"ayrılık ikisinde filmin ilk yarısında
İkinci yarı gelir diye
Ama ben bekledim bu salonda
Cebimde hayal kırıklarımla
Sen kimin rüyasında hangi rolde
Ben kendi rüyamda aynı filmde.."
Bugün kalbimi içimden çıkartıp masa başına kondurdum yine senden konuştuk çokça.Bu sefer diğerlerine nazaran farklıydı öyle seni kendi ellerimle savurup kaybetmiş gibi değildi.Pişmanlıklar içine sıkışıp kalmadan, her kurduğum cümlemin başına keşke kelimesini oturtmadan bahsettik senden.En canlı halinle.Son halinle değil, ilk gülüşünle yakaladığım o karşılıksız mutluluğu hatırladık.Hoş, ilk günden yıllarca süregelip biten son gününe kadar mutluluktun sen benim için.Sadece ben mutluluğunu taşıyamamıştım, güzel olan her şey gibi.Dur bir dakika bugün öyle keşkelemek yok demiştim.Uzaksın bana.Tek bir keşke kullanma hakkı verseler onu da senin için kullanırdım."Keşke hiç uzak kalmasan bana.." Hiç geçmiş zaman eki kullanmadık senden konuşurken mesela. ‘beni çok sevdi’ demedik ‘böyle sever’ dedik. Sanki hiç ayrılmadık, hiç kızıp beni kendinden soyutlamışsın gibi değil de sadece uzun süreli bir deplasman bize mesafeleri katmış gibi davrandık. Hayır o şarkıda söylendiği gibi "Kendi evimde deplasmandayim, bu çok acı bir şey bilmem nasıl anlatayım" meselesi değil, gelmeyin üstüme.Topu atsın oyun kurulsun, bu benim rolüm değil ki! Sonra dedik ki yanlış takımın sezonuna kombine almışız galiba.Yoksa bilirdik bana onu sevecek bir kalbi bırakmayacak kadar hissiz değildi.Hani bu oyunda hissiz kalan bendim? Bu iyi mi oldu, kötü mü bilemiyorum. Aslında baştan sona kötü oldu, acısının beni iyileştiren yanları da vardı elbet ama onu geri getiremeyince iyileşmenin hiçbir önemi yok.Durduk bir süre sessizce sonra aynı anda "gelmesin" dedik.Evvela rüyalarım var orada geliyorsun, bazen.
Öyle hüzünlü şarkılar çalmıyoruz ardından, ne kadar uçurtmalı bol güneşli şarkılar var hep onları dinliyoruz.Çünkü rast geldiğim bütün huzurlu dokunuşlar seni bana anlatır ve hatırlatırlar.Anlayacağın seni hatırlamaktan çekinmiyorum çünkü yaşanmışlığından daha güzelsin bunu hep biliyorum.
Mesela en çok denize bakınca seni hatırlamayı seviyorum, düşünmek değil çok farklı şeyler.Denizler ve yıldızlar nedendir bilmiyorum ama seni bana en çok hatırlatanlar.Yıldızlar sanki bana hep bir ağızdan "sabret,bir gün yeniden gelecek ve hep kalacak" derken denizler de öte yandan tüm acılarımı, pişmanlıklarımı dalgalarının uçlarıyla alıp gidiyor.İşte ben böyle dimdik ayakta kalıyorum ve güçlü bir şekilde "her şey güzel olacak, ve tüm güzelliklerle birlikte sen yeniden geleceksin" diyebiliyorum.Bir başıma kendi hayatımın dalgakıranı olmuşum seni beklerken, yalnız kalmayı ıssızlaşmayı seviyorum.Çünkü yalnızken seni beklemek beni sana daha yakın hissettirebiliyor.
Yapayalnızım.
Ama asla şikayetci değilim.
Hayatım boyunca ne olursa olsun yanımda kalabilecek, karanlıktan koruyabilecek çok sevdiğim insan sadece sen olduğun için benim tüm sabrım.
Ve eminim nerede değilsem, orada mutlu kalacağım.
Senin yanında değilim, öyle olsaydım mutluyum diyebilecektim.
Çünkü ben artık mutlulukla yetinebilmeyi, ufacık kırıntılara şükretmeyi öğrendim.Bencillikten ziyade ne varsa arındım.Penceremden bakıp güneşin bana getirmesini dilediğim tek şey sana dair, seninle olan mutluluklar.İnan bana sen benim yolumun başısın.Hayatı öğrendiğimi zannetmiştim öyle değilmiş, eğer hayatı daha öncelerinde öğrenmiş olsaydım şimdi kazandığım tecrübelerimin beni uzay boşluğuna çıkarması lazım.Büyük değildim, büyümek istemedim ama seni beklerken senin söylediğin her cümleye hak vererek büyüdüm.Gelme, orası senin iraden ama şunu bil benim her yeni başlayan güne sen geleceksin diye başlayıp ardından sana dualar savuruyorum beni iyileştirdiğin için.Bilirsin yokluğunla iyileştiysem, varlığınla hayata bağlanırım.
yine de sussam beni daha iyi anlayacakmışsın gibi,
çünkü biliyorum hiç gelmeyeceksin.
çünkü biliyorum hiç gelmeyeceksin.