Burada da hiç merak etmeyeceğiniz fotoğraflar paylaşıyorum

Instagram

Thursday, March 31, 2016

"BITENE KADAR BITMEZ HAYAT, BITTI MI DE BITER AMA!"




İşte şimdi avuçlarımın arasında kalan son sevgimi de kaybettim,
Kaybetme korkusuyla terleyen avuçlarımın arasında
Sevgim, güvenim, hayatımın son parçası da yok oldu.
Oysa her şeyimi, hayallerimi, üzüntümü ve sevincimi kalan o son parça sevgim için ayakta tutuyordum
Şimdi mi?
İşte şimdi..yıkılmasın diye hayal kurmadığım yaşlarıma nihayet ulaştım.
Bir başımayım, kendi hayatım iki nefesimin arasına sıkışıp kaldı
Geleceğimi durdurdum.
Yaşıyorum ama sadece nefes alıyorum.
Bir amaç uğruna harcayacak nefesim kalmadı.
Hepsi acıdan kendini dışarı salıyor.
Hepsi endişeden ciğerlerime doluyor.
Şimdi ne yapacağım ben? sorusunu daha önce kendime hiç bu kadar çaresizce sormamıştım.
Ne yapacağım ben?
Yapacaklarım, yapabileceklerimden önce..daha kötü daha acı ne var sırada?

Hayatın bana da teselli hediyeleri vermesi gerekmiyor mu?
Bir yerden alırken, aldığı yeri yakıp kül ederken,
Diğer tarafı neden onarılmıyor?
Eskiden dış huzurum yoktu, zamanla içeriden de bir şeyler eksildi
Şimdi iç huzurum da kalmadı..

Ben bu kadar acıyı nereye kadar taşıyabilirim?

Hayatımın inişli çıkışlı olduğu günlerini arayacağım hiç aklıma gelmezdi
Zaman beni gittikce aşağı çekiyor, çıkış yolu yok.
Bütün basamakların üzerine tuzaklar kurulu..
Sadece indiğim hayatımda hareket yok,
Bu hareketsizlik kalbimde su toplamaya başladı.
Acısı çok sancılı..

Kalbimin ritmik atış grafiğini kafamda hayal edebiliyorum
Tekdüze..
Düz bir çizgi, kesikler bile yok.
Eskiden dümdüz olmak isterdim.
İşte şimdi dümdüz kaldım
Ümidim kalmadı, hiçbir güç beni şok cihazıyla bile hayata geri döndüremez



Tuesday, March 22, 2016

SOSYAL MASKE

Göründüğün kadarsın.
Gördüğün kadarsın işte.
Ne yorum yaparsan yap.
Uzaktan uzağa ben hariç herkese bahsedebilirsin fikirlerini
Uzağımda kal..
Benim günahlarım masum, siz kendi derdinizi düşünün
Beni düşünmeyin, niye kafa yoruyorsunuz ki hayatıma
O kadar da gizemli değilim oysa
Beni geçiştirmenizi istiyorum.
Kaçıracaksınız illa beni bu hayattan.
Şu çok fazla merakınızı biraz gidereyim
Kapıyı açtım, buyrun gelin..

Sıradan bir gündü.Öyle basitce uyandım..
Zor uyudum ama kolay uyandım.
Dersim vardı 15:00 de..
Yine canım kahvaltı yapmak istemedi
Geçiştirdim yarım bardak kahveyle
Hazır ders biraz geç saatte diye sallana sallana hazırlandım
Başta hazırlanmayacaktım ne de olsa idmanım var diye
Yokmuş..Madem yok kız gibi davranayım az
Baya makyaj falan yaptım.
Erken hazırlanmışım, hava çok güzeldi
Odam güneşten ışıldıyordu..Uzunca bir süreden sonra!
Ne iyi etmişim panjurlarımı açarak
Mutlu oldum, fotografımı çektim oyalandım
çektiğim fotografı Instagrama bile attım..
"Hıı, iyi çıkmışım" dedim.Filtresiz falan düşün o kadar güzelim!
Baya sıradan,kaygısız bir gündü yani.
Vakit geldi hesaplarıma göre evden şimdi çıkarsam 
tam dersten beş dakika önce okulda olacaktım.
Kartımı damlaya verdim, kirayı ödeyecek diye.
Nakitim yok, ulan başıma bir şey gelse kredi kartıyla canımı kurtaracağım
Beş kuruş nakitim yok.Neyse sorun değil..
Ceketimi giydim kitaplarımı aldım, ayakkabımı giydim
Kapıdan tam çıkacakken kalbim acıdı.
Meğerse bugün hiç öyle sıradan basit bir gün değilmiş
Oturdum kapının ağzına hıçkıra hıçkıra ağladım
Kapının önünden biri geçtiyse ölüyorum diye düşünmüş olabilir
Ama komşularımız duyarsız,
Hayırdır diye kapıya dokunan olmadı 
Bağıra bağıra ağladım..
Çıkardığım ses, bütün İzmir kapıma dayansa umrumda değildi
Hala daha ağlıyorum
Ne çabuk 6 saat geçmiş!

Yakın bir arkadaşımla snapchatten paslaştık
ağladığımı gördü..
aradı..hep arar beni sağ olsun.
beni düşünen sayılı insanlardan biri.
Kalbi çok temiz
Noldu dedi.Yutkundum olan bir şeyler vardı
Söylenecek şeyler çok fazlaydı..
Gözyaşlarımı en az akıtan bir şeyi söyleyeyim de endişelenmesin dedim
Seçemedim..Dertlerimin içinden en azını bulamadım
Yok bir şey dedim.Geçiştirdim.
Üzülmüştür o da telefonu kapayınca.
Sormuştur illa ki kendi kendine.
Bu kız niye, ne için ağlıyor diye.
Bir kaç kez daha tanık oldu çünkü, yine "hiç" diye geçiştirmiştim.
Anlatmak istemediğimden değil ki, hangisini anlatacağımı bilemediğimden
Bu yazımı okursan,benim adıma endişelendiysen.Endişelenme.
Yeni olan bir şey değil.
Doluyum sadece..Dolmuşum..

instagrama yüklediğim fotografıma beğeniler geliyor..
telefonumun ekranı dakikada bir parlıyor.
beğenin..eksik olmayın.
beğenenler benim sıradan güzel bir gün geçirdiğimi düşünüyordur
"muhtemelen"
bak gördünüz mü kapalı kapıların arkasını..
öyle yargıyla, uzaktan uzağa göründüğü gibi değil o işler
hayat, fotografta parlayan gözlerimi bir saat içinde akmış rimellere buluyor 
bilemezsiniz..bilmeyin de zaten..bilmenizi istemem

dedim ya "göründüğün kadarsın"
değil!
kimse göründüğü kadar değil.
konuşulanlar göründüğü kadar.
konuşacak bir şeyler olması gerekiyor çünkü.
yoksa nasıl döner bu hayatın değirmeni..



Tezimi görsel olarak da destekleyeyim, ibret olsun..
Şimdi gördüğünüz kadarıyla yetinebilirsiniz.





Monday, March 21, 2016

Sessiz Pazar







Kendime ne anlatacağımı bilmiyorum.Dinlemeye çalışıyorum ama o da sessiz.Sokaklar susmuş, koltuklar eskisinden daha sessiz.Kapalı ağızların içine sıkışmış dillerimiz,karanlıktan geçemiyor fikirlerimiz.Söylemek istiyorsun, bağırmak en çok da isyan etmek..

Geçmiş kulaklarında yankılanıyor.Belki gerideydik, çok basittik ama güzeldik.Şimdi anladım, benim geçmişim bana güzeldi çünkü geçmiş benim çocukluğumdu.Benim güzel geçmişim, bazılarının hatırlamak bile istemediği günleri.Hayatımın en kötü saatlerini geçirdiğim zamanlar bir başkasının yaşadığı en güzel anlardı.Sanırım aynı saniyeler içinde aynı olaya tüm kalbiyle sevinen samimi insanlar bir elin beş parmağını geçmez.Maç sevinçleri ihmal edilirse.Bahsedilince ne garip geliyor kulağa, bir futbol maçı sayesinde herkes tek yürek olup bedavadan mutlu oluyor.Aniden hiç tanımadığın eller omuzlarını sımsıkı tutmuş, birlik olmuşsun ve tek nefes en yükseğe zıplıyorsunuz.Muhakkak o anları da mahvedenler oluyor.Sevincin, anlık bir şeytan gazabıyla.."Aman oğlum şeytan doldurur.." sözünü hayata geçiriyor.Nefsin terbiye edilmesi ne kadar zor!

Yaşarken farkedemediğiz günlerin güzel olduğunu başına "eski" sıfatı eklenince anlıyoruz.Eskiye olan özlem bir çeşit parazittir çünkü eskisinden daha iyi olan bir şey yoktur.Reform maalesef her insana iyi gelmiyor.

Pazar günleri ailecek yapılan kahvaltı tadı bile yok masada.Eş, dost toplanıp gidilecek pikniklerin telaşları ne kadar eski bir zamanda kalmış.Hayata seyirci kalıyorsun ama bir bakmışsın o da sezon finali yapmış.Boşluktasın..

Esnaf-mahalle samimiyeti..Dükkanların önünde oturup gülen yüzlerle çay içen amcalar.Evlerinin kapısına çıkıp bir yandan örgü örüp öte yandan sokakta oynayan çocuklarına göz kulak olan teyzeler..Temiz kaldırımlara, kan dökülmemiş yollara tebeşirle çizilen seksek kareleri, tebeşir yoksa kiremit taşı alternatifi..Taklit edebildiğimiz ama asla geri dönemeyeceğimiz zamanlar,en büyük eğlencenin ahizeli telefondan yanlış numara aranarak, kusura bakılmayacak tatlı hataların yapıldığı zamanlar, kibar ve hoşgörülüydük.Yine ölüyorduk ama bu kaderimizle gerçekleşiyordu.Kaderi değiştirecekler kendi mağaralarında bugünlerimizin planını yapıyordu.Mağaraların çıkış yolu açıldı, güneşe küçük bir merhaba dediler ve biz yavaş yavaş karardık.Esnaf, kendini camdan dışarıyı izlerken buluyor; gelen geçenin yüzüne bakıp "bu müşteri, şu değil" diye mırıldanıyor.Yeri geliyor esnaf sığınmak isteyenlere kepenklerini kapatıyor an geliyor halk, kepenklerin dışında kalan yere serilmiş günahsızları çaresizce izliyor.Kimse yok mu diye sessiz sessiz bağırıyor! Sesin çıkarsa içeri alınıyorsun.Mahalleler yıkıldı evler gökyüzüne çıktı,teyzeler çok yukarıda kaldı.Kaldırımlar sırf belediyeler çalışıyor süsü verilsin diye "kaldırılıp"
yeniden, yeniden ve yeniden yapıldı.Seksek karelerinin üzerine olay yeri ekipleri çöktü, yollar oyun arkadaşlarımızın kanlarını içine çekti.Yanlışlıkla aranan numaralar korkup savcılığa koşmaya başladı.

Hayatı hala dört nala kovalamak mümkün mü?

Bu sessizlik çok kalabalık Allah'ım, ellerimizi açıp sana sığınmaktan başka kimsemiz kalmadı.Esas olan güç para mı, dua mı?Her şeyi bilmek ve büyümek o kadar da güzel değilmiş.Kulların, bize bağışladığın dini kullanıp bizi toprağa gömüyor.Ayrı düşüyoruz, ayrım yapıyorlar, siyasi sorunlar altında biz yetişkinlerin ölmesine bir yere kadar dayanabiliriz ama 
çocuklar ölüyor.Tekrar..Tekrar..Açlığıyla, savaşıyla, tecavüzüyle, KOLTUK SAVAŞIYLA kabullenmesi zor ama koca bir gerçek olan terörüyle azalıyoruz ve korkarım ki bu acı hiç bitmeyecek.Bu yol senin yolun değil, bu yolların sonu hep haksız ölümlere çıkıyor.

Bizi affet..






Friday, March 18, 2016

Kızgınlık Nöbeti

Merhaba.
Kalbimin dört odacıklı olduğu bir düzende çok az sorunumun olması mümkün değil.Sadece kendime dair değil, evrende üzülecek ne varsa her şey benim de sorunum.Çünkü ben de bu evrenin parçasıyım.Acılarını taşırım, taşımak zorundayım.Tek odacığa sığacak kadar sorunlar yaşamadığım için uzun bir aradan sonra yeniden, öfkeyle"Bir cümle bir enter" şeklinde yazıyorum.O yüzden bu yazı dağınık ve her şey hakkında olabilir.Kafamın içinde space tuşu bu aralar yine takılı kaldı.Gerginim..Herkes gergin..Başka sebeplerden!


  • Zaman geçti, hatta inanılmaz çok zaman geçti ve acı anıya dönüştü.
  • Kendimi daha özgür hissediyorum, bağlıyım ama bağımlı değilim.
  • Diğerleri kalabalıktan korkmaya başladı, ben kalabalığa karıştım
  • Dünyanın en zor şeyi insan ilişkileri.
  • Nice derslere girdim,asırlık teorilere günlerimi verdim, 1.8'i geçtim gel gör ki anlaşabilmenin ve anlatabilmenin üstesinden gelemedim
  • Bencil çok
  • Ben küçük şehirde büyüdüm hırs, kin ne bilmem 
  • İçime atmayı ezberledim.Paylaşamam ben, kardeşim yok.
  • Atom fiziğine 40 yılımı veririm de bir insana 1 saatimi vermem.
  • İnsanlar kabullenemiyor, aman geri adım atarsınız!
  • Azalıyorsunuz.
  • Artışı sağlayan, nüfusu dengelemek için yeni gelenler beni alakadar etmiyor.Çok gerideler.
  • Hoş..Sizinle paralel giden yıllarımız ne çare, sizin de kafanız geride
  • Katlanamam
  • Tahammül edemem.
  • Ahlaksız, yavşak, gevşek en önemlisi de boşsunuz.
  • Laubali tavırlarınız size lüks
  • Ben 1000 kat üzülürken siz 10 da kalıyorsunuz.
  • Duygu yoksunuz.
  • Her şeyinize eyvallah ve tahammül edebilirim, kibir hariç
  • Yaratık kaçmış içinize.
  • Gözleriniz sürekli rahatsız edici.
  • İçleriniz fesat.
  • İki laf etmeye değmiyorsunuz.
  • İyi niyetle söylenen iki cümlenin birini çıkarlarınız doğrultusunda kullanıyorsunuz.
  • Çok şükür ki aranızda hala bana karşı yaptığı ayıptan utanıp yüzüme bakamayanlar var.Bak onları affederim.Utanan insan iyi insandır.Kalbi güzeldir.
  • Bazı kızların suratına değil karakterine fondoten sürmesi gerekiyor.
  • Düşmanım değilsiniz, dedim ya kin tutmam ben.
  • Aksine! Eğleniyorum.
  • Ama..
  • Size yazık.
  • Hepimize yazık, cüzdanı ölene kadar dolup taşacak olanlar hariç
  • Geçim derdinde yuvarlanıp gidene, meslek sahibi olacağım diye ailesinden uzak şehirlerde okuyamaya çalışana, babasının sigara parasını çıkaracağım diye -10 derecede sokaklarda dolanana, yandaş evladı olamayana, saray sefası çekenlerin ayak tozlarını yutana, üç kuruş için ezilene, 17 yaşında baba parası ile lüks arabalarda sürten gençlere nazaran 60 yaşına gelmiş hala bir araba sahibi olamamış emekliye, dolmuş parası çıkmayınca kışın ortasında, yazın sıcağında saatlerce evin yolunu tutana, aylarca el emeği; can pahasına dikilen ve 1 saatte milyarlara satılan evlerin, pencerisi soğuk geçiren, çatısı akan evlerde yaşayan işçilerine, oğlunu terörün tam kalbine sırf ekonomik durumu olmadığı için askere göndermek zorunda kalan          -gariban- ailelere, savaştan kaçıp başka seçenekleri olmadığı için sığındıkları ülkelerde pislik muamelesi görenler ve hiç ummadık bir anda ölüverenler, üç gün sonra unutulanlar, anı bile kalamayanlara KOCA BİR YAZIK yahu daha sayayım mı? 
  • Lanetler yağdırıyorum.
  • Fiziki, siyasi, beşeri ayrım yapmıyorum.
  • Kötü insan, tüm koşullarda kötüdür.
  • Bizi kötü yapan tek kaynak "para"
  • Paran kadar muamele görüyorsun bu hayatta.
  • Geceleri sırt üstü yatıp, biraz kendini sorgulayan insan olmak gerek.
  • Nasıl uyuyorsunuz, nasıl dimdik ayakta kalıp, topluma karışıp muhabbet kurabiliyorsunuz.
  • Yalakasınız!
  • Feriştahınız çürümüş.
  • İki yüzlüsünüz!
  • Biraz üzülün, bir dakikacık bile olsa o gözyaşınızı kullanın.
  • Ama nerde..
  • Rahatlığınız umarım üzerinize toprak dökülünce de sürer.




Wednesday, March 9, 2016

Bulut





Bu gece tüm yaşanmışlıklarımı karşıma alıp alkışlıyorum.Çünkü yaşadım dediğim ne varsa yaşayamadıklarımmış, iyi rol yaptılar.Bu yüzden hepsine alkışlar..

Hayatımı, hafife aldığım sorunlarımı, iyi kötü günlerimi paylaştığım insanlar konusunda sebepsiz bir tedirginliğe uğrayıp ciğerlerime doğru "acı" bir keşke çektim.Keşke mi, acabalara sıkışmış bir şüphe mi yoksa gittikçe kötüye giden hayat üzerine koca bir endişe mi? Keşke hep seyirci ve dinleyici mi kalmalıydım? Kanımı soğuk tutup, insanlara karşı mesafeli kalsaydım daha mı az hasar görürdüm? 

Bazı zamanlar olur ya hani, gökyüzü ciğerinize dolar.Göğsünüzün tam üzerinde şiddetli bir baskı vardır.Patlayacak gibi, geniş bir huzursuzluk dolar bütün bedeninize.Bende o sık sık olur ve bunu ne zaman yaşasam yakın bir zaman sonra kötü şeyler olur.Bahsettiğim bu baskı bu gece taşıyamayacağım kadar ağır.Kırılmaktan, düşmekten değil korkum ve huzursuzluğum.Sanki büyük bir kayıp yaşayacakmışım gibi, düşeceksem bile koca bir boşluğa düşecekmişim ve başımı iki elimin arasına alıp artık pes edecekmişim gibi.Hayatımın en büyük hatasını yapmışım ve vicdanımla yüzleşiyormuşum gibi fakat ortada ne bir hata ne bir doğru var.

Dümdüz bir hayatın içinde sadece kendimle yaşamaya çalışıyorum.Yalnız kalma, yalnızlaşma kararı aldığım günden beri hayatı daha çok sorgulama fırsatım oldu.Hayatımdan insan ayıklayarak daha çok kalabalıklaştığımı farkettim."Kafamın içindeki kalabalık" bahsettiğim.Kendimi dinlemem mi yoksa ikinci şahısları dinlemek, dinliyormuş gibi yapmak mı daha iyi bir tedavi yöntemiydi?
Hiçbiri..Yalnızlaşınca belki daha mutlu kaldım fakat elimde daha çok soru birikmeye başladı.Hayatı tamamen objektif kalarak izlemenin bir artısı yok.Hayatın otobiyografisine dahil olmanın da yok.Dedikleri gibi her şey ortasında ve kararında güzeldi.Denge şartını sağlayabilene..Ben beceremiyorum ama yalnızlığımı bu saatten sonra değiştiremem.Onun bana verdiği düzene çoktan alıştım.Birini sevmekten, biriyle arkadaş kalabilmekten vazgeçmem beni ne kadar zarara uğratabilir ki? 

İçimi çelik kelepçelerle sıkan bu huzursuzluğum bu gece beni ne uyutuyor ne ayakta tutuyor.Üstelik dört saat sonra yeniden kalabalığa karışmak ve her şey normalmiş gibi davranmak zorunda kalma faktörü şimdiden avuçlarımı terletti.
Şuan tek istediğim annemin yanına ışınlanmak.Anneme sarılıp uyusam bütün kelepçeler kendiliğinden açılıp yok olacak ve yeniden nefes alabilecekmişim gibi.
Binlerce kez şükürler olsun ki annem var ve en azından birine karşı sonsuz güven duygusuna sahibim.Sanırım şuan ona uzak kalmamın ağırlığını ve eksikliğini yaşıyorum.Umarım sadece tek sebebi budur.Umarım..

Belki bu gece dolunay vardır ve ben de içi dolu yüzeyi çukurlu o ayın çekim gücünden etkilenmişimdir.Kim bilir..

Sevdiklerinizle birlikte sağlıklı ve huzurlu kalın.Geri kalan her şey hallolur.Keşke bizi seven, sevdiğimiz insanlarla aynı anda son nefesimizi verip birlikte gitme şansımız olsa..İşte o zaman endişe diye bir şey kalmazdı.Bunu yaşayıp gidenler çok şanslılar.

İyi geceler Uranüs.


Edit: bu postu farkında olmadan güneş tutulmasından sadece 2 dakika önce atmışım.
Böyle bir şeyden haberim bile yokmuş demek ki içimi sıkan dolunay değil güneşmiş.her şey kontrol altında günlerimiz yıllarımız hep güneşli ve aydınlık geçsin.

Sunday, March 6, 2016

Geri Gelebilmek


Saklamak da bir güç, gizli tutulması gereken bir aşk gibi, aşkın kendisi gibi içten ve sarsıcı.Bir an gelip patlamak istediğinde bile seni asla yalnız bırakmıyor.Bir hapis gibi kendi sırrın, aşkı özleme, coşkuyu acıya dönüştürebiliyor.

Keşke bu sessizliği bozabilsem.Hayatımı saran kalp ağrılarını ağrısız birine anlatabilsem ama boğazıma düğümleniyor.Kelimeler tam çıkacakken ağzımdan, susuveriyorum ve işte sessizlik böylece devam ediyor.Sessiz..sessiz..sessiz.Konuşmak mı cesaret ister yoksa susmak mı? En büyük cesaret susmakmış öğrendim ve bundan daha ağırı yok sanırım.Konuşabildiklerim, anlatabildiklerim ise hep buğulu kaldı.Karşılığı yok.Ağırlığını ben taşıyorum.

Hayat bir net bir bulanık.Şüphe ve güven hep yan yana.
Önce şüphe, sonra güven.Zaten böyle böyle gelişiyor insan ilişkileri.

Sakin olmak lazım.Bazen her şey sandığımız gibi olmuyor.Hayat her zaman şaşırtabiliyor.Hiç beklemediğim zamanlarda bir an durup daha evvel farketmediğim bir şeyi farkedebiliyorum.Uykudan kalkıp kendi gerçeğine uyanmak gibi.Elbet bir gün, o gün ayacak.O güzel sabahlarda ben de panjurlarımı açacağım.Güneş, gözlerimdeki buğuyu silecek.Günaydın Simge diyecek.

"Düşlerim yaptıklarıma yol değil, yollar çıkıyor karşıma, yol değil" güzel söz, hayatımın özetine yazabiliceğim kalitede.

“Oysa düşleri başkaydı, birden bire yarım kaldı, yaşanacak çok şey vardı” da çok güzel bir söz. Onu da alayım köşede bulunsun.

Ben güzel sözlerin hiçbirine dahil olamadım,
Güzel olan hiçbir olayın öznesi kalamadım,
Güzel diye imrendiren sevdalara hiç dahil olamadım,
Hep, hiç oldum.
Belki hiçliğime hayat verecek şansım vardı,
ama hiç kaldım.

Siz kimsiniz bilmiyorum,yazdıklarımı nereye kadar okuyor neresinde kendinizi buluyorsunuz, dostum musunuz, ismen bildiğim biri mi, eskilerden biri mi yoksa hiç konuşmadığım ya da beni uzaktan bilen biri mi her konuda olduğu gibi bu konuda da bir fikrim yok.Çoğu zaman sizi dolu ama karşılığı olmayan cümlelerle kandırıyorum özür dilerim.Kalbi bana dolu olan biri sırf buradaki düşüncelerime odaklı kalabildiği için güzel sevdasını benden esirgeyebiliyor.Açılmamış hiçbir konudan sonuç bekleyemezsiniz.Soru alabilirim, çile çekebilirim, çözüm üretebilirim yeter ki sizin olmayan bir kalbin ritmine kendi beyninizle kılıf uydurmayın.
Aşktan yola çıkarak çok başka bir şeyi anlattım.Çünkü hepiniz aşka odaklısınız.
Bazıları aşktan yana yaralı, bazıları ise hiçbir zaman aşık olamayacağı için.Ne acıklı bir hayat hikayesi.