Burada da hiç merak etmeyeceğiniz fotoğraflar paylaşıyorum

Instagram

Saturday, September 21, 2013

yani diyeceğim o ki bey oğlu...

Bir ara çevremdeki her şey fazla hızlı gitmiş, yetişememişim.

"Hani bi insanın üzüntüleriyle başa çıkma modeli vardır ya, ne bileyim müzik dinler, sakin bir yerde oturur, arkadaşlarıyla konuşur, hatta 1 kilo dondurma yer; ne bileyim biriyle tartıştıysa bir süre konuşmaz sakinleşmeyi bekler ya… İşte o model bende iflas etti bir ara." Durmadan bunu söylüyordum. "Üzüntülerimle başa çıkma modelim iflas etti."

Keşke 1 kilo dondurma yemek mutlu etseydi beni o dönem. Tam tersi eksilere gidiyordum. İnsan gibi üzülmeyi bırakmıştım ben artık. Birisiyle kavga ettiğim anda, daha arkamı dönmeye karar verdiğim anda gözüme geliyordu tüm basamaklar: bir süre konuşmıycaz, sonra görücem gıcık olucam, o bana gelmiycek, çok üzülücem kafaya takıcam, yine gidip ben konuşucam…

Hemen dönüp konuşuyordum. Bu pes etme beni gerilere atıyordu. Umutsuzluğu hissetmeye başladıgım dönemlerdi ama o kadar korkunç değildi.

Sonrasında çok hızlı değişti her şey. Şaşırdım, yetişemedim.

Kendimi bir gün eski doktoruma mail atarken buldum.
 “Ben artık üzüntülerimle tek başıma başa çıkacak güce sahip değilim.”

Farkında bile değildim, şaşırıyorum şimdi. O kararı vermek büyük bir şeymiş. 
En azından yardım istemek falan.

Hani insanlar iradesiyle çözer ya her şeyi, ben yapamıyordum. Düşüncelerimdi sağlıklı olmayan, neyi çözecektim? Tam tersi mahvediyordum.

Dışarı çıkmıyordum, zorlanıyordum. Düşünmemek için durmadan uyumak istiyordum
Yatağa girdiğim an dünya mutlusuydum. Uyandığım anda düşüncelerimin ağırlığı oturuyordu kalbime. Kapkaranlık oluyordu.

Bu öyle sandığınız gibi değildi.

Mesela sevgilinden ayrıldıktan sonraki ilk sabahta, bunun bir rüya olduğunu ve her şeyin eskisi gibi oldugunu sanırsın ama aslında değildir ve bunun farkına varmak içini karartır ya; bu normaldir. Geçeceğini bildiğin için bu dönemleri atlatmaya çalışırsın. İçersin, gülmeye çalışırsın. Ama geçicidir.

Bendeyse hep kalacak bir şeyler vardı sanki. Kabullenmek de değildi bu. Eksilere gidiyordum. Bildiğim hayatın dışına itilmiştim. Dizi açıp izliyordum. Kendime çıkış yolu bulamıyordum. Eksilerdeydim

Annem sabah gazete getiriyordu, öğlen 3 gibi uyandığımda masanın üzerinde kullanılıp atılmış durumda buluyordum, dışarıda hayat devam ediyordu ben duruyordum.

O kısacık sürenin izlerini üzerimde uzun aylar taşıdım. O günler geçti, o günlerin geçmesine yardımcı olan herkesin, her şeyin ömür boyu başımın üzerinde yeri var. O günleri hatırlamak beni strese soktu yine sonraları. Ama geçeceğini biliyorum.

Normalleşiyor her şey.

Ben ki durmadan “Tek istediğim şey dümdüz olmak” diyordum o zamanlar. Beni üzen şeylere karşı bağırmak istiyordum: tek istediğim şey dümdüz olmak, tamam siz kazanın ben sadece iyi olmak istiyorum. Gerekirse sevgilim olmaz, arkadaşım olmaz. Eve kapanırım diyordum.

Lüks şeyler istemiyordum. Rahat bir nefes almak.

Ama abartmışım. Vazgeçiyordum birçok şeyden, arkadaşlarımın yanına gitmekten falan. İnsan nasıl durmadan “tek istediğim şey dümdüz olmak” der? 

Ben kendimi affettim. Kıyamadım kendime ne bileyim. O en kötü zamanlarımda bile kendimi hep korumuşum. Yanlış bir düşünce yapısıyla da olsa. Yardım almayı bilmişim. Asla hata yapıp zarar vermedim

"İçine atmanı istemiyorum, istiyorsan ağla. Ama kendine üzülmeni istemiyorum." Annem demişti bunu. Bir de insan en çok bu zamanlar anlıyor anne ne demek. Bu yüzden beni mutlu eden şeyler listemde büyük harflerle ANNE yazıyor. Ağlamakla kendine üzülmek arasındaki ince çizgi.

Size naçizane önerim, yardım almayı bilin yani kabul edin yardıma ihtiyacınız olduğunu. Sebebi ne olursa olsun. Ve ağlamanızı yargılamayın. Ağlamak ve rahatlamak iyi şeylerdir. Yorum yapmayın bu duruma.

Duygularınızı denetlemeye çalışmayın. Ağlayın ve geçmesine izin verin, içinize atmayın.

Derslerde ya da metroda “Sakin duramıyorum. İçimden bağırmak ya da ağlamak geçiyo. Nasıl tutucam kendimi? İnsan nasıl sakin durur?” diye düşünmekten alıkoyamadığım günlerden bu günlere geldim ben eheh. Siz beni merak etmeyin, ben iyiye doğru giderim hep.

İnsan tutunacak hiçbir yer görmediğinde bile kendini bir yere tutunurken hayal etmeli, sonra yere basıyor zaten. 

Bir de hep iyi insanlarla durun, hayatı unuttuğunuzda hayatı hatırlatıyorlar.

bir de evli evine köylü köyüne demesini bilin

şimdi sen evine ben köyüme, herkesin bir yaşam haddi var çünkü

No comments :

Post a Comment