Burada da hiç merak etmeyeceğiniz fotoğraflar paylaşıyorum

Instagram

Friday, December 28, 2012

İnsanlar gitmez, sen kalırsın

Yine ben..
    Zor seyler gelecek başına. 18 de olsan 48 de, çook zor günler gelecek. Bazı geceler bitmeyecek mesela,  güneş sabahı sana getirmeyecek. Gün, aydın olmayacak bazen. Yıldızlar tutacak seni, kimi zaman içlerine bile çekecekler.Hele bir de mevsimlerden kışsa yıldızlar bile göstermeyecekler kendilerini. Sevdiklerin uzaklaşacak senden. Güvendiklerin kaçacaklar. Seni artık “sen” olduğun için sevmediklerini göreceksin. Sesin çıkmayacak ama, içinde hissedeceksin. Bazen çığlıklar atmak isteyeceksin, bitsin artık diye. Atamayacaksın. Ne çığlık atabileceksin, ne de içine atacaksın. Yutkunmaya çalıştıkların bir balgam gibi takılacak boğazına. Hatta bazen yemek bile yiyemeyeceksin. Zehir olacak günlerin. Ayların belki de. çok zor anlar yaşamak zorunda kalacaksın. Kimi zaman yakınlarını, bazen sahip olduklarını, fakat en cok kendini kaybedeceksin. Tek başınalığı anlayacaksın. Seni dinleyenler olacak, ama asla sesini duymayacaklar. Duyuramadığından değil, istemediklerinden duymayacaklar seni. İhtiyaçtandır, sen anlatacaksın yine de. Onlar sana anladıklarını söyleyecekler. Arkalarını dönüp gittiklerinde akıllarına bile gelmeyeceksin ama. Rol yapacaksın herkese, tıpkı onların sana yaptığı gibi. Öyle akıp gidecek zaman.
   Sonra biri çıkacak karşına. Seninle aynı şehirde, aynı çatı altında, aynı şeyleri paylaşan biri. İste bir tek o anlayacak seni. Annendir belki, belki abin. Arkadaşındır ya da. Biri olacak iste. Tutacak elinden senin, kaldıracak. Kaldıramasa bile düşecek seninle birlikte. O düşüş onu acıtmayacak ama, birlikte olduğunuzu bildiği için. Tutunacaksın ona, o da sana. O senin anlattıklarını dinleyerek tanımayacak seni, yaşayarak tanıyacak. Acılarını azaltarak, mutluluğunu çoğaltarak tanıyacak. Seni yaşayacak. İste o zaman anlayacaksın bir şekilde biteceğini. O zor zamanın bir şekilde, bir gün geçeceğini, sonunda hala umut olduğunu anlayacaksın. Güç alacaksın ondan, onun senden aldığı gibi. Sabah belki “ne kotu bir gün” diye uyanacaksınız birlikte. Ama uyanacaksınız iste, hemde birlikte.
Sen farkında varmayacaksın ama geçecek. Birbirinize ilaç olacaksınız ve ayağa kalktığınız an, iste o an her şey bitecek. “Mutluluk” nedir anlayacaksın. Anlayacaksınız.


Ama ben bu yazıyı böyle bitirmeyeceğim.

Tam mutluluğu avuçlarına almışken o da gidecek ya da sen onu göndereceksin. ve yine herşey en başa dönecek. dedim ya hayat bu insan acıları ve yalnızlığı çeker. mesela pollyannacılık oynamadan pollyannanın milenyum versiyonu olan beni bile son zamanlarda karamsarlığa itti.

İnsanlar gider..

eski beni geri getireceğim.burada komiklikler şakalar yeniden yerini alacak. ben yeniden yalnız başıma dimdik ayakta kalacağım. yemnediyom bunu yapcam ben. bir'az sabret..

Wednesday, December 26, 2012


 Bazen kapatırsın kendini, kaybolursun. Kandırırsın etrafındaki herkesi, bir seyler uydurursun bulamasınlar, hatta seni hiç aramasınlar diye. Ben çok güzel kaçarım mesela. Oturursun olduğun yer de, sectiğin o ıssız köşede saatlerce oturursun. Bazen tüm koşullar sana ıssızlığı vermezse bile ıssız sen olursun. Düşünürsün saatlerce, bir yandan ağlarken bir yandan hiç gerçekleştiremeyeceğini bildiğin hayallerini kurarsın. Bazen inanmazsın akan göz yaşlarına, görmezlikten gelirsin. Kendine bile çaktırmadan ağlarsın. Onu düşünürsün bazen. Sen’i, siz’i düşünürsün. Sevdiklerini, seni sevenleri düşünürsün. O kadar iste, sadece düşünür, düşündüğün ile kalırsın oracıkta.

  Ertesi sabah gireceğin sınavda bile düşünürsün. Boş kağıt verirsin mesela. O kadar düşünürsün ki beynin uyuşur hücrelerin el vermez yapamazsın..

 Gizlenirsin bazen. Düşündüğüm o insanlardan gizlenirsin, onları üzmemek için. Gizlendikçe, sessizliğini bir kenara atıp bağırmak istersin. Cığlık çığlığa , hıçkıra hıçkıra, bağıra bağıra ağlamak gelir içinden. Ağlarsın da. Görmeyecekler nasılsa, bilmeyecekler. ”Nasılsın” diye sordukların da sen yine ”iyiyim” diyeceksin nasıl olsa. Başka çaren olmayacak. Söyleyemeyeceksin. Onlar da aynı göz yaşlarını senin için dökmesinler diye. Dökerlerse çünkü, dayanamazsın.

İşte bu yüzden gidersin bazen. Küçük, sakin bir yer bulursun kendine. Oracıkta akıtır, oracıkta bırakırsın göz yaşlarını, acılarını, cığlıklarını. Hiç kimse görmesin, hiç kimse asla bilmesin diye..



.. ya ben çok yanlış yollardan dolanıyorum -istenilen hayata- ya da  ben tamamen yanlışım. Beni baştan yaratabiliyoz mu ? 

-Ah! şu son zamanlarımı sen bir yaşasan bana hak verirdin.

Geçmiş, geçmiş mi geçirmiş mi çok tartışılır ama düşündükçe aklıma takılıyor . Alsana aklımı ki zaten bende değil.

Tuesday, December 25, 2012

Kadın, Rol..


Yüzümde hep bir tebessümle geziyorum. Her sabah  gülümseyerek  uyanıyorum aslında. Bir kaç dakika sonra yüzümdeki o küçük masum gülücük , nefret dolu bir gözyaşına dönüşerek berbat ediyor herşeyi..
Bazen çok merak ediyorum dışardan nasıl gözüktüğümü ? Ben miyim gözüken , yoksa mutlu bi kız çocuğu mu ? ikisini birlikte göremezsiniz cünkü .

Siz hiç bir otobüse bindiğiniz zaman yada herhangi bir kalabalıkta etrafınızdaki insanlara bakıp derinden düşündünüz ? Hiç hayal etmeye çalıştınız mı onların nasıl bir hayat yasadıklarını ? Ben, en ufak bir ifadede otobüsteki demirlere sımsıkı tutunan yüzünde ki kırışıklıklardan emek akan o kadının evinin direği olduğunu anlarım mesela. ya da kafasını cama yaslayan her insanın hayata karşı ne denli yorgun olduğunu. Ben hislerimde yanılmam..
 Sokakta ağlayan bir kadın gördüğümüzde onun çok mutsuz ve kötü bir hayatı olduğuna karar veririz. Yada kahkahalarla gülen bir adamı çok mutlu zannederiz . Öyle midir peki ? Yüzümüzdeki ifadeler veya söylediğimiz sözler nasıl bir hayatımız olduğunu mu gösterir gerçekten?
Hiç sanmıyorum.

Ama sananlar var..Öyle uzaktan bakınca ben kusursuz bi hayata sahip gibiymişim ve bencilmişim mesela. Yaklaşanı yakarmışım gibi burnumu kaf dağından almışım gibi..

Ben hep gülümsemeye çalışırım . Bunu çok da güzel yaparım. Etrafımdakiler beni pek görmez suratım asıkken. Belli etmem , etmemeliyim çünkü . Belki de dayanmamın tek yolu kendimi ve etrafımdakileri kandırmak olduğu içindir bu . Bazen kendim bile inanırım mutlu olduğuma . Her şey güzel , üzülmek için hiç bir neden yok der gülümserim kendi kendime. Belki beş , belki on dakika sürer bu gülümseme. Sonra gülümsediğini sanan gözlerimden yavaş yavaş akmaya başlar yaşlar. Ve anlarım aslında kendimi kandırdığımı.  Tutamam gözyaşlarımı , ağlarım ben. Çok ağlarım. Ağlarmışım ben. Çok..

 Herkes O’nun sebep olduğunu düşünür benim bu ağlayışlarıma. Oysa O sadece bir bahanedir buna.
Bilirim , nedir beni acıtan ya da gülümseten..  Acıtan şey O degil , O’nun yokluğudur aslında. Her gözyaşım onsuzlukdur. Sesinden , teninden , O’ndan uzak , çok uzak oluşumdur. Gülüşlerim ise onun bir yerlerde var olduğunu bilmektir. Elbet bir gün onu görebilecek  , sesini duyabilecek , yeniden sarılabilecek olduğuma inanmaktır yüzümdeki o küçük gülücük.
Bir de uykularım var tabi . Onu yanımda hissedebildiğim tek yer, rüyalarım.
Beni uyurken görenler hep uykumda gülümsediğimi söylerler. Doğru . Gülümserim. Yanımdadır O. Elimi tutar , sımsıkı sarılır , varlığını hissettirir çünkü. Ve dediğim gibi , uyanıp aslında yapayalnız olduğumu fark ettiğimde o küçük masum gülücük ,nefret dolu bir gözyaşıdır Yoktur O artık , gitmiştir yine ait olduğu yere . Uzaklaşmıştır benden yine , bir şeylerden kaçarcasına.

Eminim , sadece ben değilim bunları yasayan. Sizlerde çok iyi biliyorsunuz neden bahsettiğimi.. Yaşıyoruz hepimiz aynı şeyleri

Biz güçlü olduğumuzu kanıtlamaya çalışırız hep . Başarırız da aslında. İnanırlar .Güçlü olduğumuzu , mutlu olduğumuzu sanarlar. Bizim istediğimiz de bu değil midir zaten.
Çoğu sinirlenir buna. Çünkü bilirler onlar olmadan acı çekeceğimizi . Terk ederler . Bir sure kendimizi toparlamaya çalıştığımızın farkındadırlar. Ve içten içe sevinirler aslında. Acı çekiyoruzdur onlar için çünkü . Ne zaman inanırlar ki biz unuttuk onları , iste o zaman baslar onlar için her şey. Üstümüze düşmeye başlarlar. Korkuyorlardır aslında bizi kaybetmekten , ve yine korkuyorlardır korktuklarını kabul etmekten. İhtiyaçları vardır çünkü bize , bunu bilmeseler de.  Biz bütün acımızı saklar , mutlu gözükürüz onlara. Simdi acı çekme , korkuyu hissetme sırası onlarındır ..
Pek de uzun sürmez bu . Bir kaç gün yada birkaç hafta sonra yaptıkları şey oyunculuğa dönüşür . Roldür sadece. Gururdur. ‘Bir daha olmaz’ , ’ Ben sözümden dönmem’ mantığıdır. İki tarafa da acı çektirmekten başka hiç bir halta yaramaz aslında. .
Çok uyanıklardır aslında onlar. Kafaları her turlu yalana , her turlu oyunculuğa çalışır. Bahaneleri de hep hazırdır. ”Birlikte olursak daha çok üzüleceksin, seni üzmek istemiyorum”. Ve gerçekten bir süre sonra bizim acı çekmediğimizi , bunun aslında bizim için daha iyi olduğuna inanırlar.  Ama atlatıkları bir nokta vardır..;
Kadinlar cok iyi rol yaparlar…

Saturday, December 22, 2012

Çünkü bana kimse masal anlatmadı


  Kura torbasındaki anıların hangisini çekersem çekeyim, içinde senden bir öğe barındırdığını görüyorum son zamanlar. rastgele tuttuğum çift basamaklı tüm sayılar telefon numaranın bir parçası  oluveriyor. Hocanın aldığı(alamadığım) tüm integrallerde çizdiğim bütün grafiklerde ve diğer taraftaki 0 aldıgım en zorlu dersin içeriğinde bile hep seni görüyorum. fişlerimde hep ‘seni’ çağıran cümleler var, tatile ya da okula giden, pazara alışverişe çıkan kız hikayelerimde de hep sen varsın. Kendimi kırmızı başlığımla görüyorum bazen, bazen de balkabağından oyuncak araba yaparken. Bilirsin işte ütopik hayal dünyasında yaşayan kendisi için boş diğer  dünya için hoş bi insanım ben. Hayallere dalar masallar yazarım aklımın not defterine..Kafamı denize doğru çevirdiğimde, çalıştığım dersin önüne eğdiğimde , yediğim yemeğin içinde ki her ayrıntıyı senli benli hayal ettiğim de seni sevdiğimde sevmediğimde gittiğimde döndüğümde en çok geceleri yastığa başımı koyduğumda HEP AYNI HİKAYE

Gezmeye hazır mısın ?

  3 dilek hakkını sorduğunda peri, iki erkek için haykırıyorum ilk "baba" çıkıveriyor ağızdan, peri çaresiz peri yetersiz. Olsun diye gülümsüyorum seni haykırıyorum geri kalan iki hakkımda lambaları ovaladığımda, cin efendi artık isteğimi bildiği için usanmış olarak çıkıyor lambadan. Bazen düşüyorum boşluğa,düşerken kafamı sihirli fasülyenin dallarından birine çarpıveriyorum. kendime geldiğimde etrafımdaki minik insanlara seni soruyorum ‘yukarı tırmandı’ deyip fasülyeyi gösteriyorlar. yukarıda hep seni elinde mızıkanla müzik yapmaya çalışırken görüyorum. tam yanına gelecekken buluttan düşüveriyorum. bir anda kanatlarım olduğunu farkettiğimde çırpmaya başlıyorum sen güneşe doğru giderken ardından. eriyip kaybolduklarında yere doğru süzülüyorum pamuk tarlalarının arasından. bir el yakalıyor beni havada. cebine atıp yolculuğuna devam ediyor. ben elbisesindeki delikten kaçıp köye dönüyorum üzgün üzgün. yolda fareler karşılayıveriyorlar beni. en sevdikleri şarkıyı çalarken buluyorum kendimi, elimde flütle. bir an sesini duyuyorum senin, dönüp ardıma bakınca bir arpanın üstünde yürüyüp durduğumu görüyorum onca zamandır. arpa yere düşüyor, yağmur suları ile denize karışıyorum, yüzüp duruyorum yunus beni yutuncaya kadar. içerde sana mektuplar yazıp, bulduğum tahtalardan kukla yapıyorum kendime. kukla canlanıp beni sana götüreceğini  söylüyor. ona uyup kurtuluyorum ve bir adada elmaslar ve yılanların arasında kalıyorum. dev bir kartalla adadan kurtulup seni aramaya devam ediyorum. tam seni görmüşken bir uçan halıda, düşmeye başlıyorum. her düşüş sonsuz acı veriyor bedenime. düşmeye devam  ettikçe ağırlaşıyorbedenim, artıyor çığlıklarım, ta ki uyanıp seni yanımda görünceye kadar. gözlerimi açtığımda gözlerin yanımda olsun diye dua ettim hep 

Ama artık duaya ihtiyacı olan insanlara dua etmenin vakti gelmiş..







Friday, December 21, 2012


Gel diyorsun ya, keşke gelebilseydim.

Yanağına kondurmak için delirdiğim o öpücüğüm ile uyandırabilseydim seni. Kolay olsaydı keşke. ‘Tamam’ diyebilseydim. Gelebilseydim.

Her şeyi arkamda bırakıp sana gelebilseydim.

Keşke.

Thursday, December 20, 2012


Bi müzik alabilir miyim ?





  Yanındayken bile özlediğin, onsuz bir dakikayı bile saatler geçiriyormuş gibi hissettiğin diğer yarının senden tek kelime bile etmeden gittiği zamanlar. Bir birlikteliği birliktelik yapan vazgeçilmez parçanı her an yanında aramak değil miydi tek istediğin, ondan kalan küçücük bir eşyaya bile sımsıkı sarılmak ve onunla uyumak.sırf sevgilinin kokusunu yanında hissedebilmek ve zaten her gece rüyaya giren sevgiliyi daha çok yanında hissedebilmek için. her saniye görmek istemek; her dakika birlikte olduğunuz günleri düşünmek… ve sonra döneceği günü hayal etmek… ona sımsıkı sarılacağına ve asla bırakmayacağına yemin etmek… sonsuza kadar birlikte olacağınızı düşlemek.. yokluğunda yerini deterjan kokusu almasin diye üzerinde yattığım çarşafı ve yastık kılıfını kokusana kadar kullanmak, odada senin kokunu bir yerde yakalayacağım diye sadece algıda kokuya konsantre olmak ve en kötüsü, kendini bir anda eksik rezil rüsva hissetmek

Sonra birden..


Ölüceksin gibi geliyor. Ama sonra bir bakıyorsun yaşayabiliyormuşsun.

Olmayınca olduramıyorsun.

Onsuz gülmek zor diyorsun. Sonra arkadaşlarının yanında manzarayı dondurup bakıyorsun kendine: Gülüyorsun

Kurduğun planlardan çıkartıyorsun onu önce. “onsuz ne yaparım” desen de kendine yapacak yeni şeyler buluyorsun.

Onun başkalarıyla olması canını acıtıyor. Ama en nihayetinde aklından silmeyi başaracaksın. Bunu başardığında artık eve koşa koşa gelip onu kolaçan etmediğinde..Rahatlayacaksın. Önce ona ulaşamamak koyacak. Sonra gözlerin artık onu aramayacak.

“O bile….” diye başlayıp kurduğun tüm cümlelerden vazgeçeceksin sonra. Bile bağlacını kullanmayacaksın Onun için.”O bile gitti” değil, “O gitti” çünkü

Sen yine kapı eşiğinde kaldın

Peşinden gitsen sokakta kalırsın. içeri girsen gözün arkada ha bir de içinde ukte kalır HAZMEDEMEZSİN.

Numarasını, fotoğraflarını sileceksin telefondan. Hatta hattını bile değiştirebileceksin

Bir bakacaksın bir gece uyurken onu değil de başkasını düşünüyorsun.

Kızmayacaksın sonra Ona. Seni terk etmesini bile hazmedebileceksin. Belki uzun zaman sonra, ama başarıcaksın. Sonraki mutluluğu hayal et..

Ama bu sadece sevdiğini zannettiğin oyunlarda bu kadar kolay olur.

Zannetmedim

Sevdim

Sevmiştim

Gururum beni iki dakika yalnız bırakacaksa

SEVİYORUMDA ..

işte bu yüzden işler bahsettiğim kadar kolay olmuyor..

yinede kolay gelsin..



Kırgınım sana. Hatta belki kızgın. Ama asla bağımlı değil.

Sunday, December 16, 2012

Ben değil duygularım olgun.


Gece, gündüze doğru yol alırken duygular kabarmaya başlayıverir tıpkı denizdeki dalgalar gibi. Yalnızlık hissinin en yoğun hissedildiği dakikalardır etrafı saran karanlığın içerisinde bir başınıza o’nu düşünürken, bir çocuğun annesine sarılmak isteyişi gibi iç geçirip, bedeninizin soğukluğuna sıcaklık veren onu düşünmek. ve hızlanan kalp atışları arasında boğazınızda düğümlenen hislerin çepeçevre ruhunuzu sarış dakikaları..

Ne kadar yalnız ve çaresiz kaldığımı gofretli süt yerine kahve içtiğim zamanlarda ayırt edebiliyorum.Eminim çoğumuzda aynı çizgiler vardır. Bir yudum kahve eşliğinde pencerenizden dışarı bakarak gökyüzünü izleme ihtiyacı duyarsınız. Tüm parlaklıklarıyla geceyi aydınlatan yıldızların güzelliğine dalmışken, şehrin sessizliğe bürünmüş dakikalarında en derin çığlıklar gibi tüm hücrelerinizi saran bir serinlik sarıverir. Yüzünüzde belli belirsiz bir tebessüm oluşuverir özlemenin yoğunluğu ve güzelliğiyle.

  Konuşursunuz onunla sanki karşınızda ve sizi gözlerinizin içine bakarak dinlermişçesine.. özlem dolu dakikaların verdiği cesurlukla o’na hiç itiraf edemediğiniz en cesur sözlerinizi söyler, en güzel dokunuşlarınızı yaparsınız bir hayal içinde en gerçekliğiyle. Ilık ılık bir sıcaklık akıverir bedeninizde, sarar tüm özlem dolu dakikalara inat, sarılıverir size o’nun gibi..

kokusunu çekemediğiniz dakikalar beliriverir içinizde, gözlerinizde. birbirinin tekrarı günler birer birer tükenirken içinizde kök salmış KAZAN(A)MADAN KAYBETME HİSSİ dört koldan umarsızca sizi sarıverdiğini hissedersiniz. Mesafeler uzak, yaşanılan dakikalar farklı ve o’nu, saçlarını, tenini koklarmışçasına içinize derin derin çektiğiniz soluduğunuz hava aynı olmasa bile bilirsiniz ki saatler hep o’nu çalmaktadır. Kabullenmezsin , insanoğlu gurur yapar rededersin ama için gider hazmedemezsin. (-ben bizi unutmam gitmek yakışmaz bana , yolcuyuz hayatta sen gel otur yanıma) Dalıp gidersiniz gözlerini görebildiğiniz uzaklara mesafe dinlemeksizin.. buğulu gözlerle etrafınızı izlerken yanaklarınızdan akıp giden bir kaç gözyaşı damlasının sıcaklığında bulursunuz o’nu ve onun size verdiği dokunuşları.

Onunlayken hissedemediğin bütün tutkuları onsuzken acı içinde kıvranarak sabahı bulana dek hissedersin. O diye SIMSIKI sarıldığın yastıkların buruşukluğu anlatır içinde ki acıyı.

şehrin tüm gürültücü seslerine kapanır kulaklarınız. kulaklığını takıp huzur buldugunu düşündüğün salt mantık bile birden yok olur hayatından. Kapanırsın herşeye her söze.. Zaman ve siz.. zaman ve zaman içinde yalnızlığınızı paylaşan özlem dolu dakikalarla birlikte kaybolan siz.. özlemin verdiği acıtan ama bir o kadar güzel olan dopdolu bir boşluk içinde baktığı ve hissettiği her şeyde onu bulan dakikalara yolculuk edersiniz.

ve anlıyorum ki özlemlemek insana yaşadığını hatırlatır,ilk defa düşmeden bir yerlerimin bir şekilde kanadığını hissettim. Deliyim ya ben inatla ısrarla özlemek istiyorum.. Ve özleyeceğimi bile bile her yeni güne uyanmak.. Tek tesellisi senin varlığın-mış. Varlığın yokmuş. yani aslında bir varmış bir yokmuş. Gözümü her kapattığımda ellerimden kayıp gidecekmiş gibi olan seni var edemediğimden işte sırf bu yüzden herşeyin sorumlusu benim..



Friday, December 14, 2012

Bugün KFC’de ketçabın paketini açamayınca yalnız başıma yemek yediğimi anladım



Burger King’e Börgır, McDonalds’a Mek demeye başladığımız gün büyüdüğümüzü zannettik. Milli Egitim (!) sınavlarından çıkıp arkadaşlarımızla yeni yeni takılmaya başladığımız günler “Burgera gittik” deyip her yerde anlatmak başlıca hava atma sebeplerimizdi. 5. sınıftaydım. Kuzenime “Arkadaşımın sevgilisi varmış” dediğimde - ki kuzenim benden 5 yaş büyük ve erkek- “Napıyolarmış hamburgeciye mi gidiyolarmış beraber” demişti. Bu lafın anlamını uzun yıllar sonra anladım. * *

Hamburgercilerimiz önemliydi bizim için. Sonra büyüdük. Kafelere, barlara gittik. Bunu reklam bile etmez olduk. Şimdilerde KFC, Pizza Hut gibi fast foodçularımız da var ama Burger ve Mc’in yeri ayrıdır. Ne bileyim, bizdendir onlar. Evet hala Burger ve Mc diyorum çünkü öyle alıştım!

Şöyle bir şey de var: Burger’ın hamburgeri iyidir, Mc’in patatesi. Burger’ın patatesi çok iyi değildir mesela. KFC’nin patatesi ise hiç iyi değildir.

Burgerda “McRoyal” istemiştim bir keresinde. Hayat çok fastfood

şarkının tam şurasındayım şura -----I go tit for tat with anybody who's talking this shit that shit


DİŞİME TAKTIĞIM ŞU PLAKTA İKİDE BİR DİLİME TAKILIP BENİ PELTEK YAPMASA KEŞKE

terkedildim.. hahahahahhahahahahah !

Köşe yazısı gibi: Bir cümle ve enter.

Hani kendinizi kötü hissettiğiniz anda iyi şeyler oluverir ya.


Derste dizinize koyduğunuz telefondan mesaj titreşimi gelmezken, “Zaten ben de malım” diye düşünürken sınıfta söylediğiniz öylesine bir söze herkes güler. (Bir de o durumda sizin gülmemeniz gerekiyor. Herkes kıkır kıkır iken siz ciddiyetinizi korumakla mesul olmalısınız. Pek çaktırmamalısınız ki insanları güldürmeniz bir hobi olarak düşünülsün)

Dışardan geldiğimde cıvıl cıvıl ev arkadaşlarımı görmek bütün moralimi sikip atar birden

Donuklaşmış bir yüz ifadesiyle dağ tırmanırcasına çıktığınız metroda akordiyon sesi duyarsınız birden. Para atarsınız.

Yorgunluktan ölürken, güzergahı dogrultusunda sizi her zaman uzakta bırakan dolmuş bu kez dolu trafikten ötürü evinize 50 adım kadar yakın bir mesafede bırakmıştır sizi.

Bir üzüntüyle gelip burada içinizden geçenleri öylesine bir dille anlatırsınız da insanların sizinle ilgilendiklerini görürsünüz ya. “Üzmesinler seni, döverim onları” diyordur birileri hatta.

GÜLÜMSERSİNİZ. o çok hoş.

Arkadaşınızla kavga ettiğiniz sırada quizden 96 alırsınız.

Hayat çok. Çok işte



Süngerbob’un hayatı yaşama enerjisine hayranlık duyarım.

Ya q harfi yerine a kopsaydı klavyeden?

“Kurduğun cümlelerdeki a harfi kadar gerekli olsaydım sana, şimdi yan yana olurduk”  Teşbih sanatını abartmak istedi canım.

Ben de bazen “Beni bıraktın! Beni beni simge’ni?” demek istiyorum ona.

Biraz dikkatle düşünün: Onunla hep gittiğiniz yere onsuzken gidince canınız pek acımaz da onunla sadece bir kez gittiğiniz yerden geçince içiniz paramparça olur: O mekana ikinizden çok fazla anı bırakamamışsınızdır.

Kendimi yeterince tanımadıgımı yeni bir okula başladığımda “Hadi kendinizi tanıtan bir yazı yazın” dediklerinde anlarım.

Şarkılarda ne dediğini anlayamazdım eskiden, ama anlamazken daha güzellerdi. Babama sorardım: “Baba ‘-40 derecede bile yüzebilirim’ ne demek ki?”


cut.

Thursday, December 13, 2012

Tanıdık Hikaye


Şarkıda diyordu ki: “Farklı hayatlar seçmemişken durdurmadık, durduramadık zamanı”

Sustuğumun farkına varılması için haykırmak istiyorum bazen.

NEDEN SUSTUM
KÖŞEME ÇEKİLDİM
sorgulanmasını istiyorum.

Yani imkanımız varken, hala telefon numaralarımız duruyorken birbirimizde, çok az kişiye bahsetmişken ayrı olduğumuzdan, alışmamışken daha o yeni düzenimize; durduramadık bu gidişatı.
Hala aynı şehirde yaşarken, birbirimizin kapısını çalma imkanımız varken, hayat bizi henüz çok farklı yerlere sürüklememişken.
Yollarımız hala kesişirken, alışkanlıklarımızı tanımaya başlamışken, kelimelerimiz hala birbirinin aynıyken; engel olamadık bu sona. birbirimizden ‘o kadar da’ ayrı düşmemişken, yitirmemişken her şeyi; olmadı.
Yani bana hiçbir bahane bırakmamışken.
Bizi haklı çıkaracak, mazur görecek, “Yapmak zorundaydık” dedirtecek hiçbir dış mihrakın etkisi yokken. Mesela sen farklı bir şehre taşınmamışken, ben başka bir ülkeye okumaya gitmemişken, aramıza yaz tatili, mesafeler falan girmemişken. Aileler işin içinde yokken, arkadaşlarımız bize uzakken, çevrenin hiçbir müdahelesi olmamışken… Bizi bizden başka ayıran hiçbir şeyin olmadığını idrak ettim ben.
Yani anlamışken ben sevgimizin yetmediğini, birbirimizden sadece ‘bık’tığımızı ve bu yüzden hayatlarımızdan çıktığımızı; bir bahane bulamadım bize.
Bilirsin insan hep çevre faktörünü suçlamak ister ama sorun ilişkimizin genetiğindeymiş.
Hayatlarımız hala birbirine benzerken bi “dur” diyemedik bu gidişe.
Yani ben çok sonra anlatırken bizi diğer insanlara, “Hayatlarımız çok farklılaşmıştı ondan yapamadık” diyemeyecekken, birbirimizin gözünün içine baka baka  ayrıldığımızı insanlardan saklayacakken
yani o şarkıda “durdurmadık”tan sonra tamamen nezaketen “durduramadık”denmişken
Yani durdurabilecekken bu gidişi, durdurmadık bu gidişi.

Olmamış bu hikaye. Bazı şeyler var benimle ilgili tamamen bana ait, bazı şeyler var asla yaklaşmadığın tamamen sana ait. 

Hikayenin sonu hep aynı

Birden en çok konuştuğun adam daha sonra hiç konuşmadığın oluyor işte




                                                            JJ- My Life


Saturday, December 8, 2012

Ne olur gittigi yer beni unutturmasın



                                                                                                                                   8 Aralık, 02:22

 Yollarda yürüdüm. Günler öncesinde çok uzak yerlere attım kendimi. Hala uzaklardayım, karın burnuma değdiği gecelerde asfaltlarda seni gördüm ben. Buralar soğuk. Kafamı dinlemek istedim sadece ama beyin hücrelerim üşüdü. Senli günlerim ise hala sıcak ve canlı..

 Aslında yollar benimdi, ben ellerim daha sıcak olsun diye yanımda onu istedim. Doğrusunu söylemek gerekirse bu yazı hiçbir yere gitmeyecek. Aklımda bir hikaye yok. Zira, ben tuhaf bir insanım. Aklıma “hikaye ilk cümlelerigelir, beynimde yankılanır. Ama devam edince saçmalama olasılığım vardır. “Yollarda yürüdüm” de güzel bir başlangıç gibi geldi bana.


Telefonumda ki şarkı listemden sıkıldığımı farkettim ve radyoyu açtım. Şarkı başlamak üzereydi belli ki beni üzecek bir şeydi her notasında yeniden içime aldım seni. Gökhan Tepe - Tanrım Dert Vermesin , yeni-imiş. Çok sevimli bir şarkı.

“Biraz yorgunuz belki olsun sarılır dinleniriz aşka

Bırakıpta gidemediğim birini düşünürken kendime “Neden bitiremedim” sorusunu sormuştum, çünkü kendimi sevmeme noktasına gelmiştim artık. Bir arkadaşım imdadıma yetişmişti. Bir söz paylaşmıştı benimle: “Başkalarının alacağından korkmasak çoktan bırakacağımız bir sürü şeyimiz var.”

Sonunu sevmeyeceğimi bile bile bırakabilecek kadar cesur biri olamadım maalesef .Sonundan çok korktum. Çünkü sonu hep aynı. Bu yüzden hep kendi inimde yalnızları oynadım. Kaçmışım ben. Korkmuşum. Birisiyle hayatımı paylaşmaktan korkmuşum ben !

Nitekim devamında, “Biraz kırgınız belki, olsun döneriz en başına aşk bu zaten kim çözmüş”  gibi çok can acıtıcı sorular yöneltilmiş. Başka yerlere, başka insanlara gitmesin diye bırakmadığımız insanlar var hayatlarımızda.

Çünkü bu sorular muhakkak geliyor akla. Şey diyor insan içinden, ‘Benim olmadığım bir yer onun için güzel olmamalı, mesela tatile gidip denize girse bile bensiz oldugu için keyifsiz gibi gelmeli ona her şey. Başkasıyla beraber olsa bile sık sık beni anmalı, “O beni böyle üzmezdi, o beni daha mutlu ederdi” demeli. Bu kadarına hakkım var bence.’

Çünkü “Git” diyebilecek kadar cesur olsanız da o kişinin gittiği yerin sizi unutturacak kadar uzak ve güzel bir yer olmasını istemiyorsunuz. Hep kıymetli, hep hatırlanan olmak istiyorsunuz.


“Dönecek elbet yüzünün rengi karartma bizi…






ha başka bir şarkıda da diyordu ki

"Elden gittiği gibi kolay gitmiyormuş ki kalpten"

Ne sandın çiçeğim?


Saturday, December 1, 2012

YORULMUYORUM ama nefesim çekiliyor bazen


Seni sev-iyorum derdi ya bana

Araya bir M harfi girmiş

Kızgınım ona.

Aynıydık biz. N ve R harfi yer değiştirmiş

AYRIYMIŞIZ biz