Burada da hiç merak etmeyeceğiniz fotoğraflar paylaşıyorum

Instagram

Tuesday, February 17, 2015

Üç Yanlış Bir Doğru

Nedendir bilmem, insanların içinde hep iyiyi aradım ve karşılaştığım ilk şey kötülük oldu.

Muhtemelen her kadın sözlü yahut fiziksel, tacize uğramıştır. Garip bir şeyin normalleşmesi bir insanı bu kadar üzmese keşke.

Annemle konuşurken “Neyse ki değişti artık, eskisi kadar laf atan olmuyor” dedi. “ Değişen bir şey yok anne, sen hedefleri değilsindir artık” dedim. Güldük. Yahu sağlıklı bi insanın bu diyaloga belki saatlerce ağlaması lazım değil mi ? Annem yıllarca bu baskıyı yaşamış, şimdilerde benim bu baskıyı yaşadığımı biliyor. Elimizden o kadar bir şey gelmiyor ki sadece gülüyoruz. Sırf üzülmesin diye arabayla takip edilişlerimi, yüzüme bakarak küfür edilmesini ya da ağzının suyu akarak laf atılmasını anlatmıyorum. Sırf telaşlanmasın, aklı bende kalmasın diye.

Küçük bir şehrin küçük bir mahallesinde büyüdüm.Mahallemiz dizi setinden halliceydi. Manavından birahanesine her şey vardı. Birahane ister istemez her zaman yolumun üstü olmuştur. Önünden geçeceğim diye zaten uzun olan okul eteğimi daha ne kadar uzatabilirim tedirginliğinde geçiyordu her günüm. Sözle, önümü kesmeleriyle taciz ediliyordum sürekli ama bağırıp karşı çıkarsam olay çıkıp ele güne 'ben' mahcup olurum diye gıkımı çıkartmıyordum. Sonuç olarak erkek baskınlığı ile "ben yapmadım, ben söylemedim sana öyle gelmiştir" diye üste çıkabilirdi, çıkıyorlardı.

Oradan kurtuldum ve büyük şehre geldim en basitinden bir gün metroda bir adamın yanaştığını fark ettim, kalabalıktı biraz da. Kötüye yormadım, kulaklığım da takılıydı ilgilenmedim o tarafla. Başka bir adamın bana baktığını fark ettim, kafamı kaldırdım. Diğer tarafa geçmemi işaret ettiğini gördüm. Çok sorgulamadan öbür tarafa hareket ettim. Arkamdan gelen adam ilk durakta indi. Hiçbir kötü şey düşünmek istemedim, kalabalıktan belki onun da sıkıştığını inanmaya zorladım kendimi. Ama niyetinin düşündüğümün tam aksi olduğunu anlamam için suratına bakmak yetmişti aslında. Bazı insanlarda olur bu, içindeki kötülük yansır. Bunu tarif edemem, bir renk veya mimik değil bu. Sadece bakış.

Küçük çocuklarla göz göze geldiğimde gülümsemeyi, mimik yapmayı ya da el sallamayı çok severim. Geçen gün üst geçitte benimle ters tarafa giden küçük bir çocukla göz göze geldim. Taş çatlasa 9 yaşında bir erkek çocuğu. Gözlerini dikti, yine o bakış. Benden kaç yaş küçük olmasına rağmen ürktüğümü hissettim. Görüş açımın son evresinde küfür etti. İlk fark ettiğimde gülümsemeyi planladığım çocuk. Bu yaşlarında bunu hak gören, daha sonraki yaşlarında neleri kendine normal olarak beller, fikri bile korkunç.

Yalnız binemediğim taksiler, tamamı erkek dolu binmek zorunda kaldığım dolmuşlardaki yüreği ağzındalık duygusu, karanlıkta sokakta yürürken tedirginlik hali, benim ve çok sevdiklerimin başına gelen inanılmaz iğrençlikler ve çok yakından şahit olduğum fakat paylaşmak istemediğim nice olaylar.
Her ne kadar kötü haber duyarsam duyayım önce bir “Belki öyle değildir aslında, onu yapmak istememiştir” diye insanlardaki iyiyi görmeye çalışırım. Şimdiye kadar başarılı olduğum söylenemez. Evet, insanlar kötü. Dünya gittikçe kötüye gidiyor. Erkekler de kadınlar da kötü. Kadınları dövüyorlar, erkeklere tecavüz ediyorlar, hemcinslerini taciz ediyorlar. Bunları yapanların tek ortak noktası; kendilerini güçlü ve bunu hakkeden biri olarak tanımlamaları.

Hayattaki bütün yanlışlar yanlış tanımlardan doğuyor. Yine ve yeniden.

Olmamış gibi davransak düzelir mi sorunlar ?

Belki de bu yüzden bu konuyu konuşmaktan hep kaçmak istedim. Hiçbir şekilde tahammülüm olmayan bir konu; tecavüz. Bir insanın başka bir insana saldırabilmeyi kendinde hak görebilmesi düşüncelerin bence en iğrenci.
Tecavüz ne bir madde kullanımının, ne bir cilvenin/gülümsemenin, ne de giyilmiş/giyilmemiş bir kıyafetin sonucu değildir. O ancak kirli bir zihniyetin ürünüdür. İnsanların zihniyetlerine ne yazık ki temiz bir bez geçmek yahut süpürge tutmak mümkün olmadığı için ancak sesimizi duyurmaya çalışarak bir şeyler başarma ihtimalimiz olduğunu düşünebiliriz. Çünkü bir adam yolun ortasında karısını bıçaklarken, hakkettiğini düşündüğü için yardıma gitmeyen insanların olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Çünkü sevgilisi bir kızın kafasını kestikten sonra “O da evine gitmeseymiş canım” diyenlerin olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Çünkü lanet olsun ki sadece gece vakti dolmuşa bindi diye tecavüze uğrayıp yakılan bir kız için hala kötü konuşanların olduğu bir ülkede yaşıyoruz.

Bunları yapan, bunları yapanları haklı görenler her gün aramızda. Hani bazen dar giydiğin zaman pis pis bakıyorlar ya sana, bunlar onlar işte. Hani ağızlarından iyi bir insan olmayı düşürmeyip ilk fırsatta kötülük yapıyorlar ya, bunlar hep aynı insanlar. Şimdi utan, ağla, küfür et, hiddetlen, hatta belki sokaklara çıkıp bağır. En azından sadece bu aynı ırktan olduğumuzun utancı için. Üstünde baskı kurmaya çalışanlara farkında olmadan bile olsa verdiğin her taviz için. Belki de sadece bu ülkede yaşadığın için, elinden bir şey gelemediği için.

tecavüz için ne yazık ki yalnızca insan olmanız gerekmiyor, uçkuruna düşkün bir insan karşında nefes alsanız yeter. Tebrikler, doğruların kalmadığı yanlışların büyüdüğü bir dünyaya her sabah gözümüzü açıyoruz.

buradan ne kadar haddim olur bilemem ama madem öyle işte böyle politikası ülkemize gelmeli her şeyin hesabı kısasa kısas ile görülmelidir.Yoksa daha çok gözyaşı dökülecektir.Bu son olaylardan sonra tek ümidim o insanlıktan nasibini almamış karaktersizin hapishanede, yaptığı her şeyi diğer mahkumlar tarafından kendisine tek tek yapılması. Tecavüzse tecavüz etsinler ona da, her tarafını şişlesinler ama öldürmesinler acı içinde dört duvar arasında bir ömür kıvransın.

Tuesday, February 10, 2015






birini yaratalım.

"sen" diye biri olsa. afaki biri. kafamda kuruyorum bunları. yanına gitsem. şu bok gibi geçen günlerin üstüne benim kimseyle konuşmak istemediğimi bilsen, susmayı çok sevdiğimi bilsen. ben şöyle omzuna şu durmadan ağrıyan başımı koysam. bi avucun yüzümde bi avucun avuçlarımda dursun öyle. şakaklarımı öpersin arada bir. insan bu kadar sıradan bi sevgiyi bile özler mi? özledim ben.

sen farket düşüncelerimi, kaçış içerikli sözlerimi. sen bil. biri bilsin. her şeyi, her şeyimi tek başıma bilmekten nefret ediyorum. sen bil.

yanına gideceğim bi “sen” olmayınca kopuk uçurtma gibi saatlerce sürdüm eve girmemek için.

"sen" diye biri olsa. şimdi şu balkonda bi kahve içsek bi sigara yaksak yanına. "çok bunaldın bu ay, üst üste geldi hep. pazar günü bi yerlere kaçalım gidelim. değişiklik olsun, kafan dağılır azıcık" dese. "gidelim" desem.

"sen" diye biri olsa. serinliklerde yüzüne baksam, gözlerine.

başım dönüyor çok.

kıtalar var sen diye yarattığım karakterle benim aramda, epeyce bir zaman farkı.
meridyenler yürüyor üzerime ama bana seni getirmiyorlar.
Gözlerimi kapattığımda yanımdasın.
Dünyanın bir ucunda, hiç görmediğim bir ülkenin, hiç bilmediğim bir evinde,
Yatağındasın.
Aslına bakarsan ben geceye gözlerimi kapatırken sana güne ayansın.
Rüyalarımda dokunuyorsun bana, kokunu bırakıyorsun yastığıma.
Sonra sabah oluyor, uyanıyorum.
Sen uyuyorsun
Ben
Bekliyorum.


Sunday, February 8, 2015





Bilmeden sever mi hiç insan,
Tanımadan bilebilir mi?
Korkar mı hiç onun olmayanı kaybetmekten? Korkuyor işte.
Hayallerine öyle alışıyor ki, öyle güzel yaşatıyor ki onu içinde, 
bitmesin istiyor işte. Gitmesin.
Hiç gelmedi ama gitmesin
Kaybetmekten korkuyor insan hevesini,
Yüzleşmekten korkuyor belki de.
Inanmak güç, inanmak istiyor.
Aptallığından mı
Yalnızlığından mı bilinmez.
Aşk mıdır ki bu? Yoksa tutku mu?
Tutkular hiç kaybolmaz ki,
Kaybolur mu?
Insan hiç korkar mı asla onun olmayanı kaybetmekten?
E korkuyor işte.
Korkuyor.
Olmayışını seviyor insan,
Yokluğunu belki de.
Tanımayışını, tanıyamayışını
Sahip olamayışları seviyor.
Yokluğunu benimsiyor, yokluğuna alışıyor insan,
Onsuzluğu kaybetmekten korkuyor.
Gel.
Hadi gel, yeter.
Korktum çok,
Korkutma beni.
Yalnızlığını al, sessizliğini boz.
Yokluğunla ve olmayışınla gel,
Olmayacak oluşunu getir bana hadi.
Daha fazla korkutma beni be adam,
Insan kaybetmekten çok korkuyor.
sırf bu yüzden yıllarca sevmiyor,sevemiyor
doğru kişiyi bekliyor
sen benim doğrum ol istiyorum
benim için bir seçim değil
mecburiyetim ol istiyorum
Her konuda durmaya, hareket etmemeye, 
hissetmemeye o kadar alıştım ki artık ne yapacağımı bilemez hale geldim
hislerimi bana hatırlat istiyorum


Thursday, February 5, 2015

Bir Devrim Masalı






  Düşen kar tanelerinin tek tek damarımda dolaştığını hissettiğim soğuk bir kış günüydü.Günlerdir evden çıkmayıp tek öğün, bir paket ve hiç uyku yaşıyordum.Uyuyamıyordum ya da uyanık kalamıyordum.Hiçbir şeye tahammülüm kalmamıştı.Duvarlar soğuk, ellerim buzdu her zamanki gibi.Kendimi yeni birine karşı açıp, sabahlara kadar betimlemek istiyordum.Anlatmak doyasıya anlatmak,anlamasını beklemeden karşılıksız.Kimse yoktu.Tanıdık yüzler bile yabancı gelmeye başlamıştı.Alışık olmadığım bir şekilde bilgisayar başında vakit geçirmeye başlamıştım.Ne olduğu belirsiz bir siteden ulaşıp , kalbimin merkezine oturtacağımı nereden bilebilirdim.Bu benim suçum değil. Yazdıktan sonra korktum önce, beni çeken bir güç vardı ve ona bağlanmaktan korkuyordum.Kısa bir süre içinde pervane böceğine dönmüştüm.Sadece onun ışığıyla hayata dönüyormuş gibi hissettim kendimi.Yalnızca iki gün içinde hayatımda o' varmış gibiydi.Bir milat olacaktı sanki benim için.Hayallerim bitti derken bugüne kadar kurduğum en güzel hayalim oluverdi birden. Bu şekilde net düşünmek dahil her şeyden korkmaya başlamıştım.

 22 yıllık hayatımda bana türkçede çok az kelime olduğuna kanaat getirttiren tek kadınsın dedi ve o an sahip olduğum her şeyi bir kenara bırakıp onun dünyasında kaybolmaya başlamıştım.Küçük bir bebeğin etrafında ki her şeyi çok net algılayabildiği gibi ben de onun duygularını, hayatını, nefes alışını, uyku halini algılamak istiyordum.Sevmeye onunla başlamak istermişim gibi. Geçmişi onunla kabul etmeyi, yoksaymayı öğrenmek istermişim gibi. Belki o hala farketmedi beni, görmedi bende ki yerini.Kırıklıklarımı, yalnızlıklarımı , kaçış halli dolaylı cümlelerimi.Onunla konuşurken aynada kendimle konuşuyormuşum hissimi. Hayır, böyle düşünmek istemiyorum.O, elimden tutup yazdırıyor sanki.Çok garip..

 Yeni bir merhaba.Eski dudaklardan dökülen yeni bir ses.Beyaz sabun kokusu kadar net,saf.Belli belirsiz duyulan radyodaki Sezen Aksu şarkısı gibi.Bir mızıka sesine nefes gibi.

Hayatıma en hoşgelendi, belki hiç gelmedi.Belki geldiği kadarıyla kalacak, olsun.