden indiğimde üstüm başım sırılsıklamdı, muhtemelen ağlamaktan.Evin kapısına kadarki 5 metrelik yolda, hayatımda ilk defa yağmurda ağladığımı fark ettim, hem de kime.Gidenlere,gittiklerime.Şarkı bitti ama kafamda çalmasını durduramıyorum ki.Şimdi de dinleyemiyorum bunu. Hayatım boyunca o gün gelecek aklıma, bunu dinlediğimde.Belki onunla beraber bu şarkıyı da çıkarırım hayatımdan bilmiyorum. Belki de kendim için en iyi şeyi yapmışımdır. Tek bildiğim onun beklediğim insan çıkmadığı. Sonu yine hayal kırıklığı, yine hayal kırıklığı.
25 Ocak 2011
"Birilerinin gitmesine, birilerinin de yokluğuna alışmak gerek. Oysa her seferinde biraz daha zor oluyormuş gibi geliyor. Hani, bir daha mı aynı şeyi yaşıyorum diye düşünüyorsun. Yanlış. Birilerini bırakmak daha kolaylaşıyor, biri gidince herkes gidebilir gerçeği dank ediyor çünkü. Arkadaşlıklara inanmıyorsun, kardeşliklere. Ben zaten aile denen olguya hiç inanmadım, şimdi ne olacak. Yanımda kim kalacak. Muhtemelen hiç kimse. Bu gerçekle yaşamaya çalışmak daha zor. Ama inandırıcı. Gecenin bir köründe oturup aylar önce olmuş bir şey için üzülürken de aslında neler yapıp yapmadığımı tartıyorum bir bakıma. Engelleyemediğim şeyler. Şimdiye kadar her şey daha iyi görünsün diye, görmediğimi sandığım, bir süre sonra görmediğime inandığım. Gerçekten hepsini uydurdum mu, merak ediyorum. Ne kadarı gerçekti. Ne kadarına inanmam gerekirdi. Hiçbirinin cevabını bilmiyorum. Artık kimseye anlam ifade etmeyen sorular sormak da istemiyorum. Başka söyleyecek bir şeyim kalmadı, bu defa uğraşmayı istemiyorum."
Birisi senden gitmeni istiyorsa ve hatta “Lütfen git” diyorsa git. Kalmaya çalışma, bir şeyler anlatma. Açıklama dinleme. Hiçbir şey bekleme. Arkanı dön ve git işte. Git. O kadar basit
Üzgün olduğunu onun gözüne sokmaya çalışma. Üzgünsen haberi olmasın. Senin takmadığını sanarsa sana geri döner, gözünde değerin artar demiyorum. O da senden tam olarak hiçbir şey yapmamanı ister. Bazen öyle şeyler olur ki, gitmek zorunda kalır. Bundan üzüntü duyacağını pişman olacağını bilse de gitmek zorundadır. Taraflardan birinin sevgisi bitmiştir. Hayatındaki eksikliği hissedecekse de sevmeyen taraf bitirmek ister bu sürüncemeyi
Senin söyleyemediğini söylemiştir. Senden daha az üzgün değildir. Birbirinizi daha fazla yıpratmayın istemiştir. Ben sana onu üzme diyorum. “Beni terk edeni üzmemek için uğraşamam” deme. Senin yapamadığını o yaptı işte. Onu üzme. Dönmeyeceğini biliyorsan onu üzmenin anlamı yok. Bırak arkasını dönmeden gitsin. Ben sana sadece git diyorum
Hem de “Ben gidiyorum” demek yerine “Git” ve hatta “Lütfen git” diyorsa sana. ”Peki” de. Git!
Ben veda etmeleri pek sevmem. Üzgün suratlar , yaşlı ve geri dön diye
haykıran gözler vardır o ince sessizliğin ardında. Daralırım . Otobüs
garları , limanlar ve hava alanları bana göre değildir anlıyacağınız
Hele bir aşk gittikten sonra kalbin o hali .. Işte o hiiiç dayanılmaz ..
Neden derseniz eğer bu terk edişler , elimde değil .
Hoştur tatiller , bir süre yalnızlık , küçük vedalar..
Ama terk etmek bir kalbi .. Anlatılmaz ki .
“Hoşca kal” derler ya şu gidenler , nasıl ”hoş” kalinir ki o andan
sonra bir daha..
Bu yüzden ben bir türlü sevemedim ayrılıkları..
Her iste bir hayır var derler ya , çok doğru .
Insan yaşadıkçaanlıyormuş . büyüdükçe belkide.
Aslında şu sevemediğimiz ayrılıklar ,
suçladığımız terk edenler biraz da iyilik yapmışlardır bize ,
amaçları aslında üzmek olsa bile. Yeni heyecanlar , yeni tenlere
sürükler bizi gidenlerin acısı. Ve zamanla , mutluluk.
Ben , şimdi yenilendim . Mutluyum ve gülümsüyorum.
Korkmuyorum
vedalardan ..Vaz geçtim artık ardımdan “hoşca” kalanlardan ..
"Neden bu elveda?
Ne oldu bize böyle?
Seni son durak sanırken
Sol yanımı alıp gidiyorsun bir anda"
(Gripin)
Yorulmadım düşünce tutmaktan
Ama sarılmadım canıma estikçe