Burada da hiç merak etmeyeceğiniz fotoğraflar paylaşıyorum

Instagram

Thursday, January 30, 2014

Hiç Gelme Gideceksen, Gelme!



Çok hayal kurdum, az yaşadım. Çok güzel şeylere tanık oldum, takdir ettim, mutlu oldum onlar için ve imrenmedim. Bir zamanlar çok sevdiklerime bile. İyi olsunlar istedim. Kimse boğulacak gibi hissetmesin mesela. Her şeyin üzerinden yeteri kadar zaman geçiyor. Olmaması daha iyi, ben de yeni şeyler olsun istiyordum. Zaman geçti, az şey yaşadım ama mutsuz değilim, iyiyim. Mesela kendimi hiç eksik hissetmedim. Mesela beni en çok seven kişinin bana sarıldığını bile hatırlamıyorum, kim bilir kaç yüz kez sarılmıştır ama o his içimden kaybolmuş. Ama mutsuz değilim. Beni koruyan yeteri kadar sevgi var etrafımda. Beni bilirsiniz(bilmezsiniz), ben hayatımdan eksilenlere pek bir odaklıydım. Ama büyüyoruz! Farkındayız artık yanımızda daha fazlası var. Yahut hepsinden de önemlisi, sağlık var. Hayır ben yaşlanmadım, sadece bazı şeylerin kıymetini anladım. Belki son birkaç yılda bir şeylerden eksik kaldım, ama eksikliğini hissetmedim. Sıradan bir şekilde yaşayabildiğim, benim ve aile bireylerimin sağlıkla uyuyabildiğimiz her gün iyiydim. İYİ. Daha doğru görelim hayatımızı. Yoksa baksanıza ne kadar kötü şeyler oluyor etrafımızda. Bir kere ben de kötülük yapmıştım kendime. Kötü bir niyetim yoktu ama. Geçenlerde Miranda Kerr’in annelikle alakalı röportajını okuyorum, “Kendimizi ve başkalarını affetmeliyiz, böylelikle ruhumuzu her daim taze tutabiliriz” demiş. Kendimi ve başkasını ayrı ayrı affettim, meğer yoruyormuş baya. İyiyim derken ciddiyim. Belki bazı şeyleri eksik yaşadım. Belki iyiye gidebilecek bir ihtimal gitti ve ben daha sonra hayatıma daha iyi ihtimalleri alamadım, ama eksik hissetmedim. Eskiyi çağırmadım, yeni daha iyi zamanları getirmese de ben hep ilerledim, sonunda iyiyi buldum. Bir sakinliğe erdim - Olgunlaştık sevgili dostum, beraber büyüdük. Dediğim gibi, eksik hissetmedim. Dr. House haklı. Bu yazıyı hangi şarkıyı dinleyerek yazdığımı söylemiycem.
Ama gidenler için hep bir şarkı var hafızamda...




Beklentilerle gerçeklerin uyuşmaması sonuçlarına bakıldığında en büyük problemmiş gibi geliyor bana. 
O' hiç gitmeyecekmiş gibi geliyor yolun başında, çılgınlar gibi ona dair planlar hayaller kuruyorsun.
O' gidiyor...
Mesela giden günlerimde gidiş zamanlarımda Gripin-Hiç Gelme Gideceksen çalıyordu, takside, kafamda, ipodumda, hatta dolmuşlarda bile.
Ama ben bu şarkıyı mırıldanmak hiç, hep geç kalınmış taraf oldum.
Eriyecek zamanları geldiklerinde "Hiç gelme gideceksen" dedim
Kanatlarım kanamaya başladıktan sonra farkettim savrularak düşeceğimi.
Ama ne biliyor musunuz,bunlar hep yanlış tercih.
Oysa bana kalsa çok daha farklı bir şarkı seçerdim. Sarhoş olmak kötü, düşüncelerine hakim değilsin bi kere, mideni boşver.İçmeden sarhoş olmak benim kastettiğim,insani olgularla.
O zaman yaptıkların ne kadar mantıklı görünürse bir o kadar mantıksız, biliyorsun ama yapıyorsun işte. 
Ben giderken hiç düşünmedim mesela. O yağmurda, gerçekten nefret ettiğim bi ortamdan kurtulmak istedim sadece. Koştum belki he gidişiimde, hatırlamıyorum ki.Ama arkama hiç bakmadım.
Çok kırgın olduğumu hatırlıyorum, söyleyecek söz bile bulamamıştım gidenlere.Gururdan biraz da.
"Kal" demek zordur.
Yanında olmak istediğin kişinin seni üzmesinden nasıl korunabilirsin ki. Ben de koruyamadım kendimi, ne onlardan ne de yağmurdan. Kordon ne de güzel oluyor aslında yağmurda. İlk bulduğum taksiye atlamasaydım diyorum şimdi de.Taksici radyoyu açtı. Bunu duyunca kendimi daha fazla tutmam da mümkün değildi, bıraktım. Niye kime ağladığımdan tam emin değildim, tek bildiğim gerçekten ağlamak istediğimdi. Yağmur hızlandıkça ben de daha sesli ağladım, abi de hızlandı ama defalarca "hiç gelme gideceksen" diye haykıran Birol'un o titrek sesine dur demedi.Taksiden indiğimde üstüm başım sırılsıklamdı, muhtemelen ağlamaktan.Evin kapısına kadarki 5 metrelik yolda, hayatımda ilk defa yağmurda ağladığımı fark ettim, hem de kime.Gidenlere,gittiklerime.Şarkı bitti ama kafamda çalmasını durduramıyorum ki.Şimdi de dinleyemiyorum bunu. Hayatım boyunca o gün gelecek aklıma, bunu dinlediğimde.Belki onunla beraber bu şarkıyı da çıkarırım hayatımdan bilmiyorum. Belki de kendim için en iyi şeyi yapmışımdır. Tek bildiğim onun beklediğim insan çıkmadığı. Sonu yine hayal kırıklığı, yine hayal kırıklığı.


                                        25 Ocak 2011       
"Birilerinin gitmesine, birilerinin de yokluğuna alışmak gerek. Oysa her seferinde biraz daha zor oluyormuş gibi geliyor. Hani, bir daha mı aynı şeyi yaşıyorum diye düşünüyorsun. Yanlış. Birilerini bırakmak daha kolaylaşıyor, biri gidince herkes gidebilir gerçeği dank ediyor çünkü. Arkadaşlıklara inanmıyorsun, kardeşliklere. Ben zaten aile denen olguya hiç inanmadım, şimdi ne olacak. Yanımda kim kalacak. Muhtemelen hiç kimse. Bu gerçekle yaşamaya çalışmak daha zor. Ama inandırıcı. Gecenin bir köründe oturup aylar önce olmuş bir şey için üzülürken de aslında neler yapıp yapmadığımı tartıyorum bir bakıma. Engelleyemediğim şeyler. Şimdiye kadar her şey daha iyi görünsün diye, görmediğimi sandığım, bir süre sonra görmediğime inandığım. Gerçekten hepsini uydurdum mu, merak ediyorum. Ne kadarı gerçekti. Ne kadarına inanmam gerekirdi. Hiçbirinin cevabını bilmiyorum. Artık kimseye anlam ifade etmeyen sorular sormak da istemiyorum. Başka söyleyecek bir şeyim kalmadı, bu defa uğraşmayı istemiyorum."



     Birisi senden gitmeni istiyorsa ve hatta “Lütfen git” diyorsa git. Kalmaya çalışma, bir şeyler anlatma. Açıklama dinleme. Hiçbir şey bekleme. Arkanı dön ve git işte. Git. O kadar basit


   Üzgün olduğunu onun gözüne sokmaya çalışma. Üzgünsen haberi olmasın. Senin takmadığını sanarsa sana geri döner, gözünde değerin artar demiyorum. O da senden tam olarak hiçbir şey yapmamanı ister. Bazen öyle şeyler olur ki, gitmek zorunda kalır. Bundan üzüntü duyacağını pişman olacağını bilse de gitmek zorundadır. Taraflardan birinin sevgisi bitmiştir. Hayatındaki eksikliği hissedecekse de sevmeyen taraf bitirmek ister bu sürüncemeyi

  Senin söyleyemediğini söylemiştir. Senden daha az üzgün değildir. Birbirinizi daha fazla yıpratmayın istemiştir. Ben sana onu üzme diyorum. “Beni terk edeni üzmemek için uğraşamam” deme. Senin yapamadığını o yaptı işte. Onu üzme. Dönmeyeceğini biliyorsan onu üzmenin anlamı yok. Bırak arkasını dönmeden gitsin. Ben sana sadece git diyorum

  Hem de “Ben gidiyorum” demek yerine “Git” ve hatta “Lütfen git” diyorsa sana. ”Peki” de. Git!


Ben veda etmeleri pek sevmem. Üzgün suratlar , yaşlı ve geri dön diye
haykıran gözler vardır o ince sessizliğin ardında. Daralırım . Otobüs
garları , limanlar ve hava alanları bana göre değildir anlıyacağınız
Hele bir aşk gittikten sonra kalbin o hali .. Işte o hiiiç dayanılmaz ..
Neden derseniz eğer bu terk edişler , elimde değil  . 
Hoştur tatiller , bir süre yalnızlık , küçük vedalar.. 
Ama terk etmek bir kalbi .. Anlatılmaz ki .
“Hoşca kal” derler ya şu gidenler , nasıl ”hoş” kalinir ki o andan
sonra bir daha..
Bu yüzden ben bir türlü sevemedim ayrılıkları..
Her iste bir hayır var derler ya , çok doğru . 
Insan yaşadıkçaanlıyormuş . büyüdükçe belkide. 
Aslında şu sevemediğimiz ayrılıklar ,
suçladığımız terk edenler biraz da iyilik yapmışlardır bize ,
amaçları aslında üzmek olsa bile. Yeni heyecanlar , yeni tenlere
sürükler bizi gidenlerin acısı. Ve zamanla , mutluluk.
Ben , şimdi yenilendim . Mutluyum ve gülümsüyorum. 
Korkmuyorum
vedalardan ..Vaz geçtim artık ardımdan “hoşca” kalanlardan ..


"Neden bu elveda? 
Ne oldu bize böyle? 
Seni son durak sanırken 
Sol yanımı alıp gidiyorsun bir anda"
                                                                      (Gripin)



Yorulmadım düşünce tutmaktan 
Ama sarılmadım canıma estikçe 


Sunday, January 26, 2014

Ne iyi etmişsin gelerek,

Çaresi yok kardeşim
Her akşam böyle içip kederlenip
Mutsuz olacaksın
Meyhane masalarında kahrolacaksın



Bugün bir yaş daha büyüdün ve olması gerektiğinden daha olgunsun.
Bir insan kendine verilen adının hakkını ancak bu kadar ödeyebilirdi.
Eşi benzeri olmayan her türlü güçlüklerle mücadele eden Yekta
Kimseye sitem etmeyen her ne varsa içinde yaşayıp bitiren Yekta
Huzur,Eşsiz,Karşılıksız ve beklentisiz seven Yekta
İki gün önce rastladım sana.Her seferinden biraz daha uzun biraz daha olgun.İyi kötü bir sürü şey yaşadın.İyiler yanına kar kalsın.Biz birlikte çok vakit bırakamadık geçmişe.Dönüp bakınca bir gün kayda değer kalıyor sadece.Ama şu bir gerçek ki kimse yanımda yokken kimseyle konuşamıyorken ben sadece senin sesini duydum.Sen anlarsın halden,sen dinlersin,sen bilirsin.Birlikte çok fazla planlara karar verdik icraata geçemedik.Birlikte pişman olup, yeri geldiğinde içimizi birlikte rahatlattık elbette.Çok fazla parametreye sahip olan bir uçağın kara kutusu gibisin bazen.İçinden geçen kafanda olup biten ne anlaması güç.Ama kimse seni bu konuda yargılamıyor çünkü bilirsin kara kutu -turuncudur- senin her halin bize huzur enerji mutluluk veriyor içerde ne olup bittiğini anlamak için yaşamın durdur tuşuna basıp seni yargılamak gerekiyor. Bazen mutsuzluktan ağladık birbirimizden bi haberken bazen gülmekten.Biz birlikteyken hep güldük gülerken hiç susmadık Hep daha fazla güldük. En uzak yıldızları bulduk.Bazı şeyleri birlikte unuttuk.Bazı şeylere başlamak için kendimizde bulamadığımız cesareti birbirimizde aradık.Bazen hücrelerim seni unutkanlığıma vurdu."Seni bekleyen bir Yekta var" sözünü görmezden duymazdan geldim kırdım seni.Sanıyorum ki biz uzak iki arkadaş olsakta birbirimizin mutluluğu için çok uğrastık.İcraat gerektiren bir durum değil bu iyi dileklerde bulunduk birbirimize.Kısacası benim kendim için dileyemeyeceğim şeyleri sen benim için benim adıma, en temiz kalbinle diledin.Ben de elimden geldiğince yanında olmaya calıştım.Böylesi bir dosta bir telefon uzakta olmak benim için kocaman bir utanç oldu çoğu zaman.Ama yinede seni en değerliler listesinde başlara koydum umarım başarmışımdır. Çünkü arkadaşım olman benim bazı şeylere aymam için tek sebebim. Bunları söylemek yaşamaktan daha kolay biliyorum. 

Sen her şeyin “iyisini' hak ediyorsun ikizin de öyle.
Mükemmel yetiştirilmiş var olmayı hakkıyla ödeyen insanlarsınız siz. Bugünün mutluluğunu hak ettigin gibi.
Zamanımın büyük bir kısmını şu sesinle hücrelerimi titreten -Çember- ile dolduruyorum.
Sen hayat dolduruyorsun Yekta. 
Doğum günün kutlu olsun. iyi ki iyi ki iyi ki varsın ve umarım hep YANIMDA, yanımızda olursun
.Söylediğin şarkılarla,üflediğin notalarla bize huzur vermeye devam et.
Bana ve kendine iyi bak.

Wednesday, January 22, 2014

ironi





Kimi sevsem zordu,
Her kim beni sevse kolaydı,
içim ezildi.

Bir adam sevdim hiç yoktu.Olmalı mıydı bilmiyorum.Olsaydı ne olurdu? 
Gelmedi o adam hiç.Gelmeli miydi bilmiyorum.Gelseydi ne olurdu?
Geleceğini söylüyordu,belkilerle ve keşkelerle
Kimse medyum değildi biliyordum
Kızmalı mıyım ona bilmiyorum,kızsaydım ne olurdu?
Yokluğunun ceketini al ve çık git istiyorum,
Gidemiyorum diye tüm yükü sana atıyorum.Gidebilir misin bilmiyorum?
Doğru yerlere bakıp yanlış hisleri çizdim
Gidişine dair tüm açıklamalar edebiyat artık
Edebiyat yapamıyorum biliyorsun
Hayatının nasıl zannettiğimden farklı olduğunu, 
artık ne kadar farklı olduğumuzu idrak edip titreyeceğim biliyorum
Normale dönünce yine yokluğunla var olacaksın onu da biliyorum
Kötü zamanlar kolay geçmiyor,
Sen benim en kötü zamanlarımın en iyi saatleriydin
Şimdi ise,
Evini kendi elleriyle yıkan insanlardan farkım yok
Ne yaptığımın bilincinde olarak parçaladığım şeyi 
Kumdan kale yapar gibi birleştirmeye çalışacağım 
Ev üstüme yıkıldığı halde,
kendimi kurtarmak yerine birkaç eşyanın peşine düşüyorum
Pişman değilim ama yarattığım enkazdan çıkamayacağım
Kaldı ki güç bela çıktım,
Normale döndüğümde çatıma güvenmeyeceksin
O zaman hangi mıknatıs seni bana geri çekebilir söylesene
Geriye dönüp baktığımda bir anlamı yokmuş demek istemiyorum
Anlamın, beni anlamlandırıyordu alıp gidiyorsun 
Yoklugunu al, çık artık
Git
Her gelmeyişin aldırmadığın başka bir nefes
Izin ver nefes alayım
Tamam, gelme
Gelme ama çek git
ya da gel
Gel de dokunayım nefesine
Gel, nefesim ol
Kısa bir süre nefes verdin bana alıştım
İyi ki nefesim oldun sen,
Ya da olmadın
Hangisi daha iyiydi?
Bilemiyorum
Ben kaldım sen de gel,
Savur bindiğin vapurdan nefesini bana
Ben anlarım
Ben neye ihtiyacım var iyi bilirim
Savur nefesini buralardan gitmeden
Bilmeden özlüyorum nefesini
Bilmek istiyorum



İnsanın eninde sonunda olacağını bildiği bir şeye çok şaşırması dünyanın en aptalca şeyi.
Yani bu başına gelecekti, biliyordun, ama hala bu nasıl olabilir diye kendi kendini yiyorsun



Saturday, January 18, 2014

Yaşadıklarını, aldığın yolları boşuna sayıyorsun




Doğru yerlere bakıp yanlış hisleri içimizden silmeyi başarabildiğimizde, zamanın lehimize işlediğini görebiliriz. Bazen aksilikler olabilir. Her zamankinden daha zor gelebilir iyi hissetmek. Bazen kendimizi kötü hissedebilir, çabalarımızın yeterli olmadığı kanısına kapılabiliriz. Ettiğimiz büyük cümlelerin gerçek hayatta pek fazla yürümediğini sanabiliriz. Ama yanlış. Eğer olayları doğru şekilde yorumlamayı başarırsak, o negatif gözlükleri çıkarırsak bugüne kadar aldığımız yolların uzunluğunu görebiliriz. O zamanlar ne kadar zor geliyordu… Ve bir arkadaştan gelen mesaj "Ve üstesinden gelirsin. Hep geldin".
Şimdi o birkaç dakikalık pürüzleri geçici bir hal olarak görebilir, en güçsüz günlerimizden bugünlere gelebilmemizle gurur duyabiliriz. O zaman aldığımız yollar boşa gitmemiş olur. Kendine güvenmek sadece gençlik dergilerinde yazan ve bizi erkeklerin gözünde daha çekici kılan bir şey değildi. Kendine güvenmek, yaşayabilmenin anahtarıdır. Bizi sağlıklı tutar.

Korktuk ya da kendimizi korkuttuk. Kendimize güvenmedik ya da kendimizi kenara attık. Sevmediler bizi ya da yanlış insanlarla karşılaştık. Tüm o yenilgilerle yürüyüp devam edeceğimizi sanıp her şeyin başa saracağına dair bir umutsuzluğa sevk ettik kendimizi. Ama değiştin, gözlerinden görüyorum bunu. Başına aynı şeyler gelmeyecek, sen aynı sen değilsin. Tüm şartlar değişti, "sen öyle düşünmezsen bir daha aynı şeyler olmaz sana".

Ben de değiştim. Tüm o baktığım yerlerde görüyorum bunu. Baktığım yerler aynı, “ama hislerin değişiyor işte”, duyguların değişkenliğini seviyorum. Kendime iyi bakmaya çalışıyordum. Kendimi çok iyi koruyordum, kontrol altına alıyordum etrafımdaki her şeyi, yüzeyden gidiyordum. Tüm o düşüncelerin şeklini çizdim, “çerçevemi çizdim hocam, artık geçmişe ya da geleceğe savrulmaktan korkmuyorum”. Artık ne yaşadığımı, her şeyin yerli yerine oturduğunu görüyorum. Sen de değiştin. Zannediyorsun ki en ufak bir duygu kırıntısında başa saracak bütün korkular. Yanılıyorsun. Yaşadıklarını, aldığın yolları boşa sayıyorsun. Sen değiştin. Sen artık kendini seviyorsun. Geride bıraktıklarını görüyorum. Sen de görüyorsun. Yanında başkaları var. Güzel bir yerdesin.

Sen çok değiştin bilmiyorsun
Sen aslında bütün bunların üstesinden gelebilirsin
ama reddediyorsun.

Ben gözyaşlarımı artık sadece kötü geçen sınavların ardından dökmek istemedim sadece.Başka şeyler için de değebilicek gözyaşlarım olsun istedim.Bana verilen duyguları kullanmak istedim tam da işte bu dediğim sen de.

Bir şeyleri atlatır gibi olunca Harry Potter serisi bitmiş de son jenerik ekrana girmiş gibi oluyor.


Bugün sınavdan çıkıp hunharca yürüdüm düşünmek için, düşünmeyi denedim sonra bir şeyler battı tam gögsümün ortasına yorulup oturuverdim öylece yere. 
Kalakaldım şehrin hareketliliğine karşı.
Evet düşündüm
İstediğimi yaptım düşünmek istedim hüclerimi jenga gibi önce dizdim sonra tek hamle ile dağıttım.
dağınıklık en ince ayrıntıları farkettirirmiş onu anladım
Gördüm.
Ben yine kendimi düşünüyorum zannedip
Başka hayatları düşündüm
Başka hayatlar ise kendini düşünüyordu, biliyordum
sonra saatlerce oturdum.

Friday, January 10, 2014



insanların geçiciliğine inanmaya başladım. yanında olmayanı var olmuş kabul etmiyorsun zaten, edemiyorsun. ve bir süre sonra herkesle aynı şey oluyor. zaman, farklı istekler, farklı beklentiler, farklı şehirler,bazen farklı semtler olması bile yeterli. bahaneler çok fazla. ama artık istemiyordum o kadar da basit. birinin hayatında hiç istenmeyen kişi oldunuz mu bilmiyorum, hah öyle mi o zaman tamam görüşmeyiz olur biter diyip kolayca gidemiyor ama insan. gurursuzluk diyenler olmuştu, ben sadece sevdiğim birini kaybetmek istemiyorum diye düşünmüştüm. sonunda kaybeden tabii ki ben oldum. insan artık onu sevmeyen birinin hayatında, sarhoş olup arayabileceği bir telefon numarası kadar bile yer edinemiyor bazen. zamanla unutuluyor diyebilmeyi çok isterdim ama zamanla sadece kolaylaşıyor galiba. aynı şeye binlerce defa üzülmekten bıkıyorsun, aynı insanın ne kadar üzdüğünü anlatmaktan vazgeçiyorsun. geriye üzülmekten de vazgeçmek kalıyor.
ama bazen biriyle olan anılarınıza tutunabilmek için tek yol üzülmek oluyor.
anımsıyorsun
defalarca
saniyelerce
sonra yine sabah oluyor ve anılar dondurucuda.

Saturday, January 4, 2014

Dokuz Aylık

Korkmuyorum seni kaybetmekten
Aşkıma ait söz etme



Mahalle askımdan söz etmiş miydim? karşı apartman değil çapraz değil onun yanında ki..Hah! işte tam da o.Yaş farkı bilincinde değildim henüz.Onunla aramızda ki tek mesafe boy farkıydı.Annemin mis kokulu perdelerinin ardında kendime onun için bir gözlem evi oluşturmuştum.Top sesini işittiğim an perdenin arkasında gizlenir onu arardı gözlerim.Görünce, o dönemin en hit şarkıları midemde çalardı.Önden bakınca etek arkadan ise şort olan en sevdiğim pembeli eteklerimi giyer , beyaz spor ayakkabılarımı anneme bağlatır aşağı fırlardım.Ceplerimden taşan tasolarımı ona verebilicek kadar hayrandım ona.Her gün küçücük kalbime kocaman cesaretler ve umutlar yükleyerek merdivenlerden beşer beşer atlayıp parka koşardım.Ama asla yenemeyeceğim bir şey vardı, oyuna kendimi dahil etme sorunsalı "ben de oyna..,be..,ben...,oynaa.."
yok işte çıkmıyor o iki kelime ağızdan. BENDE OYNAYABİLİR MİYİM!!!! diyemedim. Kenarda aptal kızlarla seksek oynadım hep. Tam futbol maçları bitti hava karardı o, hep birlikte saklambaç oynayalım diyecekken yukarılardan bi yerden gelen o acı ses 'simgeeee hadi kizim baban geldi yemek hazir'
-of tamam annööö yeaaa of yaaööööaağ- Gözüm gönlüm arkamda onu diğer kızlarla saklambaç oynamaya bırakıp gidiyordum ben yine.Eve gidince anneme dünyaların tribini atıyordum,neden acıyordu bilmiyorum ama canım acıyordu işte.Tabağımı alıp balkona kurulup onları izlerken yemeğimi yemeye çalışıyordum.Sessizlik oldugunda beni belki farkeder diye çatalımı yere atıyordum, bir gün işe yaradı kafasını yukarıya doğru dikti, ellerini beline koyup terlemiş yüzüyle bana doğru bakarak , 
gelsene dedi.Yutkunamadım..Zaman durdu sadece kafamı sallayarak onay verdim.İçeri girdim ve altı yaşında ki bir kız çocuğunun yapamayacağı bir şekilde anneme ve babama rest çektim.Babam gidemezsin dediğinde,
"baba, eğer annem için sana gitme deseler sen onları dinler miydin?" dedim ve koşarak aşağı indim.
ANA! bunu dedim evet dedim ve henüz ALTI yaşındaydım.

Kapıdan çıktığımda ayakkabılarımın bağlanmadığını farkettim.Kafamı kaldırdığımda bana bakıyordu onunla ilk defa göz göze geldim bütün tabiat olayları ruhumda birer birer yaşanıyordu, her nefes alışımda bir yaş daha büyüyormuş gibiydim
-benim bağlamamı ister misin dedi. Utanıp kahrolmakla, mutluluktan bulutlara çıkma ironisi arasında sürünüyordum.Cevap veremedim ama o eğilip bağladı.Kendimi Cinderella gibi hissettim o an, büyü bozulsun istemiyorum diye sayıklıyordum.Benden uzun gölgesinin peşine takılıp gittim.ve oyun başladı, ebenin ya da oyunda kimler oldugunun hiçbir önemi yoktu benim için.Kaçmaya başladı arkasından benden koştum onun gittiği yere benden daha önce varmıştı yalnız değildi ama ben böyle HAYAL ETMEMİŞTİM.Dış kapının dış mandalı olmuştum o an.belli ki üçüncümüz olan kızda benden büyüktü.Sürekli SOBE çığlıkları yankılanıyordu kulaklarımda.X kızı benim prensime -Nasıl yer bulmuşum ama burda asla bizi bulamazlar dedi.Prensim ona güldü ve yanağından onu ÖPTÜ.Tekrardan prensi öpüp kurbağa olsun istedim,x kızı ölsün istedim onu patlayan şekerlerle boğmak istedim bitli saçlarını kökünden kesmek istedim kafasını duvara yapıştırıp o benim demek istedim..Öyle olmadı.Ben kaybetmekten korkmam hiçbir zaman.Bu sürünceme bitsin istedim Prensimi öperek değil kafamda kurbağaya çevirdim.Ses çıkartıp ayağa kalkarak yerimizi belli ettim ve ebeye doğru yürüdüm aptal ebenin beni heycanla sobelemesi umrumda bile değildi
tam da -eeeh sikerler modundaydım.Sobelendim, sırf onlarda sobelensin diye.Öyle de oldu.
Gidip az ilerde dokuz aylık oynayan ezik tiplerle gol sevinci yaşamanın daha heycanlı olacağına, dış kapının dış mandalı olmanın bana eğreti duracağına karar verdim ve ben her zaman ki arkama bakmadan gittim..

Dokuz Aylık..Doğurtmak..ister kalede ister potada..
Futbol topunun bana doğru geldiğini farkettim 
ve birden ağzımdan -Murat bende oynayabilir miyim lafı çıktı.
Evet, canımın bir yönden yanması bir şeyleri aşmama sebep olmuştu.
Kendime olan güvenim gelmişti,kendimi en birinci hissediyordum 
ve futbol oynamakta kararlıydım
bana efendilik ve tatlılıkla ne yapmam gerektiğini öğrettiler
Zevk aldım
Heycanlandım
Huzur buldum
kızlardan iğreniyordum,kızlar narindi,kızlar sıkıcı ve yılışıktı
O günden sonra tek sahip olmak istediğim benimde bir NIKE total 90 ım olmasıydı.
Kısa sürede oldu da.Artık perde arkalarında kimseyi gözetlemiyor pembe etek giymiyor 
fifa 99 şarkılarını dinliyor
ve en sevdiğim sokak arkadaşlarımla akşama kadar futbol oynuyordum
Ben asla kaybetmem, eğer bir şeyi bir defalığına mahsus kaybettiysem bu bilinçli bir kaybediştir
sağlam kazanmak için.
O günden sonra oyuna dahil olmak isteyen artık ben değil, Kurbağaya çevirdiğim prensim oldu
Ama hiçbir zaman o da buna cesaret edemedi
onun bana yaptığı gibi gelsene dememi bekleyen bakışlarla ortalıkta gezindi
Gel demedim.
Ben kimseye gel demem kötü bir ego ama demem bilirim çünkü 
her gel deyişlerinin ardında koca bir gidiş vardır
En yakın arkadaşlıkları en samimi dostlulukları o vakit kazandım ve hepsi erkekti.
Hepsi tertemiz çıkar ve kız peşinde olmayan okul vakti tudem derecesi kovalayan saf gözlüklü tabiri caizse sizin o ezik dediğiniz insanlardı.Ve o insanlar o kadar mükemmelle yakın ve eğlenceliler ki
iyi ki X kızı gibi kokoş birisi,gözümde büyüttüğüm 
hiçbir işten anlamaz prensimi öpmüşte ben büyümüşüm diyorum

..
çokca vakit zaman geçti
üzerine ne hayranlıklar yaşadım
ben büyüdüm herkes büyüdü
sevmeler bana göre değilmiş dedim
zamanında uyumadan önce hayalini kurdugum o çocuk 
şimdilerde yüzüne bile bakmayacağım
sıradan biri oluvermiş
X kızı ve prens ne okumuş ne adam olmuş
x kızı evlenmiş
prens babasının dükkanında beklermiş 





bu da o şarkılardan bir tanesiydi sadece
şimdi sadece tadını çıkartıyorum 


Friday, January 3, 2014

THOM YORKE


Seni sarhoşken düşünmezsem, bir daha da düşünmem

Kafam güzelken aramazsam seni, bir daha da aklıma gelmez seninle telekomünikasyon destekli bir iletişim içinde olmak

Ki “tele” kökü “far” anlamına gelirmiş İngilizce’de, uzak yani, uzağız yani

Bu şarkıyı dinlerken düşünmezsem seni, Thom Yorke gelip şarkı söylese ağlamam

Şimdi çağırmazsam seni en yakın otobüs saatinde, bir daha da hayatımda olmamanın eksikliğini duymam

Sabah, öğlen, ikindi, akşam tamam da geceleri düşünmezsem, geri kalan zaman dilimlerinden de silinirsin elbet

Tam şu anda iradeli davranabilirsem, feriştahı gelse ‘zaaf’ım olmazsın bir daha

Yanlış anlama Davos değil orası, ben de sevmem o herifi ama

Şimdi gelmezsen, bi daha da gelmem, gelmem herhalde yanına

Thursday, January 2, 2014

Babamın bir gün beni bırakıp gideceği gerçeğini tahmin etseydim aksam 10 a kadar sokakta oynamazdım..


 Bilmiyorum bugüne dek hep yazdım yazdıklarımı sakladım, kalabalığa pek karışmasından yana değildim arada kamusallaştırıp ibreti alem de yaptım çünkü birşeyi kaybetme duygusunu ciddi anlamda yaşamadığımız sürece onun değerini gözden akıtmayız..Her gece konusuyoruz seninle bazen deli olduğumu düşünüyorum bazende annem sessizce odama gelip aklımın hala benimle olup olmadığını kontrol eder görüyorsun biliyorumda ben hatırlatıyım dedim hadi ama babacık kimi kandırıyosun biliyorum ruhunu alıp gelmen için geçerli bir çok neden varken eli mahkum ben ruhumu bırakıp gelmeyi bekliyorum ergence bi düşünce canına kıyma söz konusu değil yanlış anlama ama sen gelmeyince ben geleyim diyorum haliyle..Neyse baba isler pek de yolunda degil acikcasi.Sen bana hic vurmadin ama suan burda olup tokatlamani isterdim acikcasi ne yapsam bos her gun bir sorun cikmak zorunda mi ? Ya da ben butun skandallari cekiyor muyum yok yok hayir ben senin Karabiberinim ya hani böyle alerjik bi etkim var hah! yine saçmaladm..
2008 yılından sonra bütün 2 ile devam edecek olan yıllar üzerime lanetlendi sanki, bence gitmek zorunda değildin şu bir gerçek ki kalsaydın Galatasaray ı bile tutabilirdim Fenerbahcenin halide malum
çok sevindin herhalde neyse söz konusu o değil yani anla işte sen benim herşeyimsin aşık bile olamıyorum baksana her gece sanki dünyada senden başka erkek tanımamışım gibi geliyo gökyüzüyle bu konuda baya dertleşiyoruz pek bi ikna edemedi açıkcası karar veremiyoruz ki yukarda mısın aşağıda mısın ? Ben diyorum babam coktan cennete gitmistir o diyor ki daha gitmek icin yerinde bekliyor bi cevabi vardir sende elbet bu gece konumuz bu olsun cok guzel bir yerde olduguna eminim
zaten basucunda zeytin agaci var o kadar kucuk olmasına rağmen hayretler içinde bırakacak kadar zeytincikleri var senin gözlerin gibi yeşil değil benim gözlerim gibi simsiyaah :)
Göbişkom seni nasıl özlediğimi insanlara anlatmam içimde yaşadığım gerçek beni kimse anlayamaz anlamasınlarda zaten buna ihtiyacım yok ama çok anlamsız ve noksan yaşıyorlar hayatı ben senin bir gün beni bırakıp gideceğin gerçeğini tahmin etseydim aksam 10 a kadar sokakta oynamaz senin ısrarla öğretmeye çalıştıgın bulmacayı senden öğrenirdim (Cevap anahtarı gibiydin!)
Ne kadar çok pişmanlık ve keşkeler var oysaki..
Keşke, binlerce kez KEŞKE ! KEŞKE !
Her türlü pişmanlık gelip beni bulur zaten saklanmama gerek yok bütün gün yataktan çıkmasamda aksilik illa ki çıkar bir de kendi derdim yetmiyormuş gibi başkasını düşünmez miyim!! (kızdın dimi)
Çarelerin çaresi sen gelirsen gelir onun gibi bir mucize işte bu.Gel de mucizelere inanalım gece uyurken
başımda beklede prensesin uykusunu bu yaşta yeniden yaşayayım..İşte sen bugün ellerimi bıraktın
ama gitmedin biliyorum çünkü gitmiş olsaydın ellerim çoktan buz tutmuştu benim kocaman elli koca göbekli hava yastığım
Göbisko sinirliyim çaresiz ve çıkmazdayım ; yine geziniyorsun küçük kızının odasında.Kızıyorsun bana biliyorum.Ama bende sana kızıyorum önceden her gelişinde hafifce bi okşardın şimdilerde korkunç bi sesle dolanıyorsun buralarda korkuyorum baba yapma.Masumca bi dua Allaha.Her gece ellerimi açıp beni senin yanına almasını istediğimde kapıyı sertçe çekip gitme MEZARINA!!Uyuyana kadar kal burda.Annemde inanmıyor zaten burda olduğuna.Yoksa deli mi oldum..Niye baba ? Kızma artık bana.üzülme ben ağlıyorum diye.Baksana Insanlar bilmiyor baba hayatı.Giden sevgiliye üzen dostuna düşük gelen sınavlara ağlıyor giden onca şeyin yenisi gelir farkında değiller boşa agliyorlar.Oysa ben öyle değilim ben beni kaybettim seninle asla dönmesi yenilenmesi mümkün olmayan,yarım kalan hayatıma döküyorum gözyaşlarımi bırakta aksın gözlerimden.Aah göbisko çalışmıyorum ya geliyorsun illa ki o gece başucuma öpmeden gidiyorsun.Hiç veda etmedin ki küçük kızınla.hep ben uyurken gittin.Son bakışında son gidişinde gözlerin kapalıydı.Sende duydun içten içe akan feryadlarımı.Şimdide devam etsin kaldığı yerden bırak kopsun tüm çığlıklarım.Umrumda mi sen yokken yaşadıklarım.Isyan değil bu deftere bagladiklarim.Özlemek geçerli değil mi yoksa oralarda benim içimden geçen artık senin içinden geçmiyor mu yoksa bu yüzden mi artık saklambaç oynuyorsun benimle.Sıkıldım baba oynamak istemiyorum artık cik gel yoruldum bak başımı yaslıyım göbeğine uyuyup kalıyım öylece..Öyle bi sarılıyim ki sana kalkama bir daha..Hadi baba ben maskelerimi çıkardım önüm arkam sağım solum sobe..Mızıkcilık değil mi işte sen saklanırken gözüm açıktı bu gece.. Küçük bebeğin ..