Burada da hiç merak etmeyeceğiniz fotoğraflar paylaşıyorum

Instagram

Wednesday, September 26, 2012

Ne ara bozuldu bizim senaryo


”Bu film benim filmim, burda esas kız benim
senaryoda bile yokken bu süslü şıllık da kim?”
Her şey tamam da, şu kendini yaşamın kıyısında kalmış gibi hissetmenin verdiği duygu çok garip.
Başkalarının birçok alanda senden çok daha iyi olduğunu, ne kadar güzel kıyafetler alırsan al onların senden daha güzel olacaklarını, senin saatler harcadığın ödevleri onların yarım saatte bitirdiklerini, onların mutsuzluklarının bile seninkilerden daha tiyatral olduğunu sanmak seni yok yere geri atabilir. Olsa olsa çocukluktan kalma bir alışkanlıktır herhalde bu
Hadi onlar da tamam, sen kendi üzerine gelmelerini bir şekilde örtbas edebilirsin; ama bir gün gelip birileri seni geriye atıyorlar bu yarışta. Gerçekten kıyıda kalıyorsun.“Sen burada yoksun” diyorlar.
Yani dış kapının mandalı olmak.
Örneğin biriyle ilişkin varken, birden bitiveriyor ve sen kapı dışarı ediliyorsun. Buna alışmaya çalışırken, daha alışamamışken sen, birden roller değişiyor, sen o kapının dışından içeriye yeni geleni izliyorsun; perdenin arkasından, Facebook duvarından, ortak arkadaşların söylediklerinden.
Birine aşıkken sen, onun bundan haberi yokken ya da varken ama tepkisiz kalmışken; sen buna alışmaya çalışırken, umutlarını sıfıra indirgemeye çalışırken hiç senin olmayan bir yere geliyor yeni biri, onun yanına. Bu kez kendinde hiçbir hak bulmayarak izliyorsun olanları.
Yani, sen küfürler ediyorsun bütün bunlara; o senin kadar güzel değil bir kere, sen ondan daha zeki, eğlenceli, kültürlü, sadık, aşktan anlayan birisin. Bunu O neden anlamıyor, o neden anlamazdan geliyor, o neden başka birini anlamayı seçiyor?
Bu işte bir yanlışlık mı var, zaman ne ara bu kadar çabuk geçti de sen bu kadar gerilerde kalmışken o bu kadar ilerlemiş? Yani ne ara bozuldu senaryo, yeni oyuncu alacak kadar?
Ne ara unutmuş seni?
Ama en kötüsü hiç hatrına sokmaması.
Sen orada oturmuş arkadaşlarınla beraber hakaretler yağdırmışsın onlara,ayrılmalarını beklemiş, bağırıp çağırmışsın, kafanda bir eksi artı listesi oluşturup kendini çoktan tepelere çıkarmışsın. Sen, eskiden kendini yok yere o yarışın gerilerine atarken; bugün gelmiş birileri sana “Sen burada yoksun” diyor. Resmi açıklamasını yapıyorlar senin bu konuyla alakasızlığının.
Yani sen aptal gibi kalıyorsun.
Seninle beraber onlara küfürler yağdıran arkadaşların susuyorlar, Facebook profillerinden takip etmek yetmiyor, biliyorsun ki orda paylaşılanlardan çok daha fazlası oluyor aralarında; bir gün küsüyorlar, sonra barışıyorlar ve bunun senin hayatında somut hiçbir değişimi olmuyor. Yani sen yoksun. O arkadaşlarından biri gelip “Bu senin harcın değil” demeye getiriyor en nihayetinde. “Sen onların arasında değilsin”
Onların arası kötü de olsa iyi de olsa, o onu sevse de sevmese de; sen yoksun. Ama sen onların hayatını herkesten daha iyi bilmeye çalışıyorsun. Maalesef saçmalıyorsun ama yapılacak ne var başka !
Seni senaryodan atıyorlar. Bir gün oturup “Ben orda yokum” diyorsun. “Ne desem boş, ne yapsalar boş, ne yapsam boş, ne etsem boş”
Her şey tamam da, birilerinin sana senin çocukluk hislerini hatırlatmaları çok kötü. Senin başkası yerine tercih edilmeyeceğini yüzüne bu şekilde vurmaları, çok acımasızca. İçinde olmadığın bir hikayeyi öğrenmeye çalışırken aylar geçiyor, sıfıra sıfır elde var sıfır; ne elde edecektin, ondan ayrılıp sana gelecek ve mutlu mu olacaktınız?
Biliyorsun, bu hep olmuyor ama bazen, bazen çok fena koyuyor, biliyorsun. Esas kızken, kafanda kurdugun o dünyada ya da gerçekte, birisi gelip senin olan/olamayan yerini alıyor; senin esas oğlan elden gidiyor. Sen burda fısıldarken, kimse seni ordan duymuyor. Kıyıda.
Her şey tamam da, iki kişinin ilişkisine uzaktan yorum yapmaya çalışan 3.kişi olmak, bize karşı O olmak; yani dış kapının dış mandalı olmak çok acı.
“Bu rol bana göre miydi?”




küçük simge..

No comments :

Post a Comment