Burada da hiç merak etmeyeceğiniz fotoğraflar paylaşıyorum

Instagram

Thursday, July 27, 2017

Birinci Acı Festivali






















     
     Düzlükte yürüdüğüm yollardayım, yolumdayım.Bazen yokuş.Çok eğimli yokuş.Ucu yok.Yokuş çıkarken gündüzleri bulutlar ciğerime doluyor geceleri ise bulutların doldurduğu yeri yıldızlar kemiriyor.İçimde biriken devasa boşluğun karşılığı ile yüzleşiyorum.Hayat işte bir tarafı ne siyah ne beyaz sadece gri.Çok gri..


Pes etmiyorum mutlu kalmaktan.Mental yorgunluğum bedenime yansıdığından beri kalp yaşımı ifşa ediyor.Arka planda hep Hasretinle Yandı Gönlüm çalıyor..Hasretlerin bile kafası karışık.Sahip olduğum acıları sadece ikiye indirgedim.İşte şimdi düze indi gönlüm.Fakat dedim ya bazen çok inişli çıkışlı.Öznesi hep aynı.Afaki..

Vakit çok değerli.Herkesin vakti kendi kullanabildiği kadardır.Ben uzun bir süredir vaktimin değerli olduğu gerçeği ile yaşıyorum.Vaktimin hakettiği en iyi ödül onu kendimle baş başa bırakmak.Umursamamayı aklımın her bir köşesine kazıdım.Bir tek şeyi umursuyorum o da kalbimin üçe bir olan ağırlık merkezinde.

Dert oluyor varlığın..Oysa varlığın ile yokluğun arasındaki o ince çizgide kalmış bir ıssız garibim ben.Senin yokluğun ile garipleşmiş, hayatının vitesini boşa almış, kendini trafiğin akışına bırakan bir çaresiz.Bir çaresi olmalı ama kalbi duran birinin son sözleri bile yoktur.Kalbi duran biri şimdi burada kalbi yokmuş gibi sizlerle başa çıkmaya çalışıyor.

Anı biriktirmek tamamen bir intihar eylemidir.Yaşanmayan anıları hayalinde büyütüp biriktirmek ise acı çekerek kendini dar ağacına asmaktır.

Beni yadırgama, böyle olacağını bu kadar acıtacağını bilmezdim.Bu hayata tam bir yıl önce bile bile lades tuttum ben.Bütün dünyaya hareketsiz kalıp sadece kalp umursamama doğru ilerledim.Korkularınla yüzleşmek gibi.

Bir aydır burada koca evde bir başıma kalırken seni aşabileceğimi düşündüm.Geceleri korktuğum için günün ağarmasını bekledim tam 30 gündür bu durumu alışkanlık haline getirdim.Üst kata çıkan merdivenlere engel koydum.Kapı pervazlarında nefesimi tutup gelen tıkırtı melodilerine odaklandım.Kafamı yastığa koyduğum her gece kanımda alkol barındırdım.Sırf gözümü kapatınca düşünmeden, delirmeden uyuyabilmek için.Onun dışında en çok güneşin günü tamamlamak üzere olduğu saatleri sevdim.O batıyor ben yeniden doğuyordum.30 gün boyunca 30 acıyı da kalbimden denize attım.Bazı geceler yakamoz oldu, acıları dalgalar yuttu ardından gelen yeni bir dalga ümidim oldu..Seni götürmedi ama bir de diğer kalp sancımı.

Bir konu var artık emin olduğum.Acı öldürmüyor.Zamanla da geçmiyor bu koskoca bir yalan..Zamanla sevmek gibi.Çünkü birini tüm kalbinle sevdiğin an o ilk andır.Zaman bu durumda sadece acıtan bir birimdir.

İki hafta önce hiç bilmediğim biri güzelliğimle övünüp aynaya bakmam için rica etti.Gerçekten rica etti hem de.Aynaya bakıyorum ara ara henüz alışkanlığım olmadı.Gözlerime odaklanıyorum.Uçurum..

Her şey aynı kaldığı sürece zamanla geçen bir şey yoktur.Aksine artar! Bazı geceler öyle bir artar ki Zamanın değil şartların değiştirmediği her şeye isyan edersin.Burada mutluyum ve hayatımın temasına karargah metin çıkardım.Bu şekilde yaşadığım sürece arka fonumda kalan yalnızlık bana güç veriyor.Çünkü olması gereken bilir kişi asla benimle olmayacak.

Bir daha aynı duyguları farklı öznelerde yaşayamamak üzere kendini şartlandırmak da bile bile intihar etmekten daha acıdır.Ben senin acına alıştım ve anladım ki bazen kaderin yazdığı şartları inatla silmemek gerekiyor.İşin aslında yatan bir netlik var, kimse yerini doldurmayacak.Boş ver kelimesini sık kullanmama tek sebepsin.Sen hariç olup biten her şeyi boş veriyorum.Tanıdık, tanımadık bütün yüzlerde seni buluyorum.Asla sana sahip olup seni doyasıya izleyecek fırsatım olmayacak.Senin gibi değil kelimesini sen hariç herkese söyleyeceğim rakı masalarına meze yapıp asla benimle olmayışını anacağım.Yıllar geçecek aramıza kıtalar girecek ve ben yine sen diye denizlere aynı şarkıları bağıracağım.

Korkunç rüyalarımdan uyanırken adını yine sayıklayacağım.Ama sen asla ter içinde uyandığım gecelerden yerinden fırlayıp benim için endişelenmeyeceksin.Var olmadığın her gece kalbimden bir damla gözyaşı akıtarak uyumaya çalışacağım.Uyuyabilmek için kurduğum hayal hep aynı kalacak.Çekirdek ailemizin çocukları hep aynı yaşta.Evimiz hala mütevazi ve o sahilin kenarında..

Olsun diyorum her biten gecenin sabahında..En azından bu gece de hayalin bana sarıldı diye şükrediyorum.Ya hiç olmasaydın yalnızlığımla nasıl tutunabilirdim.

Olmayacak bir hayalin birinci yılında kendime senin hakkında radikal kararlar alamadım.Bana ulaştığını düşündüğüm her bildirimin açılışından benden daha uzağa gidiyorsun.Bu gece gibi..
Gözyaşım yüzüme dokunmadı, akıtamadım bir damlasını ve bu yüzden çok canımı yaktı.Sabahın ilk ışığında boyumu aşan suların altında tutabildiğim kadar nefesimi tutacağım.Yolumuzu birleştirmeyen kadere karşı aldığım ilk radikal karar da bu olsun!


Yazıyı youtube un otomatik aktardığı son şarkı ile veda etmek istiyorum..Tesadüf mü bilmem ama benim için çok kıymetli.Sanırım beni en iyi youtube tanıyor..





Friday, July 14, 2017

Acılarımı Nasıl Yendim?

Yurtdışına master için gidecek olan gazeteci bir arkadaşımın isteği üzerine bana dair sorduğu bazı sorulara cevap verdim ve ardından burada da gelen sorulara benzer olduğu için metin haline de getirmeye karar verdik.Bugüne kadar yazdıklarımdan ekstra bir farkı yok sadece daha gerçek anlamda kendi hakkımdan bahsedeceğim.


Acılarımı yenmedim, onları alışkanlığa dönüştürüp birlikte yaşamayı öğrendim.Zaten çok şükür gücümün yetmediği bir acım olmadı.Bu benim yeteneğim değil kendisinde acı bulan herkes yaşamaya bir şekilde devam etmek zorundadır.Ben sadece devam etmedim , kendi başımın çaresine de güzel bir şekilde baktım ve hayat ile her seferinde bir şekilde mücadele edip kazanabildim.





Yazılarımın acılarımı hafifletici bir yanı elbette oluyor, birinin okuduğunu bilmenin dışında yazarken kendimi yeniden keşfedebilme şansına sahibim.Bu yüzden insanlara yazmalarını tavsiye ederim.Yazabilmek için özel bir yeteneğe gerek yok elbet.Herhangi bir arkadaşınızla sohbet ederken alenen kelimeleri dilinizde döndürüp ağzınızdan çıkarabildiğiniz gibi bir kağıda ya da dizüsütüne de aynı şekilde dökebilirsiniz.

Önce hayatı değil kendi hayatınızı keşfetmeniz gerektiği gerçeğini bilmelisiniz..

Tek başınalığı babamı kaybettikten sonra öğrenmeye başladım ama tam olarak doğru diyemem.Çünkü ben babam varken de çok fazla babamsız kaldım.İşi gereği bazı geceler gelmezdi.
Çocukluğumun pazar kahvaltılarını ve pikniklerini çok fazla babamsız geçirdim.Şanslıydım çünkü büyük bir aile vardı ve aile apartmanında büyüdüm.Sırf bu sebepten bile o zamanlar kardeş eksikliği hissetmedim.Şimdi olmasını isterdim..

Bir çocuğun içine attığı duygularının içinde paramparça olmasının ne demek olduğunu iyi biliyorum.Yutkunarak sindirmeye çalıştığı istekleri ilerde parçalar halinde biriken güç olarak geri bildirim alıyor.Benim o yüzden babamdan öncesi ve sonrasını ayrı ayrı biriken yaralarımın gücü olarak görüyorum.

Babamdan sonra biraz daha hayata net bakmaya başladığım zaman sürecine girdim.Bu süreçte aile fertlerimin sayısını bile azalttım.Babamın ailesi ve annemin ailesi olarak ikiye böldüm.Babamın ailesini de babamdan biraz zaman sonra kendi isteklerim doğrultusunda kaybettim.Çünkü babamın ailesinin babamı sevmediğini benimsedim keza babamı sevmeyen bir aileden de beni sevmesini beklemedim.Lafta çok sevildim, kalpte hiç oralı değildim.

Para değil elbet mesele fakat bir ihtiyacın var mı diye soran bir tek annem kaldı.
O yüzden sırf annem için hırslıyım ve azimle ilerliyorum.Başım sıkıştığında normal insanlar gibi rehberimden babama ulaşan biri değilim bazen babam gibi görüp arayacak birinin olmaması çok gecelerin gözyaşı oldu ama her birini kendi başıma aştım.Bu yüzden iki tarafın ailesini de saygı bazında görüyorum sadece.Bana çok uzaklar..







Ardından geçmiş bir takım arkadaşlıklarımda da çok büyük hayal kırıklıkları yaşadım ve arkadaş ilişkilerine olan inancımı da silip attım.Gerekli görmedim.Çevremdeki insanları kolayca silip atmakta zorlanmamam beni üzmedi değil..Kendimi duygusuz ve kalpsiz biri olarak gördüğüm çok gecelerim oldu fakat öyle değildi.İyi olan bendim de ve içimde kötüyü hazmetmek istemiyordum.Cevabı bu kadar basit bir soru aslında.



Sosyal medyada aslında sosyal biri değilim fakat evet öyle görünüyor.Çok fazla şey paylaşmam çok fazla gezdiğim, çok geniş bir çevrem olduğu ve mutlu olduğum yanıltısına düşürüyor.Bu muhabbetlerle çok sık savaşıyorum ama artık buna da aldırmıyorum.Söylediğim gibi başkaları için yaşayan biri değilim.Başkalarının ne yaptığını da önemsemem.Keşke beni de önemsemeseler :)

Yalnız kalmak benim için bir amaç değildi aslında yalnızlık hakettiğim bir hazineydi.Kalabalığın bana göre olmadığını düşünüyorum.Eskiden çok kalabalıktım şimdi geriye dönüp baktığımda nasıl başa çıkabildiğime inan ben de hayret ediyorum.Yaşamak için ek insanlar arkadaşlıklar gerekli ama kafa yapımda insanlara denk gelemiyorum.Şuanda popüler kültürle mesguller..Ama sevdiğim insanlarla emeklilik dönemleri geldiklerinde görüşmeyi düşünüyorum.Biraz daha yaşamaları lazım.

Herkes gibi bende mezun olduktan sonra ne olacağını henüz kestiremiyorum.Sadece yol çizebilirim bu konu hakkında.Eskisine nazaran daha fazla kaderci biriyim ama hırsım da arttığı için planlarımı gerçekleştireceğime eminim.Her şeyi geride bırakabilecek kadar tok biriyim.

Önümdeki belirsizliklerde belirlediğim şeyler var sadece bundan bahsedebilirim.Elbette net şans kapılarım ve planlarım var ama bundan bahsetmek istemiyorum.Gerçekleşince zaten duyulur :)

Uzaklaşma fikrini çocukluğumdan beri sevmişimdir.Bir keresinde anneme sinirlenip bavulumu toplayıp ben doğaya kaçıyorum diye evden gidip sonra akşama geri döndüğümü biliyorum.Bu söylediğimi 13 yaşında falan yapmıştım.Psikolojide çoğu zaman uzaklaşma fikrini intihar ruh haline benzetiyorlar.Sevdiklerini cezalandırmanın bir seçeneği olarak gördükleri için hak veriyorum.Sevdiklerimi ve beni sevenleri cezalandırmak için uzaklaşma fikrim benim de çok küçük yüzdelerde olsa dahi var.Onları sevmediğim için değil onlarla yapamadığım için bu yoruma katılıyorum.

Hayalimdeki meslek elbette jeofizik mühendisi olmak değildi.Burçlara inanmam ama çok fazla gelgitlerim oldu seçeneklerim fazlaydı.Ama son iki yıldır doğru bir mesleği seçtiğimi düşünüyorum.
Plaza kültüründen hoşlanmıyorum, sabit fikirlere ve bilgilere ezber çekmek bana göre değil.Kendimi aktif bir şekilde geliştirmek ucu olmayan bir bilimin içinde yer almak beni inanılmaz tatmin ediyor.Her insanın kolay kolay fikri olmayan şeyleri öğrenmek doğaya bunları karakteristik yöntemleri ile uygulamak çok başka bir duygu.Zaten yerin tepkisini ölçüp algılayabildiğim günden beri insanları kurcalamaktan vazgeçtim.Yerin altı ve atmosferden sonrası için hayatımın geride kalan süresini harcamak için çok heycanlıyım.

Bölümümü tavsiye eder miyim, hayır.Şöyle ki tavsiye edeceğim kişilere ve karakterine göre değişir.
Çünkü çok zor bir bölüm.Okuması da bu bölümün hakkını vermesi de.Sadece bir mühendislik dalı değil az evvel de dediğim gibi koca bir bilim ve çok fazla dalımı, yönelimi var.Türkiyede genel olarak fikirler sabittir, jeofiziği de deprem bilimi olarak görüp geçiştirirler.Fakat ben ilerledikçe bu cevaba gülüyorum bazen sinirlenip haftalarca açıklamak istiyorum ama herkesin anlayabileceği bir dal değil.

Kesinlikle çok iyi fizik ve matematik bilgisine sahip bireylerin okuması gereken bir bölüm.Aynı zamanda veritabanı ve bilgisayar yazılımına,cihazlara, risk analizinde beyninin kısayol tuşunu kullanabilecek yeteneklerinin olması gerekiyor.En çok da meraklı..

Mühendislik ders çalışmayı sevmeyen , kafasının alternatif devrelerini çalıştıramayan öğrencilere göre değil.Bizde her şeyin başı su değil, matematik.Düz insanlar mühendislikte başarılı olamaz.Nasıl mimarlık öğrencisinde hayal gücü yoksa sıradan bir ofis mimar olursa mühendislikte de aynı şekilde iş bulamıyoruz diyen mezunlar çoğalır.

Çocuğum olsaydı tavsiye eder miydim sorusu bana biraz erken ve çok uzak bir soru fakat bu ebeveynlerin karışmaması gereken bir sorun.Daha çok en başından beri çocugun yetiştirilme tarzıyla alakalı.Ben bir anne olsaydım çocuğumu hiç endişe duymadan,duysam bile çaktırmadan doğayı hayatı kendi keşfetmesi için salardım.Ailelerin yetiştirme tarzlarını çoğunlukla yanlış buluyorum.Berrak bir zihni donatmadan elektronik taslak gibi yetiştiriyorlar.Sorunun cevabına netlik vermem gerekirse benim çocuğum ya kendi biliminin bilim adamı olur ya da gezgin :)

Erkek arkadaş mı :)) benim lugatımda en iyi anlaşabildiğim yakın arkadaş demek.Yani biraz kabaca olacak ama kızların muhabbetlerine pek tahammül edemiyorum.Fakat sevgiliyi sevgili olarak görmemek gerek aslında erkek arkadaş amacı dahilinde çok doğru bir tabir.Erkekten doğru bir erkekse çok güzel arkadaş olur.Sevgili sevgilisine en iyi arkadaş kalabilmeli o zaman mutlu kalınır.

Ben kullanmıyorum :))

Hayatı yalnız ve kendimle yaşamaktan zevk alıyorum.Birine en baştan alışmak benimsemek benim için yemek yemek kadar kolay bir şey değil.Sindirim problemim var.Aşk dedikleri bende gaz yapıyor.

Aşka inanmıyorum.
Abartıyorlar.

Annemi çok seviyorum sadece başka soru var mı bununla ilgili :)

Bir tane erkek arkadaşım oldu sadece ve o da bana sevgiliden çok dosttu.O yüzden kıymetliydi benim için uzun yıllar çıkarmadım hayatımdan.

Şimdi onu da anı olarak geride bıraktım.Bırakmak zorunda kaldım çünkü artık çok fazla yalama olmaya başlamıştı tabiri caizse.Genel olarak üzen bendim ama yara açan kendisiydi.

Allah mutlu etsin.Her zaman bir ihtiyacı olursa koşarım.O da bana koşar bunu bilmek bana yeter.

Evet.Evlenmeyi düşünmeyen biri değildim aslında ama bırak evlenmeyi ben herhangi duygusal bir olayın içine bile girmiyorum.Benden koşarak uzaklaşıyor bu fikir.Benim tercihim değil ama hayat benim hayatım.Planlarım ve kendimle yaşamak daha samimi.

Düzenimin bozulması beni çileden çıkartır.Zaten temizlik ve düzen takıntısını en üst seviyede yaşayan biriyim.Yemek yaparken bile bir düzenim vardı.Tıpkı o yemek programlarında olduğu gibi her şeyi önce düzenler sıralar öyle işe başlarım bir yandan da toplarım.Sanırım annem en çok bu huyumdan dolayı çok gururlanıyor :) Titiz olmaktan zarar gelmez çoğu kişiye benim ki zulüm geliyor ama ben böyle mutluyum.

Dolabım sınav haftalarımda bile dağılmaz her şeyin rengi kendine göre sırası askısı vardır.Güzel kokuya takıntım da keza öyle.Her gün evi süpürüp silmem benim için zaman kaybı değil diğer türlü mutsuz oluyorum.Zaten biraz da kronik toz, ev akarı alerjim var..

Anlaşmak değil sineye çekmek benim ki..Önemsemeden yaşıyorum :)

Dışarda vakit geçirmeyi seviyorum ama evde daha çok vakit geçiriyorum.Dışarı kültürü benim için cafe, mekan değil çünkü..Farklı ve kimsesiz yerlerden ibaret.En çok deniz kenarında oturmayı seviyorum.

Hedefim araştırma gemilerinde çalışmak evet itiraf edebilirim :)

Kesinlikle herkesin yapabileceği bir şey değil ama ben yaparım sonrasında küçük bir adada ya da sahil köyünde yaşamayı düşünüyorum.Şimdilerde gördüğün gibi antremanlara başladım.Hayat benim için bu şekilde tanımlanıyor.Özgür olmak değil mesele kafanın ve vicdanın rahat olması.


Sabahları koşuyorum ardından yüzüyorum sonra kahvaltımı yapıyorum bahçemde kendi ektiklerimi dalından koparıp tabağımda görmenin mutluluğu hiçbir şeyde yok.Çocuklarla ve köpeklerler vakit geçiriyorum kendim dışında.Dışardan yadırganıyor mu bilmem ama ben iyiyim!Böyle olmasını istemeseydim başka yerlerde olurdum zaten.

Tavsiye verecek yaşta değilim ama tecrübeye sahibim.Sürekli kendi sayfamda da bahsediyorum zaten ama burada sana özetle bir şeyler söylemem gerekirse,

Kendiniz için yaşamayı bilinçaltınızın her bir hücresine yerleştirin.








Friday, July 7, 2017

Püf Nokta





Buradayım nefes aldığım sürece iyiyim ve hep iyiye gidiyorum.

Mühim değil en iyi olmasına gerek yok.Bazı şeyler var her insanda kendine has ve kendisi ile bütünleşmiş bir koşul ile.Herkesin ek bir nefese ihtiyacı vardır fakat hiç kimse bu duruma yargılarını kırıp yaklaşmaz.Köşesinde tepkisizce tepki almayı bekler.


Nadir zamanların ve kişilerin özel bir süper gücü var.Kendi nefesi ile evrenden gelen nefesi birleştirebilmesi gibi.Onu farkedebildikleri anda tutup yakalayabilen insanlar yalnızlığı kendi rijit mottoları ilan ederler ve bunu kimseye belli etmezler.Kalabalığın kendince anlayıp azalmasını bekler.


Önce birer birer ardından düzine şeklinde azalır kalabalıklar.Şimdi yok oldu ve koca bir hiçlikte kaldığımızın farkındayız.Bu his dünyanın hiçbir mal varlığına değiştirelemez.Kendi dünyamızın ve evrenin tek kahramanı yine evrenin kendisidir ve bizler amazona bekçilik yapan yerliler kadar savruk bir o kadar da özgürüz.


Teknoloji ve modern hayatla iç içe yaşamanın yağmur ormanlarına ve bireylere hiçbir faydası yok.İlkel bir şekilde sadece nefes almak bedenimize ve ruhumuza verdiğimiz en güzel hediye.Önce kendinizi nefes alırken sevin..


"Şuan çok şanslıyım çünkü ciğerlerime hak ettiği değeri bolca bağışlıyorum, kendimi seviyorum.Kendimi en çok burada kendimle bir başımayken seviyorum!"


Hakkı ile nefes alabilmek ciddi bir mesele.Milyarlarca canlıdan sadece binlercesi hayatı nefes alarak yaşayabiliyor.Bizler emeklerine sadık kalan sevdiklerine sadakatli davranan vicdan köleleriyiz.Fakat hayat bu değil.Hayatı bize bağışlayan sadece annelerimiz değil yalnızca onların emeği kalmamalı üzerimizde.En çok kendimiz katkı vermeliyiz hayatlarımıza.Devlet hazinesi gibi özel bölgelerde korumaya almalıyız.Çok önemli inanın.Eğer burada istemeden yaşamak zorunda bırakıldıysak buna hakkını vererek karşılık vermeliyiz.O yüzden hayatın tabakalaşan düzenini durdurun.İmkanların olmasına gerek yok bunu ofisinizde şantiyede bile yapmak mümkün.Nasıl mı?


Kendinizi yıpratmayın asla kulak asmayın ve birine ihtiyacınızın olmadığı bilincinde kalın.İnanınca ve isteyince bir başına bütün dünya kurallarının üstesinden gelip ekvatordan kutuplara doğru yürüyebilirsin.Önce yürüyün yukarıya doğru çıktığınızda artan basınçla koşmaya başlayın ciğerlerinizi yakın ve sonra kendinizi deli bir rüzgara bırakın uçacaksınız..


İleriye dönük özgürlük planlarınızı canlı tutun ve kanayan ne kadar dokunuz varsa durdurun baktınız durmuyor son damla akan kana kadar acınızı bir kuytuda sıkıp arının.Acılarla yaşamanın bir albenisi yok acı zaten bir süre sonra alışkanlığa dönüşür.Alışkanlıklarınızdan ilkel bir şekilde kurtulun.Sanki o ilk ateş hiç bulunmamış gibi ilk aşk hiç yaşanmamış dünyada sadece siz varolmuş gibi yaşayın.


Kendinize yeni bir dünya kurun!Orada Adem ya da Havva siz olun ama bir diğerini senaryoya koymayın.Dinozarların ve atların aynı topraklarda gezindiği bir populasyon olsun. milattan öncesi ve sonrasında ilginizi çeken her şeyi yerleştirin.Gökyüzünüz berrak ,sularınız hep soğuk olsun.Timsahların üzerinde güneşlenin ve bu sizi asla tedirgin etmesin.İnsanın nefes alması için göze alamayacağı bir tehlike yoktur.Ama dediğim gibi basit değil özel nefes alın.Kendinize özel kalın.Kusurlarınızla barışık olun zamanla kusursuzlaşın.


İnsanları sevmek zorunda değilsiniz.Kendinizi çok şiddetli hissetiğiniz zamanlarda küçük bir çocuğun günlük rutinlerini takibe alın.Küçüklüğünüze dönün.Çocuklar güzeldir.Sokaktaki hayvanlar da.Kurumaya yüz tutmuş bir palmiye ağacının gölgesinden sızan güneş ışıklarına bile tapın.


Hayatınızda salıncaklarda sallanın atların üzerine binip oklu orduların dizilimini dağıtın kendinize yol açın ve yol alın.Önünüze kendinizden başka birini koymayın daima güneşin batışını takip edin.


Ruhunuza sevgilerimle :)


*Oscar and The Wolf - Breathing