Burada da hiç merak etmeyeceğiniz fotoğraflar paylaşıyorum

Instagram

Sunday, July 28, 2013

GONE TOO SOON

Seni şimdiden seviyorum, her daim Clark Kent bir görüntünün altında hiç 
aralıksız bir süperman olunur muymuş, bana bunu öğrettiğin için, seni 
şimdiden seviyorum. Bu, senden öğrendiğim sekiz trilyon şeyden sadece 
bir tanesi olduğu için, seni görmeden seviyorum. Ne kadar zaman 
geçerse geçsin, sen bu kadar güzel kaldığın için, sadece senden sonra 
tanıdığım her insan bana senin kıymetini bir kere daha gösterdiği için değil de, 
bunu sana söylediğimde o kadar mahcup güldüğün için asıl, seni seviyorum.
Her sevincimi ikiye üçe beşe katladığın, her üzüntümü sıfıra o 
kadar yaklaştırabildiğin için, seni seviyorum. Bana bu kadar güvendiğin, ”Ben 
böyle miyim hakikaten, ulan acaba?” diye bana sevinçle sordurtduğun için.
Seni seviyorum.Kendimi küçük küçük parçalara ayırıp beş para etmezliğime en emin olduğum anlarda bile bana öyle bakacağın için, seni seviyorum. Bunu anlatmaya doyamayacağım için, seni seviyorum. Beni bir kere bile hayal kırıklığına uğratmayacağını bildiğim için için seni şimdiden seviyorum. Bunu yaparsan eğer bir gün, benden daha çok üzüleceğini bildiğim için seni yaşamadan seviyorum, birini üzdüğünde ne kadar üzüldüğünü gördüğüm için, seni bulmadan seviyorum. Sesinin o kadar güzel olduğu bilmeden duymadan seviyorum ve bu kadar kısa zaman sonra bile fotoğraflarında gördüğüm her gülüşünde midenden tutması mümkün olmayan kelebekler uçuşturduğun için seni seviyorum. Seni güldürmekten daha şahane bir şey olmadığı için, seni seviyorum. 

Ben seni bulmadan dokunmadan 

seviyorum.

eğer bir gün olurda seni bulursam ve sende beni seversen bana şu kötü günlerimde hissettirdiğin tüm güçler için sana sevgimle ödeyebileceğim bir ton borcum var..




Friday, July 26, 2013

Samimiyetsiz bir Samimiyet

Beni yordu pis bu şehir,
Üstüne yalanları cabası, kalk gidelim diyorum burdan 
Seveceksin bizim orayı

bireyler, kendilerini ait hissettikleri gruplara olan üyelikleriyle tanımlarlar ve birer kimlik edinirler. dolayısıyla hayat çok zor.

arkadaşlarımız ile olan etkileşimlerimiz sayesinde kimliğimizi geliştiririz. benlik, sosyalleşerek şekillenir. bu kadar akademik giriş yeterli diyor, bana bana, simgeye geliyorum,

Çocukluğumdan beri etrafımda arkadaşım dediğim insanların çoğu karşı cinstendi. Üniversiteye geldiğimde erkek arkadaşlarımın sayısı kız arkadaşlarımın sayısının bin katına çıktı. Şu anda okulumun üçüncü senesindeyim. çok eğleniyorum, aşırı mutluyum, hep gülecim, hep şenim fakat benim hiç sevgilim olamıyor. Bu akıldan sıyrılmadıkça da olamayacak. Sıyrılmak istiyor muyum? hayır. Sevgili istiyor muyum? bilmiyorum. bu bağlamda sorunumuzun çok ama çok büyük olduğunu belirtmeme gerek yok.

Şimdi neden bir sevgilim olmadığı konusuna geleceğim.
bir arkadaş grubu düşünün; bir kız ve beş erkek olsun içinde. bu iki kızdan bir tanesi ben olayım. ki benim zaten. diğerleri de falancası.

Birisiyle buluşacaktım. Aylar sonra hayatıma yeni birisi girebilirdi. Buluşmaya giderken, çocuk hakkında edinilmesi gereken en gereksiz bilgiler edinildi. Dalga geçilecek bir sürü şey bulundu. O kadar çok dalga geçildi ki, buluşmaya giderken çocuktan daha buluşmadan soğumuş olduğumu farkettim. buluştuk, evet gerçekten de soğumuştum. kulağımda sürekli "ahu ahu ahu" gülüşleri yankılanıyordu. Çocuğun veda busesine karşılık vermek için ihtiyacım olan enerjim emilmişti. okula geri döndüm. 5 ayının yanına gittim. "sizden nefret ediyorum" dedim. güldük. takıldık, yattık uyuduk.




Sırtımı okşayacak birisi girebilirdi hayatıma. Ancak ne var ki, bu 5 ayı yine provokasyon çalışmalarına başladı. her mesaj geldiğinde, "kim attı lan kim attı, kimmiş lan kimmiş, ne diyo" diye sorular soruldu. cep telefonum benden çalınarak mesajlarım okunmaya çalışıldı. "kimmiş o çocuk, neyin nesiymiş" dendi. "olum bi rahat bırakın, belki sevgilim olur" dedim, "simge, olmayacak, sen de biliyorsun, boşuna yorulma" dendi. "sizin yüzünüzden olmuyo lan" dedim. "eveeet ahahahah" dendi. üzülüyordum.
çocukla romantik bir telefon görüşmesi yapıyorken, hırpalandım, dayak yedim, telefonu kapatmam için ellerinden ne geliyorsa ardlarına koymadılar. çocuk işkillendi. "işin var galiba sonra konuşalım" diyerek telefonu kapattı.ondan sonra fazla aramadı.Lise günleri dedim atlattım.

"iğrenç görünüyosun, bence buluşma" dediler. boynumu büktüm. bence güzeldim lan. niye öyle dediniz? ama sonuçta iğrenç göründüğüm söylendiği için pısıp gitmedim, kaldım. takıldık, güldük, eğlendik.

5 erkek ve 1 kızdan oluşan bir grubun içinde kız olmak gerçekten çok zor. Şu anda 5 tane sevgilim varmış gibi ama hiç de sevgilim yokmuş gibi hissediyorum. Gün içerisinde 5 erkekten en az 2 tanesi tarafından aranarak an be an ne yaptığımı ve koordinasyonlarımı bildiriyorum.bildirmek zorundayım.

-alo nerdesin?
-kütüphanedeyim
-napıyosun?
-ders çalışıyorum
-ne zaman bitçek
-bilmem
-falanca orda mı?
-evet.
-tamam hadi bay bay.

resmen gün içinde izleniyor ve kontrol ediliyoruz.

bu 5 ayının gözünde aseksüel canlılar olmaya başladığımızı farkettiğimiz zamanlarda kuaföre gidiyoruz. kuaförden çıkıp hepsine teker teker nasıl olmuşuz diye soruyoruz. beğeniliyoruz. "oha giderli olmuşsunuz" diyolar. bu tabire sinirlenmek yerine seviniyoruz. bu noktaya gelinmiş yani. sıkıntılı.
açıkçası çirkin kızlar değiliz. hatta bence baya güzeliz. ortalamanın üstünde olduğumuz en azından, kesin bir şey. ama gelin görün ki olmuyor olamıyor.

Bi de şu yanından bakalım; birisiyle birlikte olduğumda, o adamla görüşebilmek için okuldan çıkmam gerekiyor. ben okuldan dışarı adımımı attığım anda telefonum çalıyor. "smgg gelsene hede hödö yapıcaz" deniyor. ve ben hedehödö yapmayı çok seviyorum. ama çocukla buluşmam gerekiyor. aklıma aşırı eğleneceğimden emin olduğum ama kaçırdığım bir şeyi sokup, tüm gün beni üzüyorlar. benim dışımda gerçekleşen bir eğlenceyi kabul edebilmem mümkün değil. edemiyorum. birisiyle buluşmak demek, eğlencesi garantili herhangi bir şeyi kaçırmak demek oldu. kaçırmak istemiyorum. of, yine darlandım. hayatım gerçekten çok zormuş benim. üzüldüm.

Şimdi de olayın bir de iyi yanına gelelim, bir tane bile sevgilim yok. ama 5 tane sevgilim var. sevme tarzları biraz farklı. vurdulu kırdılı sevgi gösterilerinden hoşlanıyorlar, güzel söz söylemeyi bilmiyorlar, nazik davranamıyorlar. ama sevgilerinden şüphe duymuyorsun, duyamıyorsun. yanlarındayken nasıl göründüğünün bir önemi olmadığını biliyorsun. çocuk scooterımla, pijamayla, yakası yırtık tişörtle, dağınık saçlarla yanlarına gittiğinde yadırganmıyorsun. güzel giyindiğinde de, en varoş halinle de aynı muameleyi görüyorsun. bence bu iyi bir şey. kötü değil en azından. ne bileyim.
belki de bu aşırı sevdiğim, dünyanın en sevimli ayıları yüzünden tüm ilişkilerim ayrı ayrı birer "feyıl" oluyor

velhasılı kelam diyorum, allahım diyorum, ne zaman diyorum, ne zaman! benim diyorum, bir diyorum, sevgilim diyorum, olacak diyorum.

5 tanesi hep bir ağızdan,

"senin hiçbir zaman sevgilin olmayacak"

diyor.

kalbim kırılıyor.

ve bugün farkettim ki düzen istiyorsam
öyle o film gibi mutlulukları yaşayıp yaşatacaksam ( ki bana bu  yakışır)
az biraz bu çevreden soyutladım kendimi.





Her sene sonunda aldığımız karnelerden çok,  farkettiğimiz pişmanlıklar daha bi ön plandadır
Seneye günü gününe çalışıcam, spora başlayacağım, dersleri kaçırmayıp bana değer verenler ile takılıcağım. Seneyeeee GÜNÜ GÜNÜNE SEVECEĞİM..

olmadı..her şey dahada berbatlaştı,zorlaştı, sorumluluklar arttı ve 
sevmelere yine vakit kalmadı..

Saturday, July 20, 2013

Sen karar vermediğin zaman, diğerleri ya da hayatın toplamı senin yerine karar veriyor

Pencerenin açıldığı tarafta kalmak,
Perdenin arkasında gizli kalmak,
İçine atmak, olanlara sadece seyirci kalabilmek..
Sor bana canını bugüne kadar en çok ne acıttı diye,
Ben hep pencerinin arkasında kalandım..
Bazen camı açıp bağırmak istedim, bazen o camdan kendimi atmak istedim. Sonunda yapmak istediğim her şey boğazımda düğümlendi, elim o pencerinin kolunu çevirmeye ilişmedi
Sustum..

Kimseye ihtiyacım yok benim, olmamalı da. Çünkü eğer tek başıma bütün bu her şeyin üstesinden gelirsem hiçbir zaman bir başkasına ihtiyaç duymayacağım.

Yolculuklardan, valiz hazırlamalardan, sürekli oradan oraya taşınmaktan nefret ediyorum. Köksüz hissediyorum. Hiç evim yokmuş ve hiçbir yere ait değilmişim gibi hissediyorum. Oysa doğduğumda bir göbek bağım vardı. Onu özlüyorum. Ben üçüncü kişilere perde arkasından bakarken, o beni koridordan buğulu gözlerle izleyip kahroluyordu, biliyorum bir tek ben..


 Ben duvar kenarında yerde oturuyordum. Hiç beklemediğim anda yanıma geldi. Yanıma doğru yürüdü. Bana elini uzattı. Yukarı doğru baktım “Geçti mi Simge?"
Yüzünde bir gülümseme vardı, nasıl derler mahçup mu mahzun mu. Bir türlü doğru kullanamıyorum bu tarz kelimeleri. Ama iyi oldu. Cevap vermedim. Uyandım..


göz yaşlarımız bulutlara düşsün.





Bir Bela


Geçmişinde kalan bir insanı yeni biriyle görüyorsun. Çok özlediğin biri de olabilir, çoktan unuttuğun biri de. Ama için bir “cız” oluyor. “Unutmadım mı lan” diyosun, nerden çıktı bunca yıl sonra bu his. Kıskançlık desen değil; hayatlarınız desen artık çok farklı, kıyaslamak anlamsız. E nerden geldi bu his? Bir an kalbinin atışları artıyor.
Hatırlamak desen değil, özlemek desen değil, “uzanamadığın ciğer” desen, o da değil.
Ama bir anda elin ayağın dolaşıveriyor, yolunu değiştiriyorsun, sayfasından çıkıyorsun. Garip bir şey oluyor bir anda. İçinde bir sıkışma. Aklına bir soru geliyor ama aklına gelen başına gelmesin.
“Yoksa hala seviyorum da içime mi attım, bastırdım mı, görmezden mi geldim?”
Aslında öyle değil. Unutmak yokluğuna alışmaktır. Yani unutmak da bir alışma hali olduğuna göre, alışkın olduğun durum dışında bir durumla görüyorsan onu elbette içinde bir tuhaflık olacak. Herkes alışkanlıklarının dışına çıkarken kendini bir garip hisseder. İnsan birini unutunca onu yalnız bir halde unutur. Birini çok sevdiysek her yeni durumunda bir daha unuturuz onu. Yakındayken, uzaktayken, sevgilisi varken, yalnızken.
Sadece bir kere unutmayız. Sevgilisiyle görünce içimiz cız eder, sonra bir daha unuturuz.


Hiç kimseyi seninle aynı tutmak olur mu? 

Aşk bir keredir bir sonraki aynı yeri bulur mu? 
Yürüyerek gidiyorum hiç acelem yok ayrılığa 
Seninkisi bitmiş olabilir, benim duygum bir bela




Monday, July 15, 2013

"Bende gizli olduğunu sezenler olmuş "

Sana ulaştım sanıyorum ama fark ediyorum ki yaklaşamamışım bile. Ne çok özledim oysa. Bazen yakınında bile değilim, dokunamıyorum, iyi gelmiyorum. Bazense kendin geliyorsun, ben tam yokluğuna alışıyorken, böyle bir şey mümkünse eğer. Yoruluyorum, pes ediyorum, ağlıyorum. Sonra yine senin için üzülürken buluyorum kendimi. Seni sevmek hiç kolay değil ama, senin olmadığın bir ben düşünmek en zoru gibi bazen. Tam olarak bu yüzden bizden vazgeçemiyorum işte, sen olmadığın zaman kendimi sevemiyorum.işin gerçeği sen hiç benim olmadın
seninle ben hiç -biz olmadık..


"Bende gizli olduğunu sezenler olmuş "




Gülüp eğlenmek değilmiş mutlu olmak. Gezip tozmak değilmiş. Özgür olmak değilmiş. Kalabalıklar değilmiş. Yalnız kalmamak değilmiş mutlu olmak. Istediğin bir şehirde olmak, kolayca yaşamak değilmiş.
Şehirler anlamsız kaldırımlardan yürüyen sen, yollardan geçen senin araban olmayınca..

Aşk değilmiş mutlu olmak. Para değilmiş.

Mutlu olmak birlikte olmakmış. Yanında yalnızca O’nun olduğunu bilmekmiş. Bir göz odanın içinde dönüp durmakmış bazen mutlu olmak. Bazen bütün gün evin içinde oturmakmış. Bazen gecenin bir yarısı apartman köşelerinde ağlamakmış. Okulu kırıp sokaklarda boş boş yürümekmiş mutlu olmak. Bazen haykırarak ağlarken “gel” diyebilmekmiş. O’nun hiç düşünmeden yanına koşmasıymış mutlu olmak. Birlikte ağlamakmış. Kendinden belki de otuz yaş büyük bir kadınla dertleşmekmiş bazen. Annenin sırtını sıvazlamakmış. Gün saymakmış mutlu olmak. Isyan etmekmiş bazen. Gülmeyi unutmakmış kimi zaman, kimi zaman uykularınının kaçmasıymış.

Mutlu olmak bazen bilmemekmiş. Onunu görememekmiş. Çaresizlikmiş bazen de.

Her şeyi yaşamakmış mutlu olmak. Atlatabilmekmii.

Mutlu olmak zormuş. Mutlu olmak, mutsuz olduğunu sanmakmış meğer. Mutsuz olmakmış belki de.

Mutlu olmak, Onlarla olmakmış..

Dost olmakmış mutlu olmak, sonsuza kadar dost olmak.


Dışarı çık gücünün yettiği yere kadar koş, meşgul et aklını. Bak tekrar yukarıya, başladığın yerden değil düşündüklerinden bu kadar uzaksın işte. Şimdi tekrar düşün yapmak istediklerini, ulaşmak bu kadar kolay olsa yine isteyecek misin? Sanmam. Olay ulaştığın yerden çok daha farklı aslında, yolculuğun kendisi de değil, yolun sonunda hissettiklerin, yolda hissettiklerin. Şimdi yorgunsun, geceleri daha rahat uyuyabilirsin belki. Miden bulanıyor birazcık, öğlen yediklerinden olsa gerek. Üzülürsün yine, ağlarsın hatta, ama koştun. Elinden geleni yaptın sen onun için. Vazgeç diye degil, mutlu ol diye de, çünkü onun mutluluğunu kendininki sanacak kadar uzaklaşmışsın hayattan. Bırakmışsın belli ki, hiç inanmadığın kadercilerden olmuşsun. İnsanların kolay diye burun kıvırdıkları en çok istediklerinse, bir yanlışlık olduğunu anlayamayacak kadar bıkmışsın farklı olmaktan. Oysa kimse için değişmemen gerektiğini bilecek kadar büyüksün, ağlamayacak kadar da gururlu. Onunla alakası da yok hiçbir şeyin, sen kendin abartıyorsun. Hem sevmeyi hem sevilmeyi. Şimdi elinden geleni yaptığın yerdesin, bir farklılık hissetmiyorsun. Sadece biliyorsun, koştuğun mesafe kadar yakınsın kendine, koştuğun mesafe kadar değiştin, geriye alamayacağın kadar düşündün. 
Bugün eve gitme, gitmek için çok erken, onun içinse çok geç artık.

Saturday, July 13, 2013

080708



Öncelikle merhaba 13 temmuz, ayın sekizini sakince atlattım. Hayatın gelgitlerinde yaşamaktayken akışı, acımı ne hafifletti ne unutturdu sadece ben üstünü örttüm. Bu yazı sana . Sadece sana özel. Artık Temmuz ayı geldiğinde kaçıyorum en sevdiğim mevsimden.. Çünkü yaz hep iyi başlardı eskiden. Bu yılda kötü başladı. Yeni bir yaşla yine bir eksikle…

İnsan yaşıyla değilde yaşadıklarıyla büyüyormuş. 16-17 yaşında bırak gün için, yarın için sözler verdiğinde tutamıyormuş haliyle. Sonunda kayıpları oluyormuş. Çok büyük kayıpları …

Şimdi sen. Çok sevdiğim yaz sadece “sana” özel benim hayatımda.
İnsan bir şeyler kaybettikçe anlıyor, kıymet biliyor geçte olsa . Yaşadığı her yıl yeni yaşını daha bir bilinçle karşılıyor .20 yaş çok şey demek kağıt üzerinde . Ama bana sorarsan 15 daha önemli. Çünkü tam olarak büyümeden önceki son yaşın , son şansın . Ya şansını kullanıp istediğin gibi yaşıyorsun. Yada şansını kaybedip kendi şansını yaratmak için yaşamaya başlıyorsun. Şans yüzüne gülene kadar çok bekleyebiliyorsun.

Bu yüzden doğum günümde bana nice yaşlara dediklerinde  bi duraksıyorum. Yaş istemiyorum ki ben. Mutluluk almak aynı şekilde mutluluk vermek istiyorum. Sevgi istiyorum . Seni istiyorum. Çok sevenim olmasın tamamda sevenim çok sevsin istiyorum.

İyiki doğmuşssun, iyiki varsınları seviyorum. Birileri için keşkeden çok iyiki olmanın bende yarattığı
 huzuru anlatamam herhalde burada.

Sahte samimiyetten uzak durmak istediğimden benim için sadece özel olan kişilerin doğum gününü kutluyorum. Ama bazılarının ki kalıyor göğsümde. Ne dilimden çıkıyor ne kalemimden . Birde bazıları var ki; senin gibi bazıları ,buraya dökülüyor işte.

 Ne diyebilirim ki daha fazla ben mutluyum .Her an yanımda olduğunu bana hissettiriyorsun. Bir işi beceremediğimde gökyüzünden güldüğünü duyar gibiyim..Eğlenirdik seninle biz. Hayatımı yaşamaya karar verdim. Yine bir 8 temmuzda bırak yanında olmayı aynı ülkede bile olamıyoruz . Düşünüyorumda seninle çok mutlu olduğum zamanlar oldu ama bir o kadar mutsuzluğumda.(Aslında mutsuz anlarım daha çok hatırımda) Seni yok yere üzdüğüm, telefonda gereksiz şeyler için ağladım dinledin kalkıp geldin.. Yine senin sayende mutluyum şuan. Seninle büyüdüm . Sanırım sende benimle. Beni ilk sarışında ki o biraz gergin dünyanın en tatlı karesi hep gözümün önünde.. İlkler sonlar yaşandı. Yarım kalan yaşanmışlıklarımız var . Dön diye isyan ediyorum çoğu zaman..Ama ne büyük bir felaket ne en büyük huzur şuan seni bana getirebilir. Bugün yine içtenlikle söyleyebiliyorum . İyi ki doğmuşsun, keşke keşke binlerce kez keşke ölmek için doğmasak. 
Bunu okumayacak olmanın sonsuz huzuruyla yazabiliyorum. Çünkü sana 2 cümleden fazlasını yazamayacagım. Sen eğer ki beni görebiliyorsan, lütfen eski günlerdeki gibi tut elimden yol göster
ben önce Allaha sonra sana emanetim.

Korkuyorum.

Bir kaç hafta oldu, sadece bir kaç hafta. Ve ben bir kaç haftadır bu şehirde, kendi başıma ne yapacağımı ve zamanı nasıl akıtacağımı düşünerek dolaşıyorum. Mutsuz değilim. Suratımı asmıyor, somurtmuyor ya da ağlamıyorum. Sana söz verdiğim gibi her şey Geri dönmek mi ? Hayır. Burada kalmak, bu güzel şehirde yaşamak istiyorum. Sadece özlüyorum, hepsi bu. Rehberimde acil aramalarda kayıtlı -Babiiiii!!! kişisini, seni..
Acıtıyor çok, beklendiği kadar ağır gelmiyor artık. Bağışıklık kazandım. Yanına gelene kadarda özlemeye devam edeceğim..

Şimdi sen de kalk ayağa. Hadi, inatlaşma yine. Önce o akan göz yaşlarını sil. Sonra da kendine güçlü olacağına dair söz ver. Aynanın karşısına geç simdi, bugüne kadar başından gelip geçenleri düşün. Geçtiler değil mi ? Dik dur..

Saturday, July 6, 2013

Sen Kaybı





Çok seven biri var seni. Her geçen gün daha çok seviyor, daha  oluyor aşık oluyor sana. Yüzünü güldürmek için elinden geleni yapıyor. Tek derdi senin mutlu olman. Sürekli arıyor sesini duymak, iyi olduğundan emin olmak için. Sensiz bir dakika bile geçirmeye dayanamıyor.Belki bu halk arasında kalıplaşmış alışagelmiş bir söz, bir efsane ama bazı anlar oluyor bazı aşklar oluyor ki birbirine hayat veriyorlar bunu yapabiliyorlar.. Sürekli hediyeler alıyor, saklayacağını bildiği için. En güzel kıyafetlerini seni göreceği gün giyiyor, parfum banyosu yapıyor yanına gelmeden önce. Sırf sen etkilen, sırf senin hoşuna gitsin diye. Her genç kızın hayalini de yasatmıyor değil sana. Sana kendinden bile çok değer veriyor. DÜŞÜNSENE bi DÜŞÜN..
Anla işte, ugraşıyor senin için çocuk.

Peki sen ne yapıyorsun ?

Bahaneler arıyorsun uzak durmak için. Kaçıyorsun. O yüzünü güldürmeye çalıştırdıkça sen bir yerlerde kusur bulmaya çalışıyorsun. Geçmişe takılıyorsun. Unut artık, bırak geçmişi. Hem daha kaç yaşındasın ? Burada iste çocuk, yanında. Çaba harcıyor daha da yakınında olabilmek için. Mutlu olmaktan korkuyorsun. Neden? Neden mutsuzlukla cezalandırıyorsun ki kendini ? Üzüyorsun insanları. Yapma.


Yanındakilerinin kıymetini bil.
O’ nun kıymetini bil.
Bırak artık, bitir kafanda başkalarını. 
Unut.

                                                  Izin ver ona. Seni mutlu etmesine izin ver.






Aptal olma.



"Gel de ona ....
Hiçbir şey sorma,hiçbir şey konuşma,sadece gel de...
Gelir mi??
Hadi desen yada..?
Hiçbir şey sormadan yine seninle yürür mü sonu belirsiz..?
Bakmasa ,görmese ,duymasa seni günlerce... Aylarca belki....
Yine seni sever mi?


Yanında otururken bile seni deli gibi özleyebilir mi?
Her ayrılışınızda sabaha,bir daha görememek korkusuyla delirir mi?
Her gelen telefonu 'sen' diye açar mı sebepsiz..?
Seni kim o gibi her dakikana taşır


Seni ,sen gibi sevebilir mi bir yenisi?
Her şeyden önce ,Sen bu sevgiyi kaldırabilir misin?"