Burada da hiç merak etmeyeceğiniz fotoğraflar paylaşıyorum

Instagram

Friday, August 23, 2013

Giden Biri*




Okuldan, her zaman içinde bulunduğu yerden ne kadar arkadaşın, tanıdığın varsa o kadar iyidir. Ben çoğunlukla bu konuda sınıfta kalırım. Lise sona kadar sınıfımı sevmemiştim, insanları sevmemeye bahaneler aramıştım. Üstelik 3 yıldır aynı sınıftaydım, FEN sınıfıydık biz. Beni pek sevmiyorlardır diye sınıfımdakilerle fazla muhattap olmamaya okuldaki en yakın iki arkadaşımla takılmaya çalıştım hep. Üstelik bundan garip bir gurur duyarak. Olduğum yerlerin dışında bir kurtuluş arıyordum hep. Sanırım kolay olan buydu. Başka yerlerden en yakın arkadaşlar ya da sevgililer, her zaman bulunduğun yerde yalnız hissetmene çözüm olamayabiliyorlar.

Lise sınıfımı çok sevmem lise son yılıma denk gelir. Bir gün beraber aslında 38 kişilik bir aile olduğumuzu farkettim çok gülüp eğlenmiştik. Tahtaya çıkıp onlar ders çalışırken yaptığım salaklıklara nefes almadan güldüler bazen kalem fırlattılar. Sonra onları hep sevmeye bahaneler aradım. Beni hep güldürdüler. Ben onları hep güldürdüm.Mutlu bir sınıftık. Her telden kafa yapısı vardı. Ben okula sivil gelirdim tartışırdık hocanın önünde hoca bizi müdüre yolardı. Derslerden kafaya göre çıkar giderdik. Sınıfta 4 kişi aynı anda terk edilmiştik. Arkadaşım diğer arkadaşıma sandalye fırlatmıştı. Sonra ağlamaya başlamıştı. Ama sinir bozucu şekilde komiktik. Sınıfın arkasına kafe kurmuştuk, gerçi dağıttılar sonra. İpodlardan birini takardık sınıftaki hoparlöre, müziğimiz eksik olmazdı hiç. Seksi danslardan bahsetmiyorum bile. Peki ya İsmail YK.. Kimseyi düşünmeden ve kendini yakıştararak dans etmek de önemli, o konuya da gelelim sonra.

En kötü zamanlarımda bile sınıfın o ailevi havasına sığındığım günleri düşününce, onları sevmeye neden bu kadar geç kaldım diye kızmıştım kendime. Çünkü rahat olan buydu, içinde bulunduğun yerin güzelliklerini fark edebilmek. Sadece insanları sevmek de değil bu, bir zamanı sevmekmiş. Kaçmakmış daha önce yaptığım, anlıyorum.

Üniversiteye başladığımda da aynısı oldu. Hazırlık okuldaki arkadaşlarım için şu anki arkadaşlarının %75ini edinme yeriyken benim için pek öyle olmadı. Gerçi en sağlam dostluklarım o günlerden kalma. Ama ben hep bu tarz olayların gerisinde kaldım. Başka bahanelerim oldu. Uzun kalamadım, kulüplere takılamadım, okul dışından sevdiğim biri vardı hep onun yanına gitmeye çabaladım. Şehri sevmedim , onun yaşadığı şehri sevdim. Üstelik denizi bile yoktu..Hep filmi başa sarıp onun yanına gitmeyi istedim, ama hep bir dalga çıktı karşıma.bana kalırsa yine kolayına kaçtım. Daha doğrusu, bulunduğum yeri sevmeme olayından garip bir gurur duydum. Okul dışındaki arkadaşlarımla görüştüm, onların çok daha iyi olduğunu, üniversitenin yeterince sevimli bir ortam olmadığını söyledim hep. Halbuki orada durmalı ve daha fazla arkadaş edinmeliydim. Ders erken bitince insanlarla bir kahve içmek en doğrusuydu. Ben kaçtım

Sonra zaman geçti, bu sevdiğim insandan kesin olarak vazgeçme(!) kararım beni geçen yıl okulla daha fazla ilgili olmaya iten şey oldu. Tabii ki geç kalmıştım, bahsedilen birçok insanı tanımıyordum. Arkadaşlarımın yanındakileri muhakkak tanıtmaları gerekiyordu. Ama çok daha iyi oldu. Herkesle yakın arkadaş olunamayacağının farkındayım ama olabildiğince çok insan tanımanın zararlı bir tarafı yok. Onlar sana bulunduğun yeri yaşanır kılıyor. Canın sıkkın bir şekilde girdiysen içeri, onları görmek yüzünü güldürüyor, neşe veriyor işte. Zamanının büyük çoğunluğunu geçirdiğin yerin içindeki insanları sevmemeye bahaneler aramak da neyin nesi?

Bunu da okuldan birkaç arkadaşımın Facebook hesabına bakarken fark ettim. Tanıdıklarımın birçoğunu eklememişim bile, nedense okuldan çok fazla insan ekli değil. Demem o ki, bulunduğumuz yeri sevmemiz lazım. Okulun dışındaki en iyi arkadaşlarımız, mükemmel sevgilimiz okuldayken iyi hissetmemizi sağlayamayabiliyor. Az sevilmiş hissettiriyor insana bu. Birileri bir şey anlatıyorlar, çok dahil olamıyorsun. Bu yüzden kütüphaneden çıkıp insanlara yemekte eşlik etmeyi, onlarla kahve içmeyi seviyorum. Akıllarda güzel anılar bırakıyorlar. Bulunduğumuz yerdeki insanlar, bizi sakin tutuyorlar. Her şey daha kolay geliyor. Kolay gülüyor, mutlu oluyoruz. Yani sevin.





Uzaklarda aramayın, çünkü onlar bir tüy gibi en ufak rüzgarda uçup gidiveriyor..

Hayatımın koskoca üç yılını varlığıyla yokluğu arasında kaldığım bir insan harcamıştım
Hayatımın en deli , aşk ve gelecek kapısı en açık yıllarında tüm yollarım ona çıktı
Gelen her mutluluğu itekledim
Onunla gelebilecek tüm mutsuzluklara razıydım
Her gece
Her nefes alışımda
onu anmıştım
..

Başka yüzler denedim başka kokular çekmek istedim içime, içim onları almadı
Üzdüm, hiç üzmek istemezdim. Benimseyemedim yanı başımda olanı beni mutlu edeni
Sorana "yok ya benim sevmelerle işim olmaz" dedim
Onun üzerine kurduğum hayalleri bi başkasında nasıl yaşabilirdim ??
Dostum,Babam,Abim,Kardeşim,Ruhum dediğim insanı siliyordum ama izi kalıyordu sayfalarda
Sonra üzerinde geçiyordum pişman olup, böylece daha çok kazındı ruhuma
Giden biri *  canınızı yakmasın.. 
İnanılmaz acıtıyor, nefes alışların göğüs kafesini iğneliyor


..
Zorla bir yerlere götürülmekten nefret ediyorum ama başka çarem de yoktu. Apar topar girdim odaya. Kızgın olduğunu tahmin ettiğim birinin saatlerce azarlamasını bekliyordum. Olmadı. 
İlk sorduğu, ‘neden’ oldu. Aslında bütün gün sorduğu tek şey buydu. Eninde sonunda olacaktı dedim, bunu sen de biliyordun. Hayır dedi, ben bunun asla olmayacağı günü umuyordun sen dedi. 
Birilerini hayal kırıklığına uğratmaya alışıksanız, o sitemkar konuşmaya da alışıksınız demektir. Bütün konuşma boyunca önümdeki sehpayı inceledim. Aynı odada yüzlerce defa konuşmuş olmalıyız, sehpayı köşesindeki çatlaklardan bir ayağının boyasının diğerlerine göre silinmiş olduğunu bilecek kadar iyi tanıyordum. Bana devamlı anlamaya çalışarak neden diye soran biri vardi karşımda ve o gece neden onu aramadığımı soruyordu. Bu sorunun cevabını bilmiyordum, hala da bilmiyorum.
NEDEN sürekli NEDEN sorusunun cevabını bekleklerler..
 Herhangi birinin yardım edebileceğini düşünmemiştim sanırım.
 Her şey uzun zamandır olmadığı kadar netti kafamda ve kimsenin bunu değiştirmesini istemedim. 
Kaçmak her zaman için büyük bir hobim olduğundan, baş etme konusunda iyi olduğumu düşünmüşümdür. Neyde iyi olmadığın onu yaşarken anlıyormuşsun oysa. 
O gün de işte, her şey en başından oluyor gibi gelmişti
Ne kadar çok ağladığımı hatırlıyorum. Ne kadar çok küstüğümü hatırlıyorum. Ne kadar çok yorgun olduğumu, ne kadar sinirli olduğumu, ne kadar pişman, ne kadar umutsuz, ne kadar mutsuz. Ama bunların hiçbiri ne kadar yalnız olduğumu anladığım an kadar koymamıştı bana. O- bana büyük şehrin korkularını unutturuyordu.. Bir sabah uyandım ve hayatımın en kötü gecesini anlatmak istediğim tek kişinin artık konuşamayacağım tek kişi olduğu gerçeğiyle yüzleştim. Bu, her şeyin ne kadar kötü hale geldiğinin tek simgesiydi, kulağımdaki sesle beraber; ONA GİTMEDİN ve 
hayatta en değer verdiğin şeyi mahvettin.

O zamana kadar o sehpayı devirip odadan hışımla çıkmayı hayal etmemiştim hiç. Hiçbir mesajım cevapsız kalmamıştı bugüne dek..Ben ilgilenmez cevapsız çağrılar mesajlar bırakıp karşımdakine ayıp ederdim..Başıma geldi. Onun yerine cevabı ben verdim kendime
" Bundan sonra böyle olacak, seninle benim aramda olduğuna inandığım o güzel iletişim, bitti."

Noldu dediler, gecistirdim 
 Bazen yalan söyledim. Yalan söylemenin kötü yanı, 
aynı yalanı birkaç defa söylediğinde senin de inanacak duruma gelmen.
Hiçbir sey için geç değil ve her şey için ikinci bir şansa yer vardır diye düşündüm hep. 
Oysa bu iki günü geçirdikten sonra tek düşünebildiğim insanın her şeyi yaşayıp atlatabileceği oluyor. İşin garip tarafı ise gerçekten hiç atlatmaman, bu durumu asla asamaman. Belki böylesi daha iyidir diye düşünüyorum şimdi de, ne kadar canımın acıdığını gördükten sonra 
kimseyi o kadar yaklaştırmamayı öğrenirim diyorum.
Bunu çok iyi başarıyorum
Ama ben asla seni kendimden uzaklaştırmayı öğrenemiyorum.


Eğer beni hala sessizlikte dinliyorsan, yerime geçip ben ol..
Sen yalan söylemezdin
Yanılmıyorsam..Benim her gece hayal ederek tuttuğum o ellerini şuan reelde tutan kişi çözüm değil..


...

Şimdi huzurlu bi şekilde aklımın yüzde doksanını doldurduğum -seni-
Bir gün karşılaşmak dileğiyle rafa kaldırıyorum
Belki tozlanırsın..





No comments :

Post a Comment