Burada da hiç merak etmeyeceğiniz fotoğraflar paylaşıyorum

Instagram

Wednesday, August 28, 2013

"Seni sevdiğime değmez gibisin"



Ait olamamak..Ne bir yere ne de bir insana.Öyle boş kalıyorsun ki buna yalnızlık bile diyemezsin. Kendini bir şeye ait hissedememek omurgasız yaşamaya benzer.Bireyler doğduğu andan itibaren yalnızdır.Terk ettiği şehirler, terkettiği insanlar, bıraktığı eller bütün bunlar yalnızlığın yıldız anahtarlarıdır."Hisler" sayesinde birbirimize ait olup bütün haline geliriz zamanla..Bu olgunun getirdiği güven ise hayatı yaşanabilir kılar !

yeni bir sabaha gözlerini açtğında ,kalkıp yüzünü yıkadığında güneşi görmeye katlanamıyorsan
hiç ait olamamışsın sen..
O kapının kilidini hiç açmak istemezsin, yatağını arkanda bırakıp gitmek sana koyar
çünkü sen yatağına, yatağın sana aittir
Paylaştığın biri varsa şanslısındır sen..


Hiç tanıdığın yüzlerden gizlendiğin oldu mu? Sende kaçar mısın çoğu zaman?
Sana nasıl olduğunu sorarlar; kimileri alışkanlık olduğu için, kimileri ise gerçekten her sabah senin nasıl olduğunu merak ettikleri için bunu sana sorarlar..
Sen onlara her defasında "iyiyim" dersin, yani seni iyi bilirler..
Dünyanın en kötü insanı bile hayata veda ederken son kez sorarlar,
"nasıl bilirdiniz.."
"iyi bilirdik.."
Yani sen ne durumda olursan ol diğerleri seni hep "iyi bilirler.."

   Aşktan, aile olmaktan bahsetmiyorum size.Herhangi bir şeye ait olabilirsin.Küçük bir çocuğun iki ayrı dünyası vardır.İlki şartlı olarak başına gelir, diğeri ise kendine kurduğu mutlu olduğu oyun dünyası.Mutludur çünkü çocuk aklı ve ruhu oraya aittir.İstediği her şeyi o planlar. Bedenin kemikleşmeye başladıkça planlar tutmamaya başlıyor ve sen kendini hiçbir yere ait hissetmiyor, gözün kapalı kendini emanet edemiyorsun 
hepsi bu..


Gerçekten mutsuzluğun dibine vurmuş insanlar oradan çıktıktan sonra mutsuzluklarından bahsetmezler. Kendilerini bu hale sokan insanlardan intikam almayı, duruma küfürler savurmayı düşünmezler. Üstelik bunu korktukları ya da yetersiz oldukları için değil, gerçekten boş verdikleri için yaparlar. Size saf bir üzüntü, insanların yanında gizlemeyi başarabildiğiniz bir mutsuzluk ya da aşk acısından bahsetmiyorum. Hayatında en az bir kez hayatın ayaklarının altından çekildiğini hisseden insan, onu ucundan kıyısından yakalayıp etrafını yeniden kara parçalarıyla doldurabildiğinde, kendini bu hale getiren insana karşı biriken öfkeyi içinde yok olmuş bulur. Bir duvar kenarında yumruklama isteği mesela. Zaman geçip şartlar değiştiği için değil, sonunda iyi hissedebildiği dakikaların bir saniyesini bile kendisini takıntılı bir mutsuzluğa itelemiş olaylardan ayırmak için. Yaptıkları yanına kar mı kalır, kalmaz mı düşünmez bile. Hayatta kaybedilen zamanın telafisini alamayacağını ama daha fazla düşünmeyerek ve enerji harcamayarak önüne bakması gerektiğini anlar. Tekrar etmekte fayda var, bu bahsettiğim düz bir üzüntü değil hani fark etmeden gözünüzden yaş şeklinde düşüverenlerden; kastettiğim kalp çarpıntılarını, korkuları ve gizleyemediğiniz fizyolojik etkileri içeriyor. [Daha fazlasını anlatmıyorum.] Hayatın ayaklarının altından çekildiğini hisseden, daha önce nereye bastığını hatırlayamayan; ve yaşayabilen herkese gıptayla bakan bir insan burdan kurtulmayı başardığında her şeyi unutur.

Bunlar hiç anlaşılmamasını dilediğim hisler.


Berkun buna "Bu yaşanılanlar başka bir boyuta geçmek değil de nedir?" demişti.
 Ben de hayattan çıkıp hayatı tekrar bulmak değil mi diyorum.


..

Aslında her şey ne kadar farklı olabilirdi kafası insanı yavaş öldüren bi şey galiba.
Hatalar yapıyorum, yanlış anlaşılıyorum
sevemiyorum, sevilmek istediklerim tarafından sevilemiyorum
tam da bugün 
buldum diyorum tutuyorum ellerinden
Ona ulaştım sanıyorum ama fark ediyorum ki yaklaşamamışım bile.. Sırtımı yaslamak istiyorum. İşte bu istek tamda ait olma ihtiyacı.. Bazen yakınında bile değilim, dokunamıyorum, iyi gelmiyorum. Bazense kendi geliyor, ben tam yokluğuna alışıyorken, böyle bir şey mümkünse eğer. Yoruluyorum, pes ediyorum, ağlıyorum. Sonra yine üzülürken buluyorum kendimi. 

Ölüceksin gibi geliyor. Ama sonra bir bakıyorsun yaşayabiliyormuşsun.

Olmayınca olduramıyorsun.

Onsuz gülmek zor diyorsun. Sonra arkadaşlarının yanında manzarayı dondurup bakıyorsun kendine: Gülüyorsun

Kurduğun planlardan çıkartıyorsun onu önce. “onsuz ne yaparım” desen de kendine yapacak yeni şeyler buluyorsun.

Onun başkalarıyla olması canını acıtıyor. Ama en nihayetinde aklından silmeyi başaracaksın. Bunu başardığında artık eve koşa koşa gelip onu kolaçan etmediğinde..Rahatlayacaksın. Önce ona ulaşamamak koyacak. Sonra gözlerin artık onu aramayacak.

“O bile….” diye başlayıp kurduğun tüm cümlelerden vazgeçeceksin sonra. Bile bağlacını kullanmayacaksın Onun için.”O bile gitti” değil, “O gitti” çünkü

Sen yine kapı eşiğinde kaldın. Peşinden gitsen sokakta kalırsın. içeri girsen gözün arkada ha bir de içinde ukte kalır HAZMEDEMEZSİN.

Numarasını, fotoğraflarını sileceksin telefondan. Hatta hattını bile değiştirebileceksin

Bir bakacaksın bir gece uyurken onu değil de başkasını düşünüyorsun.


Kızmayacaksın sonra Ona. Seni terk etmesini bile hazmedebileceksin. Belki uzun zaman sonra, ama başarıcaksın. Sonraki mutluluğu hayal et..




bunu seviyorum, her düşüşümde dinliyorum
anlıyacağınız ben yine düştüm..


    

2 comments :

  1. öncelikle yüreğine sağlık simgecim.. sana ait olsa da her cümlende kendime ait bişeyler buldum ve her satırında göz yaşlarım eşlik etti kelimelerine.. bu kadar güzel anlatılabilirdi..

    ReplyDelete
  2. Canım çok teşekkür ederim , o gözyaşların umarım sadece anlaşıldığın kendini yalnız hissetmediğin için akmıştır, hep mutlu kal

    ReplyDelete