Burada da hiç merak etmeyeceğiniz fotoğraflar paylaşıyorum

Instagram

Tuesday, July 31, 2012

İTİRAF EDİYORUM HAKİM BEY AMCA


Hani o bana geç cevap verdi ben de geç cevap vercem diye bir şey varya. Ben onu beceremiyom lan, dayanamıyom. Onun mesajı orda benim cevap vermemi bekliycek ve ben cevap vermiycem. İmkansız olay.

Sunday, July 29, 2012

Sebebi bilinmeyen ateşim,



merhaba! diye başlayayım.
sıkıntısından hasta olduğum derdimi anlatabileceğim tek angut dostum telefonunu açmayınca, lan anlatamazsam ölücem galiba diye düşünürken, benim çok sempa, çikilop gibi bembeyaz bir blogum var, madem söyleyemiyorum, bari yazayım dedim. iyi ettim bence.

ben biraz biraz büyüdükçe öğrendim ki, ailemin çocukluğumdan beri bana güç bela öğretmeye çalıştığı, ergenliğimde eeh eytere be diye karşı çıktığım, ama zamanla, ister istemez, ben farkında olmadan özümsediğim o "güzel ahlak" herkesin sahip olamayacağı bir nosyonmuş. 
ben küçüklüğümden beri ailemizi ve kendimi diğer herkesten ve her şeyden farklı gördüm. mesela en basitinden bizim evdeki temizlik ve hijyen anlayışı çevremdeki hiç kimseyle uyuşmuyordu. okulun tuvaletinde ellerimi yıkarken ben tişörtüm lavaboya değmesin diye akrobasi yaparken, en yakın arkadaşımın umrunda bile değildi tişörtü lavaboya değimiş mi değmemiş mi. öyle yıkar çıkardı. kafası rahat. simge çok abartandı. sonra o kızdan soğudum. pis bu kız dedim. iğrenç dedim. bana verdiği sandviçin yarısını yemedim. mesafeyi koydum araya. yaş en fazla 10. tamam belki bu çok büyük bir öküzlük olabilir ama, ben, bizim eve gelen hiçbir aşureyi de yemedim.Burdabn eski komşularıma selam olsun..

çocukların belli bir yaşı vardır, hırsızlığın ne olduğunu bilmedikleri bir yaş, çalma eğilimi gösterdikleri bir yaş. anaokulunda,sınıfın oyuncak sepetinden çaldığım küçük, plastik, gri fil hala odamda duruyor. hala gözümün önündedir. okulun dandik bir oyuncağı idi. ilk ve tek çaldığım şey olarak gözümün içine sokulur. neden bir şey çalmamam gerektiğini bana öyle anlatmıştı ki annem, üzerinden 13 sene geçmesine rağmen, hala dediği her şeyi tek tek hatırlıyorum.

yine bi bigün sokakta arkadaşlarımla koştuturken annemle babam elinde kocaman ve çok pahalı bir çikolatayla gelmişti. yabancı bi markaydı ve hayatımda gördüğüm en büyük çikolata paketiydi. annemler çikolatayı bana verdi, kaldırıma oturup bütün arkadaşlarımın gözü önünde o parlak paketi soyup çikolatalarımı yemeye başladım.keyif alıyodum arkadaşlarımın kıskançlığından. fakat sonra babam geldi. daha bir parça yemiştim ki, elimden çikolatayı aldı ve sokaktaki bütün çocuklara bölüştürdü. beni de eve almadı. arkadaşlarımın, bana ait çikolatayı yemesini izlemek zorunda kaldım. ben sadece elime bulaşmış çikolatayı yaladığımla kaldım. kıssadan hisse, şu an benim elimde bir varsa, yarısı senindir dostum. paylaşmayı da böyle öğrendim.

bizim için doğru olmak, güzel olmak, ahlaklı olmak, gururlu olmak kaliteli hayatın en büyük gereklilikleriydi. hayatta hiçbir şeyden geri kalmayıp, her şeyi kendi düzenimiz içinde, kendi değerlerimiz doğrultusunda pratik edip mutlu olabilmeyi öğrendik. hala da öğreniyoruz, öğrenmeye çalışıyoruz.

annem liseden beri beni hep darlar ilişkilerim konusunda. sürekli kimdir neyin nesidir, necidir, nasıldır sorar sorar durur. sonra da alakasız bir sürü şey anlatmaya başlar. ulan ne alaka şimdi derdim, niye anlatıyo ki bana ahlak kurallarını, etiği, doğru nedir güzel nedir filan diye derdim. sonra derdi ki, "aldatmak, aldatmak çok kötüdür simge. karşındaki kim olursa olsun onu aldatmayacaksın. yalan söylemeyeceksin. başkasını çok sevmek istiyorsan, önce kendi çok seveceksin, değer mi vermek istiyorsun, önce kendine çok değer vereceksin. çünkü hiçbir şey senden değerli değil ama hiçkimse de senden daha değersiz değil. hep bunu hatırla, öyle yaşa" asıl bugüne kadar ağırlığı altında ezilmeme mücadelesi verdiğim BABAMIN şu lafı var ya; "ailemize yakışmayacak bir şey yapma", insanlara karşı duvar örebilmeyi bana öyle güzel öğretti ki. bazısı var, deus ex machina ile bile o duvarları aşamaz. istersem ömrümün sonuna dek ben o adamla birlikte yaşayayım, ona çizdiğim sınırın ötesine geçemez.öyle de sağlam örebiliyorum duvarları.malzemeden çalmıyorum.

gelgelelim fasulyenin faydalarına;

boka batmış.

sadece filmlerde filan vardır lan dediğim entrika, yalan dolan ve daha fazlasının gözlerimin önünde yaşandığını gördükçe midem bulanıyor şekerim.
adam arkasından orospu dediği kıza bugün çıkıp selam verebiliyor, onu geçtim, birlikte vakit geçirebiliyor. "ben bir daha asla onunla..." diye başlayan cümleler, "yine görüşelim" 'lerle bitiyor. benim midem bulanıyor. öğğğ. onlarınkiyle, ailemden aldığım hiçbir değer uyuşmuyor ve bu uyuşmazlık bir renk, hareketlilik oluşturmuyor ne yazık ki. etrafımda olduğun için utanç duyuyorsam, orada çok büyük bir terslik var dostom.

(din kültürü ve ahlak bilgisi kitabından bir kuple gibi oldu bu kayıt bu arada. ona da gülmüyor değilim kıyın kıyın.yukarda "güzel ahlak" filan dedim çünkü eheh.)

velhasıl-ı kelam,
çıkıp da allah belanızı versin lan diyemiyorum ya, bence ben bu yüzden hasta oluyorum. ateşim çıkıyor . kıvranıyorum . SİNDİREMİYORUM içim sıkıldı iyice. dur ben en iyisi gidip biraz kuru kayısı yiyeyim. belki sıçarım.

Saturday, July 28, 2012

içime oturan öküz azcık kalkıp iki tur atsın istiyorum





uykum kaçtı.





okul bitti.hala evdeyim.

gecenin şu saatinde aklımda olan tek şey, yapmadığım çeviriler ve vedalaşamadığım kanadalı bir sondaj mühendisine yazacağım veda/teşekkür maili.
Ha bir de SALAK bi çocuk .

hava cok sıcak. yatağa çıkınca iyice terlemek...of.

bellattırro; anlamını kesinlikle bilmediğimiz ama söylemekten keyif aldığımız...

" botanik deme lan! " bugüne kadar duyduğum en iyi atarlardan biri.

dün gece,' konuşurken, seni seviyorum lan  demek istiyordum.

dün gece, yine aynı yerde, yine aynı insanlara karşı, 
batman: the dark knight izlemek için verdiğim büyük savaştan galip çıkıp, gazi uykusuna yatmam...kalan sağların filmi bitirip matrixe geçmesi. benim hiç hatırlamamam..

"of o döngüye girmek istemiyorum. ama girdim galiba. döngüden çıkmak istiyorum. ama çıkamam galiba." iç hesaplaşmalarını dıştan yaşayanlar.

oruç kafa açıyor beyler.

benim bir arkadaşım var. tüm sorunlarımı çözüyor. bilge biri.
*
- çok mutsuzum
-hep mutlu olunmaz canım.
*
-çok yalnızım
-bazen olur öyle.
*
-çok sıkılıyorum
-sıkılmıyosun.
*
-nargile içsek ya
-nargile zararlıdır.
- ...
- canım istedi ama.




BİR TANE BEAGLE m OLSUN İSTİYORUM






Velhasıl, işin bir de bambaşka bir boyutu var. nedense tüm bunlardan bağımsız ve aşırı alakasız olarak 5 sene aileden uzak yaşamanın bir getirisi olarak içimde gördüğüm aşırı bir olgunluk hissi var. sanki ben bildiğin çekip çeviririm bir evi. güzel de para kazanırım, süper de bir hayatım olurmuş gibi geliyor. ama bu güzel hayata giden yol nereden geçiyor bilemiyorum. kimseye de sormam ki. gıcık oluyorum çünkü. sanırım birazdan ağlayacağım. kendimi içdış etmek istiyorum. birisi bacaklarımdan tutup aşağı doğru silkelesin beni istiyorum. içime oturan öküz azcık kalkıp iki tur atsın istiyorum. beni baskımın üzerinden ütülemesinler istiyorum. 30 derecede narin çamaşırlarla durulamaya girmek istiyorum. sonra da askıya asın beni güneşle kuruyayım istiyorum! 

Saçmalamayı çok özledim.

Friday, July 27, 2012

Hallelujah


Bir şeyler oldu,

Onun da başka bir hayatı olabileceğini kabul ettiğin zaman büyümüş olacaksın dedi.
o kadar çok düşündüm ki bu söylediğini..

Düşündüm. Onun benden başka bir hayatı olabileceğini kabullenmek yerine, benim başka bir hayatım olduğunu fark ettim.



Yıllar bir anda bitecek 
Ve aşk bir yanıp sönecek 
Şimdi senin bu sürdüğün de sefa mı?

Hayat bir gelip gidecek 
Ve aşk bir gülüp geçecek 
Şimdi senin bu çektirdiğin ne ceza mı? 


Sağol kaptan.

Thursday, July 26, 2012

Annem Sezen Aksu dinler,


 Bende kulak misafiri olurum sonra bazı şarkılarda gözyaşlarımı
tutarken boğulurum bir bahaneyle oda değiştirir hüngür hüngür ağlarım. Aslında ben her gece ağlarım..
  Baksana bu kız belli etmiyor ama çok canı acıyor. Kimseye ne hissettiğimi belli etmek zorunda değilim. Acıyor. Çok . Tarif edemem ne burada ne başka bir yerde. Sen hep bi eksik nedir bilir misin . Bir takım şeyleri keşfederken ortada dımdızlak kalmak nedir nasıl çekilir kimse bilmez. 



  Bazen öyle zamanlar olur ki, söyleyemezsin.


Dilinin ucuna gelir, dudakların aralanır, ama söyleyemezsin.
Haykıramazsın o iki üç kelimeyi
Zordur içine atmak, zordur derdini başkasıyla paylaşamamak
Zordur. Zordur... 
Zor...
Bilirim...
Bilir !!

  Söylediklerim sadece ona söyleyebileceklerim kadardı. bazen öyle garip bir şey oluyor ki, senden başka kimseye söyleyemiyorsun bir şeyleri şu an olduğu gibi sadece YAZIYORSUN. çünkü ağzından çıkanları kulağın duymuyor. oha diyorsun ya oha, ben bunu söylemek istemedim ki.ya da mesela söylüyorsun, ama o anlaması gerektiği gibi anlıyor ve yine kaliteyi bozuyor. hiçbir şey yapmadan anlaşabilmeyi çok isterdim.

   Sevdiğim insanı, bana beni iyi hissettirebildiği için, hatta iyi hissetmem için gerekli olanlar onda olduğu için seviyorum.
hayatta, affedemeyeceğim hiçbir şey olmadığını farkettiğimden beri biraz daha mutlu hissettiğimi söyleyebilirim. Mutlu etmek değil ama mesele huzurun güvenin tam ortasına yerleştirmeli insan seni..


Hep aynı hikaye gönlüm düşünce aşka 
Her ayrılık aynı yalnız kişiler başka 
Hep aynı yalnızlık aynı tanıdık telaş 
Hep aynı herşey aynı sanki birbirine eş 
Geçer geçer daha öncekiler gibi 

Buda geçer neler neler geçmediki 
Yine düşer deli divane gönlüm aşka... aşka... 
Aşka vurgunum ben 

Hep aynı heyecan aynı çocuksu hayal 
Ben böyle biraz deli sende biran öyle kal 
Nasıl olsa geçer...
                                                                                                                      ( Sezen Aksu )


bazı şeyler var. tamamen bana dair ve 

benimle ilgili. İçime attıkça kemiren.

Wednesday, July 25, 2012

Evren beni erkek olarak dünyaya getirseydi,

Saatler önce bir insan iki lisan tanıdım.
O bir kızdı.
ama farklıydı..
Bi ara tuvalete kaçıp aynaya bakma gereği duydum.
O küfrediyordu .
o kadar erkek arkadasımın içinde çok rahattı
ilgi odağı olmuştu
Bende sapsaşkın halimle çellomla falan ilgileniyordum.
Bir yandanda kendimi odadaki erkeklerin yerine koyup 
Erkek gözüyle ona bakıyordum

Ben erkek olsam öyle bi sevgili istemem
Ben erkek olsam o kızla mutlu olabileceğimden çok
nasıl vakit öldürebileceğimi düşünürüm.
Yadırgamak hakkım değil.
Bugüne dek kimseyi yadırgamadım
ama bu yıllarda böylesi kız evlatlar(!) mevcut
Çevre çapı artsın diye ne yöne kayacaklarını sapıtmışlar
Usturup adap yok
Zati muhterem kız daha kapıdan çıkmadan arkasından bakan olmadı
Saydı sövdü saydığını süpürdü
Sövdüğü hafızalarda kaldı
ve gitti
Bizim şapalaklarda efendi çocuklar olduğundan bir şey demedi
Sonra mutfakta bulaşık yıkarken bir kol dürtüp dedi ki
Kapıyı çekip giden sana örnek olsun
Sen sen ol hep böyle kal dedi
O an ona sarıldım.
Yanlış adımlar mı atıyorum acabalarından beni hemen çıkardı
Çevremde yaşıtlarım olmasına rağmen
Bana abilik ablalık yapanlar iyi ki var..

Velhasıl erkekler böyle kızlarla gönül eğlendirir
Sükunetini koruyanları ise ana baba evinden nikahıyla alır.
Ben bunu bilir bunu söylerim.

Tuesday, July 24, 2012

Kuşlardan Korkarım


 Bir sevgilim olsun istiyorum; ama sadece sevgilim olmasın. Yeri geldiğinde abi diyebileyim ona, yeri geldiğinde baba, yeri geldiğinde oğlum, yeri geldiğinde en yakın arkadaşım.Benim bir abiye ihtiyacım var aslında. Yol göstersin istiyorum..

  Sadece baş başa değil, arkadaşlarımızla buluştuğumuzda biraz geçtikten sonra beni o ortamdan kaçırmak istesin mesela, kaçamak bakışlar atsın, konuşurken gözlerimin içine kaysın gözleri, bana takılsın ortamda sinir etsin deli etsin. Sonra yanıma gelip tek kolu atsın omzuma, çeksin kendine ”şaka yaptım” desin gözlerinin içi gülerek. Sonra sadece bir yerde oturup, bir şeyler içmeyelim, hiç sinemaya gitmeyelim. Kartopu oynayalım parmaklarımız soğuktan uyuşana kadar, kahkaha atalım yağan karların altında, yağmurda yürüyelim, koşalım. Yağmurda kovalasın beni. Ben onu ittireyim yere düşşün sonra kıyamayıp kaldırmak istediğimde elimden çekip bu sefer o düşürsün beni. Sonra bıkana kadar öpsün, nefes aldırmadan. İç çamaşırlarımıza kadar ıslanalım. Maçlarına gideyim, izleyeyim onu. Beni gördükçe hızlansın. Attığı sayıları bana yollasın.
  
 Hep değil, şımartsın arada bir arkadaşlarımızın yanında. Ben ağlayınca dursun dünya onun için. Ellerim titreyerek ”kötüyüm” diye mesaj attığımda sadece ”noldu?” demesin, normal biri gibi. Arasın, dinlesin.Hatta koşup gelsin. Yanında ağladığımda susturmasın, ağlayıp rahatlamamı sağlasın. Onunlayken dursun zaman.Durdurayım zamanı.Oyun oynayalım, muhtemelen bana fark atar her defasında sırf üzülmeyeyim diye kendi kalesine gol atsın. Gıcık olsun sinir etsin mesela belirli bi kalıbı olsun o kalıbı benimle doldursun.


  Utanma, çekinme olmasın. ”Yoruldum” dediğimde hop diye kucağına alsın sokağın ortasında. Ben ağır geliyorsam onu alayım kucağıma.”Bırak biri görecek” dediğimde gülüp ”Görmeeeez” desin. Serseri deyi gülelim birbirimize..Sonra zorla iniyim kucağından. Yine gülsün o sıcacık gülüşüyle ısıtsın içimi. Sonra öğlen uyuyalım aynı yatakta o düz yatsın, ben sarılayım ona. Baksın, gülsün yine hayaller kuralım. Sonra sırf bir erkekle konuştum diye bağırsın saatlerce kızsın ama parçalayıp atmasın. Onu kızdırdığımda kolumdan tutup gidiyoruz diyebilsin. Sahiplensin, benimsesin beni. Ayrı olan bir şey olmasın hayatımızda, ayrı ayrı 2 vücut ama tek bir ruh olalım. O telefonunu çantamda unutsun. Günlerce bende kalsın, ona öyle güveneyim ki bir kere açıp bakmak gelmesin içimden. Hayatındaki diğer kızlardan ayrı olduğumu hissettirsin bana. Ona yaklaşan bir kıza ”benim güzel bir sevgilim var ve ben ona aşığım” diyebilsin. Ben varken kimseye ihtiyaç duyamasın. E böyle olunca trip, kapris, küsmeler azalsın ve benden sıkılmasın hiçbir zaman. Sıkılıyorsak eğer sıkıldım git biraz bensiz arkadaşlarınla takıl diyebilelim. Büyük bir güven olsun. Her zaman sadık kalsın. Birbirimize yalan söylemeyeceğimize söz verelim. Diğerleri gibi evlilik hayalleri kurmayalım anı yaşayalım
 Evcilik oynayalım. Kendimize göre nikah masasında ”eveeet” diye haykıralım. Herkes bizim gibi biz herkes gibi olmayalım . Vurup vurup yıkılmayalım . Çocuk kalalım. Ortak yönlerimiz olmasın birbirimizden yeni şeyler öğrenelim. Ben Ice Age seviyorken o Fight Club ı seviyorsa bu ilişkide bir terslik yok tamda olması gerektiği gibiyiz. Tartışalım saatlerce .  


Bir gün bir açıyım gözlerimi, yıllardır hayal ettiğimiz ev, eşyalar.. O uyuyor, ben düşünüyorum. Açsın gözlerini baksın bana. Gözlerimi gözlerine dikip ”Bak yıllardır hayalini kurduğumuz evdeyiz ve o anlardan birini yaşıyoruz” diyip öpmekle öpmemek arası değdireyim dudaklarımı. Evlenen ve orta yaş grubuna girmiş 2 evli çift gibi olmayalım hiçbir zaman. Hep çocuk kalalım. Her sabah işe giderken öpsün beni. Ben uyansam da uyanmamış gibi yapıyım, gözlerim kapalı gülümseyeyim. O giyinirken bakıyım, döndüğünde kapatayım gözlerimi. Anlasın gelip gıdıklasın beni. Sonra yolculıyım her sabah onu. Ona yemekler yapıyım. İlk zamanlar beğenmese bile ”çok güzel olmuş” diyebilsin. Evin içinde kovalasın beni. Banyodan saatlerce çıkmasın, ben de ona kızıyım sürdüğüm kremlere, yaptığım maskelere, aldığım kıyafetlere laf edip dursun. Ben sadece gülüp geçeyim. Evimizi boyayalım beraber. Birbirimize sıçratalım boyaları. Kavga ederken bile yükselmesin ses tonları, hayatım diyerek kavga edelim. Sonra, bir gün aramıza girebilecek tek şey; elleri, ayakları, minicik bir kız çocuğu olsun. Biz babamızı bekleyelim her gün. Baba işten dönsün kahkahalar atsın, bizim minik babayı görünce, sonra erkek çocuk diye tuttursun. Bir tanede yakışıklı oğlumuz olsun. Biz kızımla cipsleri koyarken, oğlumla babası maç izlesin, önlerinden geçtiğimde bize kızsın. Sonra çocuklarımız büyüsün, gitsinler.. Biz yine ”biz” olarak kalalım.. Yaşlanalım, unutalım her şeyi. Ama hiç olduğumuzu asla, birbirimizi asla.. Nasıl evliliğin 1. yılında el eleysek 41. yılında da el ele olalım. Sonra birimizden biri vefat etsin, diğeri de ardından.. 


  Anlatmak istediğim ölüm bile ayıramasın bizi.


                                                                                                           Simge Ayfer.

Hep aynı sahne


İkimizden biri giderse.
Özleyeceğim.
Ve bütün kıyafetlerimi atacağım.
Nasıl olsa güzel görünmeme gerek kalmayacak.
Saçlarım yağlanacak, burnum akacak, üstüm hep leke olacak.
Umursamayacağım.
Ya zayıflayacağım ya da kilo alacağım.
Hasta olacağım.
Sonra konuşmalarımızı okuyup biraz daha öleceğim.
Annem gelecek ardından, biliyorum.
“Ne oldu?” diyecek.
Kafamı göğüsüne yaslayıp hıçkırarak ağlayacağım.
O da ağlayacak.
Biraz konuştuktan sonra yatağıma götürecek beni.
Ve en kötü kısım başlayacak.
Çünkü birlikte uyuyamayacağız.
Hayal ettiğim senle ben asla olmayacak
Hangi rüyam gerçek oldu ki sen olasın
Sabah kalktığımda burnumun tam ucundayken,
“Kalk la” diyen bir sevgilim olmayacak.
Çünkü bunu yapabilecek tek insan sendin
Ben “Hala uykum var la” dediğim zaman karşımda gülümseyen,
Kahvaltı ederken beni izleyen biri de olmayacak.
İddiaa kuponu doldururken benim varlıgımı unutan
Arkadaşlarıyla Pes atarken aklına dahi gelmeyişlerimi sevebilirdim

O yüzden hiç uyumayacağım.
Ve izler hep benimle kalacak.
Nereye gidersem gideyim.
Hepsi.
Benimle kalacak.
Sen.
Benimle kalacaksın.

Monday, July 23, 2012


Sevgiliye nasıl davranırdım,

Ben uyurken gece boyunca sınavına çalışmış sabah ezanı ile kendini yatağa zor atmış salak..

Sabah oldu günaydın şapşal sevgililer..
Esas kız uyanır.
Esas oğlan horul horul uyur.

Öyle sevgiliyi mıç mıç öperek uyandırmak olmaz.O ne öyle silkelen önce zırhlarını giy.
 a) çarsafı hızlıca çek
 b) suratına bir kaşık çikolata yapıştır
 c) yatağa çıkıp olabildiğince zıpla ki neye uğradığını şaşırsın

(Zıplamak benim tercihim olmakla birlikte hiçbir zaman gerçekleştirilememiştir.)

Sunday, July 22, 2012

aşkı, kalbinde değil, karnında hissedersin..


Gecirdigim en kotu regl donemi herhalde . Dayanamadim . Ictigim ilacin haddi hesabi yok ama bitti iste . Birde hep derler aşkı, kalbinde değil, karnında hissedersin… Ben asik oldugun adami karsinda gorunce karnimda giren kramplar zannederdim o agriyi . Hatta seni optugunde tepisen kelebekler yapar sanirdim . Ama onun gidisiyle kalan aci bir agri oldugunu dusunmezdim . Yillardir cektigim regl agrisi ilk defa bu ay bu kadar canimi yakti …

Saturday, July 21, 2012


Yiyiş Ortamı Hazırlayan Arkadaş'a Hitabe


Sanki hiç işim yokmuş gibi davranıp, tüm detayları ve merak edilenleriyle "Yiyiş ortamı Hazırlayan Arkadaş" konusuna hızlı bir giriş yapmak istiyorum.

Gün gelir, zaman olur, ne güzelliğiniz/ yakışıklılığınız, ne süper zeki oluşunuz, ne sempatikliğiniz, ne tribal dövmeleriniz, ne Vans'leriniz, 
piercinginiz, alternatif tarzınız, ne coolluğunuz, ne X5' iniz, ne blackberry'niz, 
ne Lastfm' de skropladığınız havalı şarkılar, ne twitterda edindiğiniz binlerce followerlar, ne de seksiliğiniz on par' eder manitayı bağlamak için.

Günümüz çağında, ilişkilerin büyük bir çoğunluğunun yiyişle başladığını henüz 2 gün önce kız meclisinde kulak misafiri oldum.Ve bu kızlar sen de 15 ben söyliyeyim 17 lik..
Artık bunu bir kaide olarak alabiliriz. Konuşmayı aynen aktarıyorum;

A: İlişki nasıl başlıyodu ya?
B: Benimle çıkar mısın vardı eskiden.
A: aa evet ama o eskimedi mi ya?
B: eskidi sanırım, duymaz olduk.
A: en son ortaokuldayken belki?
B: yok bana lisede dendi ya.
A: aljksdaskl
ee şimdi ne deniyo ki?
B: bi şey denmiyo abi, direkt yiyiş, sonra taraflar anlaşırsa ilişki, anlaşamazsa kara sevda oluyee. kehkeh.


Yani ikibinonuncu yılda işler böyle gidiyor diyebiliriz. Arada istisnalar olabilir ama öylesini düşünmek bile çok sıkıcı. Mesela ben bir istisnayım sende ama o değil.
Tüm genellemeler yanlıştır genellemesinin çıkmazına girmeden devam edeyim, işte bu ilk yiyiş çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir.
Cebren ve hile ile gönlünüzün her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu durumdan daha elim ve daha vahim olmak üzere, arkadaş ortamında,
kalbinizde iktidara sahip olanlar, utangaçlık ve dalalet ve hatta "abi ben bu kızla nası yalnız kalıcam yae" gibi sorunların içinde bulunabilirler.
Hatta bu kalbinizdeki iktidar sahibi, şahsi menfaatlerini gerçekleştirebilmek için uygun ortam bulamayabilir.
Tüm arkadaşlarınız fakr u zaruret içinde, harap ve bitap düşmüş olabilir.

Ey Yiyiş Ortamı Hazırlayan Arkadaş! İşte bu dünyanın en boktan durumunda dahi vazifen, bu kıncışma dönemini atlatamayan iki arkadaşını,
içine girdikleri çıkmazdan kurtarmaktır! Bunun için damarlarından akan asil kanın kudretine muhtaç değilsin. hadi bakiyim.

Aslında yukarda her şey anlatılıyor ancak arada osmanlıca kelimeler olduğu için ben bir daha açıklama gereği duyuyorum,
zihinlerde bulanıklık kalmasın deyu;

Şimdi çocukla ya da kızla kıncışıyosunuz tamam mı. (Kıncışma; İlişkiye başlamadan önce, ilişkiye başlayacağınızın çok belli olduğu,
 henüz yiyişmediğiniz ama birbirine değme, yorganın altında mesajlaşmalar, birlikte film izlemeler, yemek yemeler ve karşılıklı iltifatların yaşandığı,
bokunu çıkarana dek uzatılması gereken dönemin adı.En makbulü 3 haftadır.) Yiyişmek için çıldırıyorsunuz ama bir türlü ortam olmuyor.
Kız mesela, senden deli gibi hoşlanıyor ama yalnız bir şeyler yapmaktan utanıyor tatlı tatlı, ihi mihi kafasında.
Ya da erkek tarafını diğer anlayışsız gerizekalı arkadaşları bir türlü rahat bırakmıyor, ortamı ikinize bırakmıyor,
oğlum "pes atak lan" diye darlayıp duruyor. işte bu durumda, aynı zamanda blogumuzun
başlığı da olan Yiyiş Ortamı Hazırlayan Arkadaş' a ihtiyaç duyarsınız. Bu kişinin çok büyük ihtimalle uzun süredir ilişkisi vardır
ve "ben bu yollardan çoktan geçtim ve seni çok iyi anlıyorum"culardandır. O' nun için en uygun zaman; her zamandır.
siz işi abartı ciddiye aldığınızdan en iyi zamanı kollamaya çalışmaktasınızdır ama o, ilk fırsatta "e hadi sizi biraz yalnız bırakalım ;))" diyecektir.
ve der. çok ilginçtir ki, siz bugüne dek ne kadar zorladıysanız da etrafınızdaki insanları bertaraf edememişsinizdir ama o, bir profesyonel gibi,
tek cümlesiyle, ortamdaki herkesi sizi yalnız bırakmaya ikna etmiştir. bu başarı O' na aittir. Bu ilişkinin sahibi de O' dur.
Bilesiniz ki, sizi yiyiştirten arkadaşınızın götü çok kalkacaktır. İlişkinin üçüncü elemanı olacak ve her probleminizi , geçen gün ne yaptığınızı,
yarın nerde olacağınızı neredeyse sizden önce bilir. Kısacası iğrenç biridir.

Gelgelelim,

Yiyiş Ortamı hazırlayan bu arkadaş, siz ayrıldığınızda da " Ben demiştim sana" diyecektir. sıkı durun. hazır olun. vurun. kırın. parçalayın.
saçını yakın, sakız yapıştırın. bu kaltaklara prim vermeyin.

Friday, July 20, 2012

Tükürdüğüm çok tatlı geldi

 En son dört yıl önce karpuz misali bir yaz tatilim olmuştu maşallahım var yata yata büyümüştüm.E küçüktüm o yıllar boyada gidiyordum enede bir denge söz konusuydu.Şimdilerde karpuz gibi yaşarken sadece göt büyütüyorum !! Bunun ayıbı kayıbı utanması yok ben utanmam.. Hiç bir zaman 90 ölçülerine sahip bir kalçam olmadı olamadı zaten genetik diye düşünüyorum.Küçükken sahip oldugum 60 cm popodan direk 95 e geçmişim.Son 3 aydır sadece yatıyorum bak ciddi anlamda 23 saat yatıyorum kalan bir saatte kapı açmaya su içmeye giderken arta kalanlar.
 Antremanda geçirdiğim o talihsiz sakatlıgım sonucunda ne voleybola imdat çekebiliyorum ne pilates e.Ben her zaman bir hayvanı aratmayacak şekilde yerim ama antremanım koşularım derken yediğimde yarar giderdi hani.İşte şimdi yediklerim kullandığım ilaçlar aşağılarda konsey düzenliyor.Ağzını kırayım köylü bazlaması gibi bir popom var artık! E ben yazlığa gitcem e benim maçlarım başlıcak lan utanır insan ne bu !! 98 cm bir popo 100 e kapıyı dayadık e hadi hayırlısı.Kısa bi süre içinde bunu sadece yatarak başardım.Yedim içtim yattım.Az evvel farkettim bir şeyler ağır basıyor aşagılarda..

 Filmin dramı şu ki ben selülitli çatlaklı kızlara laf ederim , yine görsem yine ederim.Allahtan onlar yok henüz(!) e yıllardır spor geçmişim sağolsun ama kilo konusunda yaladım tükürüğümü selülit konusunda da yalarsam bu hiç hoş olmaz.Oruç tutsam popom eski haline döner mi acaba ya da kendimi kadının kalçalısı makbuldur diye avutmalı mıyım ama ben 19 yaşındayım ne kadınlığı !! Östrojenler aşkına..


 Kendime Yeni Kararlar Aldım. Yer Misin?

Thursday, July 19, 2012

4 dakikadır başlık düşünüyorum. bulamadım.


4 saattir camda duran çekirgemsi uçan sinek ile 
beni yaratan aynı olamaz.olmasın lütfen.git burdan asagılık. 
rahat bırak artık bizi. sactıgın dehset yeter. 
böyle zulüm görülmedi diye abartıyormusum mesela.
cok sıkıldım. antropolojiyle kesinlikle ilgilenmiyorum ama 
british law hakkında sorularınız olursa özelden iletişelim. 
yani eger eksisözlük okumaya üşendiyseniz, ben üşenmedim, 
okudum hepsini.anlatırım.öyle demek istedim. öyle iyi biliyorum 
hukukun üstünlüğünü. kekremsi bir tat bırakmıs haspamın ağzında.
Malum tatil e insan yurtta falanda kalinca bolca okuyup okutuyor. 

Tuesday, July 17, 2012

Dirseğimi öptüm


Düşlediğim hayat bana düşündürülenden daha başka bir hayat. bütün üniversite, kariyer, not ortalaması, iş imkanları, başlı başına beynimde oynattığım planlarım, ödevler, paperlar, okumalar, yazmalar, şunlar bunlar hepsi elimin tersine bakıyor. hepsini itip bambaşka bir şeyler yaşayabilirim. doğduğum andan itibaren bana aşılanan ve dikte edilen her duygu ve düşünceyi boşverebilirim, vermek istiyorum. hayal ettiğim şey çok başka. öylesi daha iyi olacak diyemiyorum, bilmiyorum ama mesela ben hayal ettiğim gibi yaşayamayacağımı biliyorum. sanırım "fak dı sistım" tam olarak burada söylenmesi gereken bir öbek. evet, fak dı sistım.

mesela ne istediğimi buraya yazsam bana şımarık derler. yazmam. söylemem de.
ama şu var; sonsuza kadar sadece kendi gönlümü yapmak için uğraşmak isterim.
düşündüm de, hayatımda en mutlu olduğum anlardan bir tanesi, ada' da kaybolduğum zamandı. nasılolsa kayboldum diye her ara sokağa korkusuzca girip çıktığım ve kendi kendime yolumu öğrendiğim zamandı. birisiyle tanışmak da böyle bir şey olmalı ve işte tam olarak burada eksik bir şeyler var. ama neyin eksik olduğunu bilmiyorum. bu yüzden de bir yerlerde kaybolsam hiç de fena olmaz diye düşünüyorum.

Saturday, July 14, 2012

İmdat !


dinle dostum,

19 yaşındayım. 1 aydır sürekli aynı giysiyi giyiyorum. Tatilin ilk günü ne giydiğimi hatırlamak için şu anda ne giydiğime bakmam yeterli. Her haftasonu alışveriş yapmama rağmen, "giyinmem gerektiğinde", yatağımın ya da koltuğun üstüne attığım gri, bana 2 beden büyük "the doors" tişörtümü elime alıyorum. üstelik the doors hayranı değilim. sadece iki üç şarkısını biliyorum. bu tişörtü neden aldığımı da hatırlamıyorum hatta almamış bile olabilirim..belki de geri satarım talibi çok, bilmiyorum. dün, şeker komasına girmediğim için çok şanslıyım. hayatımın hiçbir gününde, hiçbir şeker bayramında bile yemediğim kadar şekerli şey yedim. aldığım cheesy breadleri çikolata sosuna batırıp yerken hatırlıyorum kendimi. sabah kalktığımda the doors tişörtümün üstündeki çikolata sosu lekeleri ve boynumu kaplayan kurumuş çikolata da bunun bir kanıtı. peki nasıl temizlendim? kendimi yaladım. ellerime baktığımda, ojelerimi en son ne zaman sürdüğümü hatırlamadığımı farkettim. ama ne zaman sürdüğümü hatırlatacak bazı şeyler de yok değil, mesela sağ başparmağımın tırnağındaki oje gerçekten yok gibi. hayatta saç kılından daha çok iğrendiğim bir şey varsa, o da deforme ojedir. yani öyleydi. şu an ben deforme olmuş ojelere sahip bir kızım.
bunu da geçiyoruz.
 Çarşamba gününe çok sevdiğim adamlarla ilgili bir paper ceviri yazmam gerek. Kanadalılar petrolü nasıl ortaya çıkardı. evet yazıyorum da, hem de aşırı hoşuma gidiyor ama her cümlede bir buzdolabından diyet kola alıp kafaya dikiyorum. İşim çok uzun sürecek gibi.
Aldığım ilaçların etkisiyle dün gece 11 buçuk saat uyuduğum gerçeğiyle karşı karşıya kaldım az önce. bu beni derinden sarstı. çok uyudum. iyi ki çikolata kusmadım.
Ayrıca dün gece ben uyurken facebook statüsümün fotografımda sıçtığımızın resmidir diye bir sey güncellendiğini sabah farketttim. Yani şifrem insanların elinde dolaşıyor ama pek de umrumda değil galiba. Şakacı arkadaşlarım var diyip güldüm. hehe. hiç komik değil aslında.
4 adet diyet kutu kola ve bol acılı adana istedim yemekçiden, getirdi sağolsun. siparişimi almak için kapıya spongebob pijamam ve the doors tişörtümle gittim. saçlarım gerçekten fel fecir okuyordu.
sanırım yazlığada aynı kostümle gideceğim. neden böyle olduğum hakkında hiçbir fikrim yok.
laptopumun ekranı gidip gelmese bir de, hayatım bayram olacak sadece sahip olduklarımla. canım limonlu dondurmam, canım kolam, canım laptopum. sizi çok seviyorum ama;

bak arkadaşım.

olmuyor böyle.


ve anne, blogumun sıkı takipçisi olduğunu bildiğim için bunu sana yazıyorum; bu sefer bu yazdığım yüzde yüz gerçek. (eğer merak ediyorsan diye)

Friday, July 13, 2012

Eşek bu aralar nesi ile fenomense artık o,


internette çok fazla vakit geçiriyorum. bence internette az vakit geçirmek çok mantıksız.

yani 21.yüzyıldayız. bilgi çağı kafaları işte. mesela ben erken yatamıyorum. erken yatınca çok fazla şey kaçırıyomuşum gibi geliyor.
yatmadan önce yüz haber sitesi darbesi, 500 stumble, 10dan fazla kişinin blog sayfası ve daha fazlası.
ben bilgi bağımlısıyım. ha şimdi çıkıp da bu sefer diyeceksiniz ki, feysbuktan tivitırdan ve blogdan aldığın bilgi ne?
neden vakit geçiriyorsun o kadar fazla. siz anlamadınız galiba. sanırım izlenesi tüm siyasi kimliklerin tivitırı var. anlık bir şeyler paylaşıyorlar.
ben muharrem ince' ye bayılıyorum mesela. çok saçma bi tivitır kullanıcısı. ya kemal kılıçdaroğluna ne demeli? tavla oynuyorum diye tivit atıyo. 
ama saat gecenin 3ü filan. bence aşırı komik şeyler bunlar. peki lady gaga' ya ne diyeceksiniz? 
biftekli kostümüyle ödül törenine giden bir kadının an be an ne yaptığını takip edebilmek ve o anda bilgisayarın diğer 
ucunda biftekli bir kadın olduğunu bilmek çok fazla heyecan verici değil mi? bence öyle. dünyada sürekli bir şeyler oluyor. 
hepsini bilmek hakkım ve erişebileceğim kadar erişirim.
üstelik bana çok fazla çekici gelen şey, su anda dünyanın herhangi bir yerinde herhangi bir aletin karşısında herhangi renkte,
herhangi bir dili konuşan, herhangi bir cinsiyette, benden yüz milyon kere daha farklı ortamda büyümüş
ve farklı kültüre,dine, etiğe, hukuka sahip birisi var. netvörkümün diğer ucunda.
ona evimden köyümden "naber?" diyebilmek çok çılgınca değil mi? su anda bunu yapabilen canlı, yüzyıllar önce hayvan kovalıyordu yemek için. anladın mı?

bir de feysbuk gelmiş geçmiş en mantıklı şey olabilir. Mantıksız aslında ama burada kendimi anneme savunmalıyım.
simdi cıkıp da burda anlatamicam çok gizli oldugu için ama mesela fikir vermesi açısından söyleyeyim,olağan dışı bir kavram ajan işi oluyor bazen transa geçiyorsun elin sadece farede ya da down tuşunda sayfayı indiriyorsun fotoğraflarını, ilgilendiklerini ve hangi liseden mezun olup, hangi okulda okuduğunu görebiliyorum. atıyorum hafızaya. işler çok kolaylaşıyor.
peki internet üzerinden çok farklı bir dilin oluştuğunun farkında mısınız? ben farkındayım. internet üzerinden dönüşen bir şeyler var.
bence evriliyoruz. ve mesela bunu hissedebilmek oldukça ilginç bir şey. büyük kıyak da diyebiliriz.

bence bulunduğumuz noktadan itibaren insanın gelişimi, insanın karşısına çıkan dataları beyninde süzüp,
günlük hayatta da maksimum verimle kullanabilmesiyle doğru orantılı olarak sağlanacak.öyle de oluyor.

bir de çok alakasız ama bunu da söylemeden edemeyeceğim; 
tweetlerimi blogumu okuyup "ay o öyle değildi ki şöyleydi, aman şunu yanlış yazmışssın, biz o gün şunu yapmıştık aslında, şunu da eklesene, 
bunu da koysana, beni de yazsana" filan diyen herkesi kınıyorum. buraya her şeyi olduğu gibi yazacak olsaydım, 
yemin ederim hiç heyecan verici olmazdı.
keza burası benim hislenip hislenip gece yarısı karşısına geçip o gün neler yaptığımı yazdığım genç kız günlüğü değil.
bazen hissetmediğim şeyleri hissediyormuşum gibi yapıp, insanları kandırmayı seviyorum.

Kalın selametle.

BENİMLE AMA DEĞİL.



Sizinle birlikte olduğu halde size çok uzak gelen birini sevdiniz mi hiç?
Sevmeyin çünkü, bu yalnız olmaktan bile daha kötü bir his.
Sevmeyin çünkü, yalnız olmadığınız halde kendinizi dünyadaki en yalnız insan gibi hissedersiniz.
O sizi umursamaz, siz yalnız hissedersiniz. Sizinle ama değil.
Sizi görmek istediğini söyler ama siz yine aynı şekilde hissedersiniz.
Çünkü sadece söyler, bir şey yapmaz.
Sizi özlediğini söyler ama siz yine yalnız hissedersiniz.
Çünkü sadece söyler, hissettirmez. Tek hissettiğiniz size boş dokunuşlarıdır.
Ve en kötüsü de,
Sizi sevdiğini söyler, çok sevdiğini söyler ama sadece söyler, hissedemezsiniz. Çok hissetmek istersiniz ama hissedemezsiniz.
Çünkü siz sadece bedeni size ait olan birine aşıksınızdır, kalbi değil.
Ve tebrikler!
Sizinle olduğu halde, size çok uzak birini sevdiğiniz için dünyadaki en aptal kişi sizsiniz.

Wednesday, July 11, 2012

Aşk başka bir şey.Derinin altına sızıyor, ruhuna işliyor.Yeniden tanımlıyor seni.Denge falan bekleme, bütün değerlerin şaşıyor.


Güzel şeyler, çabuk biter.
Bazen birinin veya bir şeyin sonsuza kadar yanınızda olmasını istersiniz. 
Ben sadece birinin sonsuza kadar yanımda olmasını istedim. 
Ona sonsuza kadar sarılabilmek istedim. 
Onu sonsuza kadar öpebilmek istedim. 
Onun sonsuza kadar yanımda olmasını istedim. 
Onunla olmayı tüm kalbimle diledim.
ve O insan diyebileceğim daha hala bugün çıkmadı karşıma
Bir şey var. Bazen tüm kalbinle dilediğin şeyler gerçekleşir fakat bir süre sonra o tüm kalbinle dilediğin şeyin gidişini izlersin. 
Ve bir şey daha var ki, bazen de tüm kalbinle dilediğin şey hiç gerçekleşmez. 
Asla gitmesini istemediğin insan, en kısa zamanda hayatından siktir olup gider.
Onunla sonsuza kadar birlikte olmayı tüm kalbimle dilemiştim. Sonsuz çok uzun. Ama diyorum ya; güzel şeyler, çabuk biter.

Sunday, July 8, 2012

Mutsuz sanma beni ama mutlu da degilim ki

Dört yıl oldu sen bu kapıdan çıkıp gideli ve ben hala her gün gelecekmişcesine inatla yaşıyorum bırakıp gittiğin bu odalarda.Geleceğin yok elbette, alışkanlık işte.Sensizlik aldı başını gidiyor , her geçen saniye büyüyor gidişin.
 Sen yıllar önce bu gece benden gittin babam ! Sen zaten hep ben uyurken gittin, giderken ardından çığırarak ağladığım için.Veda etmeden gittin, vurdumduymazlığımın kurbanı ettin beni.
Benden gideceğini bilseydim duygusuz doktorlar seni bana göstermeselerde hastanenin o donuk koridorlarında bekler, bir an olsun ayrılmazdım.Ben ise kalkmış tüm gün müziğin her notasında kaybolurdum odanın içinde, antremana gider her zaman ki neşemi insanlara saçıp ter atardım.Öleceğini seni bir daha göremeyeceğim aklımın uçlarına değseydi gece gündüz beni sensiz bırakmaman için tüm kalbimle dualar ederdim.Ah bu sorumsuzluğum beni nasıl yıpratıyor bi bilsen !

 
      Oturdum senin koltuğuna boş boş dolandırıyorum yaşlı gözlerimi.Bıraktığın gibi değil hiçbir şey.Kadın eli işte sıkıldıkça değiştiriyor annem.Bana kalsa elinin değdiği her yeri karantinaya alırdım kokunu unuttum baba ! Sen bu koltukta oturup eline kalemi alır saatlerce bulmaca doldururdun.Gel gör ki ben aldım kalemi elime senin yokluğunu dolduruyorum kıyıda köşede bulduğum yıpranmış boş sayfalara.Yalnızlığın sefası yok ki sürülsün..


Göbeğine kafamı koyup saatlerce çizgi film izleyebileceğim kimse yok zaten artık kimse benimle çizgi film izlemek istemiyor fanatik aslanım.Evde çalan telefonlara kapılara bakmıyorum.Bazı zamanlar dalgınlığıma geliyor babam geldi diye koşup açıyorum patlayan gözlerle sonra bir başkasını görünce o an seni mezarından çıkartıp o geleni sokmak istiyorum oraya.Sırf sen bana gittiğin yerlerden gelirsin diye sensizliğe doymuş rolü yapıyorum.Hala eskisi gibi uyu halindeyken bile gülüyorum ama bir türlü buğulanmış gözlerimden arınamıyorum.Eskiden annem istediğimi yapmayınca hemen gizlice telefona koşar sana ağlar sitem ederdim.Ben şimdi kime sitem ediyorum hiç sordun mu kendine.Attım kendimi suyu çekilmiş bir kuyunun dibine.


Haber sal bu gece meleklerle , bana bir umut bir güç gönder.Yıkığım bugün ! Ya da sen kalk gel yattığın yerden bir nefesini hissedeyim.Elinin elime bıraktığı o sıcaklığı kavrayışı unuttum gel bir tut sonra yeniden gidersin.
Canımın acısını bir bana bırakma,ORTAK OL.


Düşmüşüm bulutlardan okyanusun ortasına ne yana baksam bu yalnızlığın sonu yok.Bağırışlarım içime akıyor duyan yok, yuttuğum sularda boğuluyorum kim farketsin bu uçsuzlukta.Senin bir defa gidişin beni her gün öldürüyor baba.Seni gittiğin yerlerde rahatta bırakmak için vicdanımla işbirliği halindeyim.Biliyorum sende bu yaşa gelmiş kızının her anında yanında olmak isterdin, beni kimseye emanet etmez paylaşmazsın sen.Bilirsin beni çıt kırıldım, hop oturdum hop ağladım hallerimi.Merak etme ama ben beni kimseye emanet etmedim.Bi başıma dimdik ayakta duruyorum yokluğunun gölgesine sığınarak.Sen rahat ol diye varım, rahatını bozacak olursam yerimi kendime dar ederim.

İyi şeyler oluyor hayatımda ,MUTSUZ SANMA BENİ AMA MUTLUDA DEĞİLİM Kİ..
Kötü giden bir durum yok bir tek sen eksiksin hepsi bu.
Yinede ben seni yaşatıyorum.


Son zamanlarda hep kaçtığım Aşk'a koşuyorum.Bir yıldızım yok ama o her kimse gelecek eminim.Onun huzuru var bu yaşlanmamış ruhumda.O gelsin, seninle olup biten canımı acıtan herşeyi rafa kaldıracak.Gözümden yaş geldiği an silecek, senide bu durum mutlu edecek.İki acemi olan bizi yukardan güle güle izleyeceksin.

Biliyorum acılar insanların en zayıf halinde üşüşür başına, yalnızlıkta.


Her yıl dönümünde kendime bir şeyler katıyorum.Bu yılda yalnız kalışlarımı, değer verenlerden kaçışlarımı yok ediyorum.Onu seviyorum baba.Söylerken utanmıyorum içimde huzuru yakalıyorum.Bu seni mutlu edecek.Seni çok seviyorum hala ilk dokunuşunda bağlandığım gibi bağlıyım sana.Bütün dualarımla ve kalbimle her an başımın üstünde kalbimin tam ortasındasın.Buluşacağımız günden bir yıl daha eksildi sadece.Sevinç gözyaşları diyelim.

Elimi tutmaya, inancım olmaya ve birlikte beni sana layık büyütmeye devam edelim.


                                                                                                                      Biriciğin.

Saturday, July 7, 2012

En çokta duşta, o sıcak suyun altında o aklınıza gelir

( starsailor - poor misguided fool ) 


Siz hiç birini sevdiniz mi? Ben sevdim hemde taze.Daha önce böylesi bir tazeliğe alışık değildi damağım.
Nasıldır biliyor musunuz?
Birini seversiniz, sadece seversiniz. Hiçbir şeyi umursamadan, dünya umurunuzda olmadan seversiniz. Sadece seversiniz.
Onunla olmak, bomboş ve standart giden hayatınızı birden bire renklendirir.
Ben öyle bir sevdim ki görmedim hissetmedim dokunmadım
Hem eriyorum hem donuyorum
Hem kaçıyorum hem sobeleniyorum
Dudaklarımızda kıl payı mesafe kalmadan gidişini hayal ediyorum.Nasıl mı?
o gider, hayatınız yine o standart ve bomboş ayrıca daha da boktan haline geri döner. 
Ağlarsınız, durmadan ağlarsınız.
Özlersiniz, elinizde olmadan.
Onu geri istersiniz, yaptıkları umurunuzda olmadan.
Onunla olmak istersiniz, hiçbir şeyi düşünmeden.
Geri gelsin istersiniz. Gözleriniz telefonda aramasını, mesaj atmasını beklersiniz. Gözleriniz yollarda, onun bedenini ve size gülümseyen o güzel suratını görmek istersiniz. Geri gelmeyeceğini bile bile hep beklersiniz. Geri gelmeyecek, uğraşmayın.
Yatarken, uyurken, uyandığınızda, yemek yerken, bir şeyler yaptığınızda ve en çokta duşta, o sıcak suyun altında o aklınıza gelir. Sizi suyun ısıtmasını değil de, onun ısıtmasını istersiniz.
Siz hiç duşta ruhunuza dokunan o adam için, size onu hatırlatan şarkıda bir yandan hıçkırıklarınızı susturmaya çalışarak deli gibi ağladınız mı?


Şimdi sevmelere korkutuğumu azda olsa anlamışsınızdır
Cesaretimi topladım
Suya girdim 
Akışına bıraktım
Güneşin her ısıtışında
Israrla seviyorum
Dedim ya
  -Görmeden duymadan hissetmeden,delice.