Burada da hiç merak etmeyeceğiniz fotoğraflar paylaşıyorum

Instagram

Tuesday, April 25, 2017

Dilemma





Farklı tutarsızlıklar var, üstelik tutarsızlık başlı başına bir farklılık iken! Hayatımızdan eksilmesini istediğimiz o meşguliyetleri bir anda koparıp atma lüksüne sahip olmalıydık. Özneleri koparıp atmak kolay fakat cümlelere çok fazla edat ayak bağı oluyor.Hadi biraz sayısal geçmişimizden sivrilen dil bilgilerimizi yoklayalım..

“yalnız, ama, sadece, tek...”


Ayağımıza bağ olan edatlar, en çok da tek başlarına bir anlam taşımadıkları için bize ekstra yük oluyorlar fakat hayatımıza dair anlam ilişkileri kurabilme kabiliyetleri olduklarından dolayı,

Şu dilime kolay ama yüreğime zor bir durum!!

Ama ben hayatımda hep bir bağ olsun istedim bağlaçlar gibi hayatımızda bulunan unsurları bize bağlasın, anlam ilişkisi kurmak için öge israfı yapmak oldukca can sıkıcı.

Buraya kadar yalnız onu görmeye gelmiştim.

Geldim; yalnız o benimle görüşmek istemedi.

Ben buraya yalnız geldim. 
ve ben aslında buraya yalnız bir hayat yaşamaya geldim.

ilkokulda sınıf öğretmenimizin -yalnız kelimesini karıştıran arkadaşlar için duruma "bakın yalnız kelimesi yalın olmaktan gelmekle birlikte bir yalınlık durumu belirtmektedir..Aynı şekilde -yanlış kelimesi de yanılmak sebebiyle gelen bir kelimedir.." öğretisini hiç unutmamışımdır.Bir o kadar da sevmişimdir.Çünkü hayatta sınırlı sayıda gerçekler vardır bunlardan ilk ikisi de Yalnızlık ve Yanlışlardır. 
Yukarıda yazdığım dört basit cümle aynı kelimenin etrafında kördüğüm olmuştur, yalnızlık gibi.
Buraya kadar sadece onu görmeye gelmiştim.
Geldim; ama o benimle görüşmek istemedi.
Ben buraya tek geldim.
ve ben buraya nasıl bir hayat yaşamaya geldim?
-yalnız...
Evet şimdi ben bu absürt cümleleri neden kurdum diye sorup beni yadırgıyorsunuz değil mi?
Ben de kendimi yadırgıyorum.Ama gördüğümüz, duyduğumuz ve okuduğumuz kadarına odaklıyız.
Biraz daha detaylı kalabilirsek burada benim aynı anda "sadece, ama, tek ve son olarak yalnız" olduğumu aynı şekilde sizin de bu şekilde olduğunuzu anlamanızı dilerdim.
Başlarken söylediğim gibi bazı ögeler var ve bunlar bizi karmaşaya sokuyor ve bu karmaşalıklar yüzünden anlaşılmaz ve anlayışsız oluyoruz.Fakat hayatın her sonu bir bağlacın uçurumuna çıkıyor.Cümleye fakat ile başlamam gibi...Bağlar üzerine kurulu bir düzeniz.Hayatımızı, günümüzü ve sevgimizi bir ama ile sonuçlandırmak zorunda kalıyoruz.Ne acı bir tespittir ki ama'lardan sonra söylenen hiçbir şeyin önemi yoktur.Öncesi de kocaman bir emek kaybıdır.Çok fazla ama'lara bağlı iken bir de edatlar ile uğraşmak zihni köreltip kalbi yetersizliğe doğru sürüklüyor.
Devler ile mi yaşamak mesele develer ile mi? Ne farkı var dediğinizi duyar gibiyim.Daha bir iki satır önce söyledim önce bir düşün tart öyle yargıla diye. Çok farkı var oysa...Ama bunu açmayacağım.Ama'dan sonra söylenen her şeyin hapsolduğu için.
Velhasıl her insan kendisinin efendisi olayım derken toplumun da efendisi olma derdine düşmüş.Bütün dil ve anlam bilgileri bu kaosu anlatmak için yetersiz.Efendi olmak için göğü deliyorlar kalbini delik deşik etmişler çok mu!
Bildiğim isimleri, tanıdığım ve tanıdık gelen bütün yüzleri silip yeniden yazıp çizmek isterdim.Kendi lehime değil doğanın lehine doğru.Aynı zamanda her insanın bir alternatifi olmasını dilerdim, dolly gibi nükleer transfer süreçlerine girmeye gerek kalmadan.Sonuç olarak Dolly de ölmüştü ve hayatı boyunca zavallı bir kobay olarak Edinburgh te bir enstitüde vakit geçirmek zorunda bırakıldı.Bu hikaye çok tanıdık , bize çok yakın.Bu bir alternatiflik sayılmaz o yüzden.Daha başka bir sıfatı olmalı dileğimin karşılığının! Biliyoruz ki dilekler gerçekleşmez..
Sadece, bir ama olmak için sıkıştırılmış zip dosyaları gibi yaşıyoruz.
Ne zaman çökecek bu veri tabanı?


Saturday, April 8, 2017

Yolcu

Gönül mü kalıyor gönlüm mü kalıyor?
Gözlerim bakıp da görmemeye başladı, gücüm yetmiyor.Çünkü gören göz değil kalp oluyor.Bazen sıkışan ciğerlerim için 112 yi aramam gerekiyor.Fakat gönül sirenli yollardan geçmeye dayanamaz, beyin bunu biliyor ve harekete geçmiyor.

Faydası olan herhangi bir şey ortalıkta görünmüyor.Yürürken farkettiğin ne kadar gerçek varsa ya enerji veriyor ya da yerin dibine sokuyor.Göğsümün tam altında unutulmuş bir hava var.Çok kez bunu kendime söylemeye çalıştım fakat oralara pek yardımcı olamadık.Keşke sizler kadar kaygısız kalıp durum haline "gazdır kah-küh" deyip üzerine gülebilecek kadar yeni olsaydım.O vakit şöyle ifade etmek zorundayım bu bir sancı..Nedenini biliyorum ama şurada anlatırsam ilerde anlatacak bir sermayem kalmaz ve bu benim yıllarımı alır.

Ne istediğini bildiğine net bir cevap getirebilen biri olmayı çok isterdim.aslına bakarsan isteklerim net ama koşullar denk değil.Bir umut gerçekleştirebilme sinyali enerji veriyor ama gün içinde can hıraş uğraşlarına yenik düşüyorlar.

Silah sesleri susmaz, her köşede abla bir peçete diyen meleklere verilen bir liraların sonu gelmez, güneş yerini karanlığa bırakınca bütün iğrenç ve kötü şeyler gerçekleşirken, herkes bu kadar bencilken bir diğer herkes bir o kadar cennetlik mertebesinde iyi kalpliyken ve mertebeye ulaşanlar her koşulda kaybederken ben sadece bir -arada kalanım- 

Üzüldüğüm ve taşıyamadığım yükün aslında hayatın düzeni olduğunu farkettiğimden beri su akıp yanakları alenen ıslatmaktan pes etmiyor.

Alt tarafı bir sınav simgoş ağlanır mı? Diyebilen sadece ıslaklığı görebilendir.Oysa olaya hücrelerden girip baktığında -yıpranmışlık- cevabını almak çok da zor değil.

Gülüyor, mümkün olduğunca parlıyor ve kırılmalardan yansıtmalardan bütün açılarımla kaçınıyorken;Yorgunluğum sebebiyle çareyi gövdeyi alıp dağlara taşlara kaçmakta buldum.

Motivasyon olsun diye açtığım şarkılar dalgınlığıma destek vermeye başladı.İşte tam da o sırada başka bir amaç uğruna tıkladığım klasörlerden çıkan tozlu bir fotograf eskiden beni motive ederken şimdi işimden gücümden kaldırıp salya sümük ağlamama sebep olabiliyor.Anlatmaya çalışmak istemedim ama o kapının eşiğinde bu yatıyor.

Yatıyor öylece,kapalı gözler..
Duruşunun toprak beklediğini bilseydim
O fotografı ben çekerdim.
Geçen gece buradaydın sınav sabahına üç vardı...
Tut elimi diye yalvardım 
bir kaç kez söyledikten sonra inadımdan vazgeçip uyumayacağımı bildiğin için en sonunda sen de pes edip tuttun.
Bu hissi dünyanın hiçbir duygusuna değişmem!
Yine gel!
Biliyorsun sen de, bir sonraki gelişinde götür diye yalvaracağımı.
Sırf bu yüzden geldiğinde sessizce koklayıp gideceksin 
eğer ki son bir dilek hakkım varsa o da; 
seni geldiğinde tutup bırakmamaktır.

Farklı dünya hallerindeyiz.
Umarım açıklayıcı olabilmişimdir.

Sunday, April 2, 2017

Öncü Şok








Yorgun zamanlara geldin, eskiden olsa düşüp kalkmalar dizlerini kanatsa da acıtmazdı.
Öylesine yorulmuşsun ki, doğrulurken gökyüzünün gögüs kafesine dolduğunuhisseder ve ağırlaşırsın.Bulutlar seni katmanlara böler, dayanması güç sırt ağrılarına sebep olurlar.

Kilometreler damar yollarında trafiği tıkar.Kan basıncın senden daha dengesiz duruma gelir.
Maviden kaçmak istersin ama yine de sana açılan tüm yollar maviye çıkıyor.Maviyi bir başınalık ile parçalara bölüyor sonra tekrardan bütün haline getiriyorsun.Hepsi geçecek diye kendine söylemenin hafifletici bir etkisi yok.Sürekli aktif kalmak zorundasın.Her şey düz giderken iniş çıkışları farkedebilmek tüketiyor.

Uzaklaşıyorsun önce günde birer doz ve ardından bir anda, tamamen..Tam da sana yakışanı yaptın.Doğru birdir, doğruyu seçersen yanlış-doğru arasında git-gel yaşayanları hiç affetmeden rafa kaldırırsın ama o kitap bir daha asla açılmaz.Sonra da tozlandı diye silmeye üşenir çöpe atarsın.

Teşekkürler güneş ışığı gözlerimi alıkoyuyor ve ekranı görmemde zorluk çıkarıyorsun.Senden yakınmıyorum, bana en yakın sensin.Tek varlığımsın ve gücümsün.Bize inanıyorum.Uzaklaştık ve kaybolduk.Bir gün toz bulutlarına karışacağız.Daha çok fırsatımız var yaşamak için,güçlenmeye isim vermek gerek.Tutku...Gücümü kaybettirmeye çalıştığını zannedenler var mıdır bilmem ama her defasında daha çok güçleniyorum.

Bu bir yetenek değil, umursamamayı öğrendiğim andan beri yorgun bile olsam ruhuma karşı dürüst ve düşünceliyim.Kendimi ve kendimle kalmak benim için bir tutku.Çok kısa zaman önce uzaktan izlerdim artık onu da bıraktım.Başka manzaraların keyfini çıkarıyorum.Zıplıyor, koşuyor, ağlıyor ve gülüyor.Eminim bu kimsenin umrunda değil, benim de! ama bunu ciddiye alan bir hayatım ve hayatımın ruhu var.

Mutluyum çünkü tek varlığım güneş.
İçinizden biriyim ama sadece öyle gibi davranıyorum.
Bedenimi de bir gün ruhum gibi başka bir gezegene taşıyacağım.
Eh pek tabi, herkes bensiz de bir şekilde yoluna devam ediyor.
Hayatın altın kuralı değilim.
Kendime iyi bakmam lazım.

Müsadenizle :)