Burada da hiç merak etmeyeceğiniz fotoğraflar paylaşıyorum

Instagram

Thursday, July 28, 2016

























Bu sabah  “Olsun hayattasın, yarın daha iyi bir gün olur belki, nefes alıyorsun, ne olursa olsun nefes alıyorsun”  diyerek yataktan dümdüz kalktım.Cam kadar net bir suyun en dibinden keyifle ilerliyormuşum gibi, bazen nefes almak için yüzeye çıkmaya gerek yokmuş.

Umutlu kalmak ve hayal kurmak arasında çok ince bir çizgi vardır.Oradayım!

Tuesday, July 26, 2016

Güzel bir şarkıyla duygulanıp sevdiğim insanlara sarılma arzum da geçti her şeyi geride bırakabildiğim gibi.Seni beklediğim soğuk koridorlarda beni umuda bağlayan şarkılara bir başıma sarılmaya bağımlıyım.Vazgeçmek zorunda kaldığım en büyük gerçeğim sensin ve bu zorundalık beni paramparça kelimelere sıkıştırıyor.Yokluğuna alışmak her şeye düşman olmama yetti.Yokluğun vakitsizce gelen gözyaşlarına dönüştü.Gözlerimden süzülmese bile kestiğim ümitlerimi hep çizgilerimde taşıyorum.Hadi bana bu gece bir hediye ver.En azından dağılmış cümlelerim toparlansın.Hayattan hiçbir beklentim yok fakat hala bana elini uzatman konusunda umutluyum.Oradasın biliyorum, beni bırakmadığını farketmemi istiyorsun.Belki sen de farkında değilsin yokluğunun, umarım öyledir çünkü bilirim sen çaresiz kalmayı ve beni öylece bırakmayı istemezsin.Başucumda hep gitmekten söz ederdin ama orta yaş sendromuna verip geçiştirirdim.Hissediyor muydun, hevesleniyor muydun? Dur elini bana uzatma cevabı biliyorum kalsaydın daha çok üzülecektin.Ayak bileklerin omuzlarındaki yükü taşıyamayacak kadar yorulmuştu.İnsanın isteyip de yapamadığı şeyler meğerse kalbini ne çok yoruyormuş.Kendini tüketmek de çok haklıymışsın.İçinden konuştuğun şeylere ortak olamadım özür dilerim.Biraz tutunup dayanabilseydik her şey daha iyi olur muydu? Üzerinde manasızca duran toprak gibi dümdüz. Basit kalabilir miydik?

Tek bir kurşun ile bütün geçmişini ortadan kaldırırsam kollarıma doğru filizlenir misin? İnan senden ve hayattan hiçbir şey istemiyorum.Yaşadığım her şeyi gelişinle geride bırakıp üç kişilik hayatımıza devam etmek istiyorum.Evimizin çatısı olmasa da olur, her gün aynı yemeği tek bir tabakta yemekten şikayet bile etmem, bütün güçleri terkedip saman kağıtlarından yeni bir sayfa açalım.Aç kalalım, açıkta kalalım ama siz hep iki yanımdan elimi tutun.Tutacak elleriniz bile olmasa binbir geceye şükürlerim olur, nefesinizi uyurken hissetmem yeter.Eğer memnun değilsen gittiğin yerlerden lütfen terkedip geri gel.Sana söz susup içine attıklarınla birlikte yüzleşeceğiz.

Kalbimde kocaman bir delik, sana olan tüm kıyılarımın suları tükendi.Yalnızlığım seni beklerken sekiz baharı geride bıraktı.Baharlarımda açacak çiçek kalmadı.Kasımdan kalma kurumuş son yaprak gibiyim, düşmem için son bir baharım kaldı.Hadi söyle onlara ben düşmeden seni yeniden toprağında filizlesinler ki dalına tutunabileyim.Bize yeni umutlar vermelerini söyle.Hiçbir şansımız yoksa son yaprağım için yanında yer aç kendi isteğimle karanlığına ortak olayım.


Friday, July 22, 2016

Çaresiz zamanları yaşıyorum yeniden ama hayat bir yerden alırken diğer bir taraftan ödeme yapıyor, yapacak inanıyorum.Sizi bilmem ama hayatın bana olan çok fazla borcu var.Son ödeme tarihi koymak yerine kendime yeni bir sabır yöntemi buldum.

"Dua ve şükür"

-Allah'ım,dar zamanlarımda babamın uzatamadığı desteği sen bana ulaştır!Eksik ve güçsüz kaldığım yanlarımı sen tamamla.Beni yarı yolda bir başıma bırakma,utandırma.

Sunday, July 17, 2016

Saygı için Saygı













Bu postu ilk defa dizüstüne dökmek istemeyerek atıyorum, çünkü sürekli 
içimden çıkıp kendimle yüzleşmekten akıl sağlığımı kaybetmek üzere olduğumu farkettim.Kulaklığımdan gelen şarkıların sonuna doğru dışarıdan şiddetli bir şekilde bir şeylerin kutlama sesleri geliyor, öte yandan camiden gelen imamın sesini ayırt edebiliyor ve işitebiliyorum.İkilemler arasında sıkışıyorum.Gözlerimi kapatıp, umutlu şarkılar dinlemediğim sürece sokaklar beni endişeye sürüklüyor.Sahi neyi kutluyorsunuz? Gerçekten ben de kutlamak istiyorum.Zaferlere ve tek yürek olmalara hiç alışkın değilim.En son bir olduğumuzu hatırladığım zamanlar milli takımda İlhan Mansız oynuyordu.Bu kadar yüksek sesle ülkemizin bayraklarını alıp nereye gidiyorsunuz? Ben de geleyim diyorum..Ardından bir bakıyorum yerde kanlar içinde yatanlar, ölenler ve kapılarını kapatıp sıvasız evlerinde kahrolan aileleri görüyorum.İnanın bu kutlanacak bir şey ise ben de çıkıp kutlayacağım.

Yaşadığımız kabuslar dün ve bugünle sınırlı değil, artık insanlar balkonlarına bayrak asmaya çekiniyor.Balkonlarımıza ne için bayrak asacağımızı, o bayrağı ne amaçla taşıdıklarını kestiremediğimiz kişiler ve olaylar yüzünden bilemiyoruz.Bu bile büyük bir problem aslında.Hukuktan ve siyasetten anlamıyorum, siyaset yapan biri de değilim.Size son iki günü ve gezi farkını bile karşılaştırmayacağım.Anlamayacaksınız çünkü herkesin siyaseti kendi çıkarına kadar.Gerçi ülkemizde hatta dünyada siyaseti, siyasetten anlayan kişiler konuşmuyor ne yazık ki.Düşündüklerim ve yazdıklarımı hiçbir zaman siyasi tarafımdan ötürü paylaşmadım ya da dile getirmedim çünkü hiçbir şey bilmiyorum her sayfadan, her kanaldan ve her dilden farklı şeyler öğreniyorum.Şüphe ve güven yanyana bile değil!
Ben yaşananlara tamamen vicdanım, kaygılarım ve kalbimle yaklaşıyorum.Yaklaşma diyenleriniz oldu duyar gibiyim.Fakat bak güzel kardeşim eğer bir nebze vicdanınız varsa akan tek damla kan için bile gözyaşlarınız akmaya, yüreğiniz sızlamaya müsaittir.Öncelikle herkese anadan doğma saf bir vicdan ve kalp diliyorum! Problemin temeli buna dayanıyor çünkü.

Mesele büyük bir kirli para ya da koltuk sevdası ise silahlar susacaksa, alın hepsi size kalsın.Ben ve bir çok insanın sizden tek bir ricası var, artık kimse ölmesin! Yitirmeden anlamama meselesi de olamaz bu çünkü hesapsız ve günahsız ölümler söz konusu.Sadece gariban kaybı veren tüm düzene karşıyım, karşıyız.Kabul, belli ki bu düzen değişmeyecek.Her bir gün eskisi kadar güzel olmayacak ya da karanlık acıyı yaşayanlar için geçerli kalacak.Başımıza gelmediği sürece biz kaldığımız yerden devam edeceğiz.Ben son yıllarda kendimi en çok şehit annelerinin yerine koydum, empatisi bile acı.Bu empatiyi kısa bir sürede olsa kurabilseydiniz gecenin ikisinde hala bir şeyleri düğün havasında ispatlamaya çalışmazdınız.Affıma sığınarak soruyorum, kazancınız ne? Ulaşım bedava oldu diye mi döküldünüz,bizden habersiz karnınızı doyasıya dolduruyorlar da biz mi atladık bu detayı,üzeri kan dolu bayrağı alıp şehit aileleri için sırtlanıp destek olmaya bile gitmediniz.Neyin sevinci bu?

Darbeymiş, yaşamadım hiç ama eminim şuan ki tablo kadar kötüdür.Pencereden sizi gözyaşlarıyla izleyen aileler onu da desteklemiyor buna inanın.Siz, biz ayrımını; biz diye ayıran sizler başlattınız bunu önce aydınlatalım.Ayrılmaya maruz kalan evlerinde gelecek için kaygılanan bizler ve sokaklarda neyin aşkıyla çoştuğunun farkında olmayan sizleri yarattınız.Lütfen! Elinizi vicdanınıza koyun.
Başımızda ne dönüyorsa dönsün bir ana ağlıyorsa, senin evladını sırtına yükleyip bir kaç otoriter çıkın dedi diye çıkmaması lazım.Saygı duyuyorum, tarafınıza destek vermek istiyorsunuz belli ki o zaman bu durumu mağdur ailelerin gözüne sokarak yaşamayın, saatlerce ve şuursuzca.Tekrar söylüyorum kendi adıma saygı duymaya karar verdim ve artık yaşanacak her şeyi kabullendim fakat dramı sevinçle savaştırmayın.

Yalnız kalmadığım konular var, hayal kırıklığına uğradığım kadar olmasa da.Sizi ucu ucuna doyuran emekli maaşınızla koşa koşa gittiğiniz meydanlara yeten gücünüz bir gün sizden kesilecek ve bu devletin düzeni, kendilerinden bile küçük olan hırpalanan askerlerin ve polislerin ablaları, abileri tarafından yeniden kurulacak.O zaman bize muhtaç kalmayacak mısınız? Babasının dağda ölmesine sebep olduğunuz bebekler gün gelip babasının hırsıyla büyüyüp karşınıza geçmeyecek mi? Durun ben cevabı biliyorum, hiçbiri sizin karşınıza geçip hesap sormayacak.Sizin en iyi şartlarda yaşamanız için sizin adınıza yeniden direnip hak ve adaleti saklandıkları yerden çıkaracaklar.Bugünün haksız zenginleri, yarınların mağdurları olarak tarihe geçecek.Hiçbir zaman kendi topraklarında olan kardeşlerine kin tutmayacak, ayrım yapmayacak.Bu düşe kalka gerçek olacak.Ezanlara sığınıyorsanız vicdanlarınıza da sığınmanın vakti geldi acıları paylaşın, yalvararım ayırmayın vurmayın.Vuranlar, ezanın yolunda göğe ellerini kalpten açanlar ve inananlar değil.İçlerinde ki canavarların çıkmasına yardım edin.Kaybettiklerimize saygı duyun, sükunetinizi koruyun.Düşünemeyeceğimiz kadar büyük güçlere sahip olan, BOP vb kazılı düzenlere ayrı düşüp yenilmeyelim.Esas beklenen durum hallerini, bir olup hayal kırıklığına uğratalım.Çok uçsuz bir hayal belki ama denemeye değer!Bizden istenileni onlara vermeyelim.Herkes kendi hayat rolüne geri dönsün.Evladınızın, sevdiklerinizin başına gelmeyen her şey dile de kalbe de kolaydır.Bu bela sizi de bulmadan fikirlerinizi aydınlatın.Görüş değiştirin demiyorum, çözüm bulun.Böyle giderse bir sonraki umudunuz olan bizleri de kaybedeceksiniz ya başka topraklara hizmet için gideceğiz ya da bizim de ölümüzü kaldırımlardan toplayacaksınız.

Kopmayın ve ayırmayın, sabırla kalın.
Kornalara basacağınıza dua edin, hayırlara vesile olsun!

ya da boşverin kutlayın, biz ağlarız.

Tuesday, July 12, 2016

Hayatımın Kolonları

Herhangi bir şeyi kafaya takınca güzel olmuyor, özellikle de geçmişe takılı kaldıysan hep yerinde sayıyor ve yıpranıyorsun.
Bir kere uyuyamıyor insan.
Uyku ilaçları faydasız; herhangi bir maçı ya da ninni tadında bir belgeseli açıp düşünmeden uyumaya çalışıyorsun.
Anın tadını çıkartamıyorsun, gülümsediğini farkettiğin an ışık hızıyla o eski anına dönüp dudaklarını kapatıyorsun.
Midene garip ağrılar giriyor, derin nefes alma ihtiyacı duyuyorsun ama nefesin gri.
Pek tat vermiyor hiçbir şey, en sevdiğin tatlıyı yerken bile tadı damağında kalıyor çünkü.
Ruhsuz kalıyorsun en çok!
Sevdiğin insanlarla bile vakit geçirirken aklın ve gözün başka yerlere takılıp dalıyor.
Anı durdurup acıyı başlatıyorsun.
Oysa o saniyelerin mumla arayacağın anlık mutluluklarındı
Demek istediğim kendinden çalıyorsun, ben bu şekilde kahraman olmak istemiyorum.
 Dün öğle saatlerinde tam aklımdan geçirip kahve sohbetime dahil ettiğim rahatsızlığımı önümüzde duran gazetede çok samimi her ailenin manevi kızı olan sevgili Gülse Birsel'in kaleme aldığını görünce mutluluktan gazetenin sayfasını koparıp çeyizime koyma kararı verdim.Çeyizim bana özel bu yazıyı hepinizin benimsemesini istediğim için buraya da şöylece konduruyorum.
Ağzına sağlık tatlı kuş ! :)

Bonus: Geçen hafta uğradığıma pişman olup, yazının ana başlıklarından birini tema alan skandal ve ne yazık ki diye kameraya aldığım içler acısı gerçek de kısmen burada yazıdan hemen önce

su dökmeye gittiğim tuvalet aslında akşam için düğün randevusu alan 3 yıldızlı bir kuaförmüş..
işte sudan çıkmış *happy hour* balıkları
sahiden mi happy??


Yeni başlayanlar için 'beach club' adabı
10.07.2016 Pazar

Hep birlikte güneydeki beach club'ların raconunu, estetiğini, kültürel ve sosyal boyutlarıyla inceleyelim mi? Her bölümün sonunda o paragrafın anafikrini de yazdım. "Yazar burada bize ne vermek istemiş" diye kıvranmayın, yazıktır, hava çok sıcak.
Bodrum ve Çeşme beach club’larındaki araştırmalarımda, beni en çok şaşırtan husus, bu beach’lerin deniz kenarında oluşu!

Zira buralarda saat ikiyle üç arası şöyle usulen bir denize çimiliyor, sonrası içme, piyasa yapma ve dans başlıyor. Yani aslında dağa beach club yapıp, ortaya fıskiyeli süs havuzu da koysan yeter. O da arada şöyle bir girip ıslanıp çıkan beyler için. Hanımlar zaten hiç denize takılmıyorlar. Çünkü malum, makyaj ve saçın bozulmaması, örgü mayokininin ıslanmaması lazım.

Demek ki önce kılık kıyafet ve davranış kurallarıyla başlayacağız.

En popüler ‘look’: Hanımlarda örgü mayokini altı bir şey.

Bu bir şey, efil efil etek olur, kot şort olur, dert değil. Mayokininin üstündeki şey daha önemli. Yaptığım gözlemlerde pek farklı ve gösterişli takılar takıldığını idrak ettim. Gerdanlıklar var mesela. Bayağı böyle kat kat gerdanlık. Geçen arkadaşın düğününe gittim, öyle takı takmadım. Vücutlar, belli ki bütün kış haftada beş pilates seansı görmüş. Saçlar fönlü veya maşalı, makyaj doğal görünümlü ama sanırım terlemeye dayanıklı malzemeden. Zira o esnada sıcaktan benim ağzım burnum bile erimiş akıyordu.

Anafikir: Beach club öylesine yüzme ve yan gelip yatma yeri değildir!

BEACH CLUB’UN İYİSİ KÖPÜKSÜZ OLUR

Beach’leri birbirinden ayırmak lazım. İyisini bulmak lazım. Mesela gittin, baktın aaa köpük yağmaya başladı, belli ki köpük partisi var. Hemen kaç, belli ki orası Gümbet. Biraz sonra ciğer gibi yanmış şişman İngilizler, İrlandalılar gelip yetmişer bira içip taşkınlık yapacaklar! Ama baktın uzaktan beach’e, aşırı bronzlaşabilmiş, fakat saçı Norveçli gibi sarı ve pilates vücutlu hanımlar var, biraz yaklaş. Mönüde frozen’lı passionfruit’lu telaffuzu zor kokteyller varsa, ikinci ipucu cepte. Ve baktın o pilates vücutlu güzel hanımlar çılgınca dans ediyor, yanlarındaki beyler ise hafif göbekli ve asla dans etmeyerek, bir şeyler yiyip telefonlarından futbol takip ediyorlar, tamamdır. Onlar havalı Türkler, ve sen, bahsettiğim popüler beach club’lardan birindesin.
 
Anafikir: Beach club yerli ve millidir.


Bodrum beach club’larda ekonomik kriz yok, giriş 150-200 TL civarı. Mülteci sorunu filan da yok. Mülteci sorunu olarak birasını bakkalda içip gelmiş orta gelirli gençler kastediliyor olabilir. Güvenlikler de onları 300 metreden tanıyor, adeta röntgenle cüzdanlarını, kredi kartının limitini görüyorlar, ve “Yer yok” diyorlar.

Geldik mühim konuya. Bu club’larda yer ayırtmak lazım. Racon bu. Ama öyle alelade bir yer olmayacak. Beach club’da şöhret ve cemiyet hayatındaki yerine göre bir konumlandırma var gördüğüm kadarıyla.

Bar kenarı ayakta veya yer minderinde, en iyi ihtimalle avuç içi kadar bar masalarına dayanmakta olan televizyondaki moda programı kızları, dizilerin üçüncü rolleri, öğrenci bütçeli gençler vs.

Şezlonglarda hali vakti yerinde tatilciler, dramaların karakter oyuncuları, Açıkhava’da konser yapamayan ama yüzü tanınan şarkıcılar, zengin aile çocukları.

Localarda veya yataklı kabanalarda sokakta resim çektirilen ünlüler, cemiyet hayatının önde gelenleri, müdavimler, dizilerin başrolleri.
Yani hava kararmadan yan rolle başrol aynı pistte dans etmiyor, öyle diyeyim.

Anafikir: Beach club’ın özü bir ‘kast’ sistemidir.

MEKÂNDA KOKTEYL İÇMEK NEDEN MECBURİ?

Bazı beach’lerde cibinlikli yataklar var.

Ki kanımca en mantıklısı bu. Zira gündüz 37 derecede, çok yüksek volümle kâh Demet kâh Serdar kâh Hande çalınca, başı tutuyor insanın. Bir aspirin alıp azıcık şöyle uzanmak istiyor.

Ben de hep böyleyim zaten. Aman yemek buldum mu yiyeyim, yatak gördüm mü uyuyayım. Oysa elin mayokinili kızı yerinde duramıyor. O kadar çalışkan ki, selfie çekip Instagram’a koymaktan, başkalarını like yapmaktan denize ayağını sokmaya vakit bulamıyor garibim.

Anafikir: Beach club bir mesaidir.

Oysa beach’te aspirin değil kokteyl içeceksin. Zaten o sıcakta o müziklerle dans etmek kahveli çaylı kafayla zor. Fakat öyle “Soğuk bir beyaz şarap alayım” filan gibi de vasatlaştırma kendini! Kokteyl içeceksin ve bunlar evde asla bulamayacağınız malzemelerden olacak. Mesela ‘passion fruit püresi’! Duydunuz mu hiç? Hadi sorun köşedeki markete ‘passion fruit püresi’ var mı diye? Bakalım ne diyecek. Ama işte o beach’e gittiğinde, kokteyl listesine bir bakıyorsun, tanıdık bir tek votka, portakal suyu filan var. Gerisi, passion fruit püresi, ‘mango chutney’ coconut suyu, misket limonu fata fitisi. Her an kokteyl malzemelerinin arasından maymun filan çıkabilir. Nereden bulup alıyorlar bunları arkadaş?

Öte yandan içecekler ne kadar alafortanfoniyse, yiyecekler de o kadar bizden. Lahmacundu, köfteydi, menemendi, pideydi...

Anafikir: Beach club gastronomik bir dünya turudur.

KÜLTÜR VE SANATA GÖNÜL VEREN BEACH’LER

Bazen sanatçılar sahne alıyor beach club’larda. Ama sanmayın İdil Biret filan.

Sahneye çıkan sanatçıdan bir performans beklemeyin hatta. Genellikle seksi elbise veya mayokini-gerdanlık takımla çıkan genç hanımlar veya şortlu, aşırı yanmış ve aşırı dövmeli genç beyefendiler oluyor. Başkaları tarafından icra edilip kaydedilmiş müzikleri CD’çalardan, kendisi daha usta bir “sanatçıysa” plaktan arka arkaya çalıp, arada “Hadi kopuyoruuuz” filan diyorlar.

Beach club’ların beni en çok cezbeden yönü bu oldu. Bence şahane iş. Benim meslek bilgisayar başında, setlerde gençliğimi yedi. Ben zaten müzik çalıp milleti coşturma işini eşimi dostumu eve çağırdığımda bedava yapıyorum. Mayokinim de var bir tane. Bir şangır şungur gerdanlık bulsam, çok fena yansam, bir de aynalı güneş gözlüğü çeksem gözüme, bence tamamım.

Sonbahara kadar ekmek kapımı buldum. Kimse benden yazı mazı beklemesin. Biraz da eğlene eğlene para kazanayım yav! Derhal afişlerimi bastırmaya ve beach’lerle sezonluk anlaşma yapmaya gidiyorum. Ancak korkarım yevmiyemin bir kısmı ‘frozen passion fruit puree with a twist of paprika, lime and vodka’ gibi özgeçmişi benden daha uzun bir kokteyle gidecek. Zira o gürültü, sıcak ve kalabalığı ayık kafayla çekemem!

Anafikir: Beach club kalkınmadır!