Burada da hiç merak etmeyeceğiniz fotoğraflar paylaşıyorum

Instagram

Wednesday, May 8, 2013

To do list






sabah güneş doğmadan uyanmayı dün gece planlamıştım.

gözlerimi açtığımda güneş çoktan doğmuş dışarıdan tek tük kuş sesleri değil de arabaların ve insanların neden olduğu tiksinti duyduğum bir gürültü geliyordu. ama yine de sabah uyandığım için planımı yarı yarıya gerçekleştirmiş sayılırım. tamamen başarabildiğim çok az şey vardır zaten. yarım yamalak başarıların da insan denilen yaratık için pek bir ehemmiyeti yoktur. ben de insan olduğuma göre… yaratık mıyım? evet. sabah güneş doğmadan uyansaydım da anlamsız bir iş yapmış olurdum fakat işler planladığım gibi giderdi. bu küçük örneği, “hayatımın hiçbir döneminde planladığım tek bir şeyi tamamen nihayete erdirdiğimi hatırlamıyorum” cümlesiyle taçlandırıyorum ve küçük olmaktan çıkarıyorum. ben bunu hep yapıyorum. en çok bunu yapmayı biliyorum. bu konuda büyük başarılarım var.  yani küçük şeyleri büyütmek sonra onların büyüklüklerinden sıkılmak. bu döngüde gidiyor hayatım. ne diyordum? hah. güneş doğmadan uyansaydım iflah olmaz bir romantik olduğum için güneşin doğusunu fotoğraflamayı falan düşünüyordum. Çünkü gün benim günüm olacakmış güneş benim için doğacak gibi hissediyordum..ertesi gün doğada yürüyüşe falan çıkacağımı sanabilirdiniz. safari? odamın penceresinden iki kare fotoğraf çekmek için bu ciddiyetli hazırlık biraz fazlaydı doğrusu hahah. zaten vaktinde uyansaydım da güneşin doğuşunu beklerken sıkıntıdan ya tekrar uyurdum ya da çektiğim fotoğraflar bir şeye benzemezdi. moralim bozulurdu. gereksiz işler. yat uyu. oh iyi ki uyumuşum. herhangi bir zorunluluk yoksa o saatte uyanmanın ne gibi bir anlamı olabilir? aydınlık baş ağrısı yapıyor hem. bunun iyi bir fikir olduğuna nereden kapıldığımı size anlatmalıyım. anlatabilir miyim bilmiyorum, deneyeceğim. bir kadınla tanışmıştım. yeşilçam filmlerinde sıklıkla geçtiği gibi amansız diye nitelendirilen türden bir hastalığı vardı.  aylar süren tedavi sürecinden, esaslı bir ateist olmasına rağmen her türlü dini ritüeli bir umut uygulamasından, ruhuna elektroşok uyguluyorlarmış gibi geçirdiği ağlama nöbetlerinden, ölmek istediğinden, ölmek istemediğinden, daha yapmak istediği çok şey olduğundan ve hiçbir şey yapmaya güç bulamadığından, uyanamamaktan korktuğu için için uyuyamadığından bahsetmişti bana. uyanamamaktan korktuğunuz için uyuyamamak. ölmekten korktuğunuz için yaşayamamak. ne can sıkıcı konular. dünyada can sıkıcı olmayan çok az şey vardır zaten. mesela, bahsettiğim kadının iyileşmesi. iyileşti ve şimdi her sabah güneş doğmadan uyanıyor. bir fikir böyle doğuyor. 

hayatı seviyorum. daha doğrusu yaşamayı. ölmekten korktuğum için hayatı seviyormuşum gibi hissediyor olabilirim. bu mümkün. hem ölmekten korkup hem hayatı sevmemek pek mantıklı bir şey değil değil mi? değil. öyle olsun. mantıklı olduğumu iddia etmemiştim. aslında hayatla genel olarak bir sıkıntım yok. her gün bir yenisini eklediğim mutsuzluklarımdan da kulağımdaki müziğin sesini biraz daha yükselterek kurtulabileceğime inanıyorum. yapmak istediğim yığınla şey varken bu kadar çok uyuyor olmam doğru değil. bakın bu mantıklı.  o halde,

to do list

1) güneş doğmadan uyan

(uyanamadı)

No comments :

Post a Comment