Burada da hiç merak etmeyeceğiniz fotoğraflar paylaşıyorum

Instagram

Tuesday, June 25, 2013

Dost değil Sevgili, Sevgili de değil Dost gibi..




Hiçbir zaman şanslı bir insan olmadım.

Yapmak istediklerim asla zamanında gerçekleşmedi. Istediğim şeyler olsa bile mutlaka beni inanılmaz üzdükten sonra oldu, sonra bir baktım ki, üzülmelere alışmışım, hatta hayatta en iyi yapabildiğim şey olmuş üzülmek. Her istediğimi yapan ancak bunun dışında bana bir şey katmayan, asla yaranamadığım insanlarla yaşadıktan sonra beni bu kadar üzen, huzursuz edenin onlar olduğunu anladıktan sonra, hep kaçmaya çalıştım. Ne kadar başarabildim bilmiyorum. Tek istediğim onlardan her türlü uzak olmaktı. O yüzden kendimi kapattım, anlattıklarımı sınırladım. Dersler dışında konuşmadığım insanlarla aynı ortamda bulundum, bulunmaya tahammül ettim daha doğrusu. Sevmeyi uzun zaman önce bıraktım ama nefret etmiyorum da. Planlarımın hiçbirini değiştirmedim..

Aslında bu benim hakkımda olmamalıydı ama işte anlatmam gerekiyordu aslında o kadar da iyi biri olmadığımı. Sevdiğim şeylerin sayısı giderek azalıyor. En çok güvendiğim insanın beni birden bırakmasından sonra ise, kimseye tam anlamıyla güvenmiyorum. At boku gibi yolun ortasında kalıverdim. Ama bazen her seyi kontrol edemiyorum, değişimden bu kadar korkmama rağmen bazen birini her şeyden çok sevebiliyorum. Aslında aynı şekilde düşünüyoruz ya, bu çok tehlikeli, biri için her şeyi feda edebilmek, her şeyin mümkün olduğuna inanmak, birine bu kadar değer vermek. Birinin seni iyileştirecegine inanmak? Bu ise en zoru.

Aslında ne kadar paramparça olduğunu bilmeyen birine, her şeyini anlatıyorsun, ondan bütün yüklerini almasını, seni iyi yapmasını bekliyorsun. Kimsenin yapamayacağını çok iyi bilirken onun yapabilmesini istiyorsun. Sanırım uzun süredir tek uğraştığım şey, birinin yıktığını başkalarının tamamlamasıydı. Her seferinde daha da üzüldüm. Ama bu sefer, uzun zaman sonra, tek istediğim şey onun iyi olmasaydı. Ona iyi gelebilmek, her şeyi daha da kolaylaştırabilmek. Başarılı olabildiğimi ise, pek sanmıyorum.
En yakın arkadaşım dediğim insanı en uzağımda buluyorum.

Simdi düşününce elimden gelen her şeyi yaptım gibi geliyor, oysa daha çok başında değil miyiz her şeyin. Onun için yapacağım daha çok şey olduğunu biliyorum, ağlamalarımda yanımda olamasa da orada olmayı her şeyden daha çok istediğini biliyorum. Hatta şu aralar, beni en çok mutlu eden şeyin bir yerlerde hala var olduğuna inanmak.

Hiçbir zaman şanslı bir insan olmadım diyorum hep.Ama bazıları var , bunun tam tersini kanıtlıyor bana, iyi ki var, iyi ki yanımda diyebiliyorum. Hem yara bandım hem yaram..

zaman-kader-kısmet üçlüsünden nefret eden biri olaraksa şimdi, ben her şeyi zamana bırakmayı seçtim. evet, böyle yaptım, yapıyorum çünkü artık elimden bir şey gelmiyor. mutsuzluğu taşımaktan bıktım. mutsuzlukla mutlu olan biriydim eskiden, şimdiyse hiçbir şey hissetmiyorum gibi. en azından başkalarına göre. yeni tanıştığım insanlar dünyanın en rahat en sorunsuz en duygusuz en sakin insanı olduğumu söylüyorlar artık. katı ve ketum izlenimini silmişim demek ki. aslında ben istedim böyle düşünmelerini. en yakın arkadaşımdan darbeyi yedikten sonra, yakınlarım olsun istemedim. yeni bir şehirde yeni bir hayata başlarken ise beni böyle görmelerini tercih ettim, bana imrenmelerini seçtim. kimseyi özelime sokmadan herkesle beraber olmayı istemiştim.

Şu an hissettiğin her ne ise, tamamen geçici. Birazdan aynı şekilde hissetmeyeceksin anlamında söylemiyorum ama, karşındaki de aynı duyguyu hissediyor diyorum. Belki saçma sapan bir nedenden üzüyorsun kendini, belki değmeyecek birine ağlıyorsun, belki tamamen zoraki cevaplar veriyorsun, ben seni anlamıyorum. Ama ne hissettiğini görüyorum
. İstemiyorsun sanıyorum. Ben de öyle hissediyorum. İkimiz de paralıyoruz kendimizi boş yere. Ya da sen tamamen alakasız bir şeylerle uğraşıyorsun, şu an burada olmak istemiyorsun. Ama ben senin yanında olmak istiyorum ya. Tek istediğim, senin yanında olup derdin her ne ise onu çözmek. Beraber. Sen istemiyorsun. İstemiyorum da demiyorsun. İtiyorsun. Kırıyorsun. Çözümünün bu kadar basit olduğunu bildiğin halde süründürüyorsun. Umursamıyorsun. 
Karşındaki için dünyalar kadar anlam içeren bir şeyi hiç siklemiyorsun.
 Birden söylemek yerine acı çektiriyorsun. 
Öldürüyorsun. 
Sonra durup baktığında gördüğün kişiyi tanıyamıyorsun.


" bir sancı içimde nefes almak istiyorum,
 bana ne olur gücenme bırak beni kendi halime " 


 Uzak kalamamaktansa uzaklaştığım insanlar oluyor. Biraz daha kendim olabilmek, biraz daha yalnız olabilmek için. Bir süre sonra herkes bir parça koparıyor çünkü, herkesle biraz daha eksiliyorum. Zaten o yüzden uzaklaşıyorum, en çok da kendim olmaktan.



...


Dönmek her zaman için gitmekten daha zor. Giderken bir çeşit heyecan yaşıyorsun, nelerle karşılaşacağından pek emin değilsin. Ama dönerken, bıraktıklarının aynı olmayacağını biliyorsun, değişiklik istemiyor, genelde dönmek de istemiyorsun. Ben istemiyorum. Eve dönmeyi ise hiç istemiyorum. Burda kalmayı hele hiç..

Hiçbir yer evim gibi gelmiyor artık, kaldığım yerlerde belli bir süre sonra olmayacağımı bilmek güvensizlikten başka bir duygu vermiyor. Sahiplenemiyorum, olduğum evi, odayı, yatağı. Bir gün bırakıp gideceğimden değil, bir gün asla senin olmamıştı diye yüzüme çarpılmasından da. 
Çünkü böyle yaşıyorsan, sahip olduğun şey genellikle bir bavul dolusu eşyadır. 

İnsanlar senin kullandığın bavulla sadece tatile gidebilirken 
sen bütün hayatını sığdırmaya çalışırsın. 

Mutlaka bir şeyler eksik, yarım kalır. Unutursun, insanlar sorumsuz olduğuna kanaat getirirler sırf bu yüzden. Oysa bir yerlere izini bırakmaya çalışırsın sadece, bir gün unutulacağını bu denli içten bilirken. Genelde elinde kalan bir avuç anı olur, artık geçmişten başka ortak bir şey paylaşmadığın insanlarla. Bazen geçmiş bile yeterli olmuyor hatta. Çünkü geçmişin ortak özelliği herkesin onu kendince hatırlaması veya hatırlamamasıdır.

Şimdi huzursuzum. Herkes ne zaman döneceğimi soruyor, bense onları yalan söyleyecek kadar bile sevmiyorum. Yalnızlığı seviyorum. Onlara katlanmak değil, uzaktan bakmak istiyorum. Onlardan biri olmamak için, oraya dönmeyi hiç istemiyorum..



...





-Oturdum, bir buçuk saat ağladım. Gözlerim o kadar şişti ki, bir süre açamadım.
+Değdi mi?
-Hiçbir şeye değmediği için ağladım sanırım.

Kimse yok bugün. Aslında kalabalık buralar ama kalabalığın içinde ki yalnızlık işte yatağıma geçtim, gece lambası yanıyor..Klima bana kış yaşatıyor, kalkıp kapatmaya üşeniyorum.Yorgunum..Bir şeye odaklanıp, onu düşününce inanın sonu gelmiyor. Diyorsun ki; “Nasıl ya, nasıl?” Biri çıkıp, “Bundan dolayı” diye başlayıp, günlerce anlatsa yine tatmin olmuyorsun. Görmen gerekiyor. Hatta bazen koca bir hiç göreceğini bilsen bile, görmen gerekiyor.

Tam anlamıyla söylemek gerekirse, suratım şu an karşımda duran duvardan farksız

Körpe bir beynin, sizi avucunun içine aldığını sanması ve aptal yerine koymaya çalışması kabul edilemeyecek bir durum. Yedisinde de körpe, yetmişinde de körpe olacak bir beyinden bahsediyorum. Bu, durumu daha da kabullenemeyecek bir hale getiriyor hak verirseniz. Ve bunun aksini kanıtlamaya çalıştığınız an, yüzde doksan dokuz bir oranla yürümek istemeyeceğiniz bir yola adım atıyorsunuz. İnanın, o yolun sonu gelmiyor. Her adımda da sonu olmayan bir yola girdiğinizi anlayıp, görmek istemeyeceğiniz şeylere inatla bakıyorsunuz. Belki biraz canınızı sıkıyorsunuz. Hadi birkaç damla gözyaşı da olsun. Kafayı yeyip, manyak gibi hareket etmeyi saymıyorum tabii. Yine de içinizde kalan o bir gıdım sevgiyi avucunuzun içinde tutmaya çalışıyorsunuz. Nasıl oluyor bilmiyorum ama onu da avucunun içinden çekip alıyorlar. Buna karşılık geri de bırakıyorsun her şeyi, tekrar her şeyin olmak istiyorlar. Yalvarıyorlar, ölüyorlar belki. Dünyayı kollarının arasına alıp karşına geçseler bile mutlu olmayacağınızı bildiğin halde dayanamayıp “Tamam” diyorsun. Film başa sarıyor. Bu filmi sekiz defa izleyen biri olarak söylüyorum ki, hiçbir şey değişmiyor. Ne kadar ağlasanız da, yırtınsanız da. Ölü bir beden gibi. Unutmayın, ölü bir bedenden asla canlanmasını isteyemezsiniz.

Şimdiyse canımı sıkmam gereken tek şey var. Suratına bile sıçmayacağım kadınlarla adamlarla zamanında muhatap olmam gibi. Ya da sıçmayıp götlerini hiç uğruna kaldırmam gibi. En iyisi boş vaktim kaldığı zaman, ikisine de üzülerek hepsini aradan çıkarmak.


Az önce
Camdan bakıyordum..
Bir erkek ile bir kız arasında olan uçurumu birleştiren çok ince bir çizgiyi farkettim
Eller..
İki el ne kadar güven sağlayabilir ki, o iki el sana nasıl arkanda kocaman bir duvar varmış hissi verebilir ki
Bugüne kadar en saçma buldugum olayın aslında en ihtiyacım olan şey olduğunu farkettim
En sıkıcı en gereksiz bulduğum şeyin aslında sahip olduğum her şeyi gereksiz kılabileceğini farkettim

Sevgili..??
Kulağa çok komik geliyor hala, ısrarla olmasa da olur diyorum da,


Bir sevgilim olsun istiyorum; ama sadece sevgilim olmasın. Yeri geldiğinde abi diyebileyim ona, yeri geldiğinde baba, yeri geldiğinde oğlum, yeri geldiğinde en yakın arkadaşım
.Benim bir abiye ihtiyacım var aslında. 
Yol göstersin istiyorum..

  Sadece baş başa değil, arkadaşlarımızla buluştuğumuzda biraz geçtikten sonra beni o ortamdan kaçırmak istesin mesela, kaçamak bakışlar atsın, konuşurken gözlerimin içine kaysın gözleri, bana takılsın ortamda sinir etsin deli etsin. Sonra yanıma gelip tek kolu atsın omzuma, çeksin kendine ”şaka yaptım” desin gözlerinin içi gülerek. Sonra sadece bir yerde oturup, bir şeyler içmeyelim, hiç sinemaya gitmeyelim. Kartopu oynayalım parmaklarımız soğuktan uyuşana kadar, kahkaha atalım yağan karların altında, yağmurda yürüyelim, koşalım. Yağmurda kovalasın beni. Ben onu ittireyim yere düşşün sonra kıyamayıp kaldırmak istediğimde elimden çekip bu sefer o düşürsün beni. Sonra bıkana kadar öpsün, nefes aldırmadan. İç çamaşırlarımıza kadar ıslanalım. Maçlarına gideyim, izleyeyim onu. Beni gördükçe hızlansın. Attığı sayıları bana yollasın.   Hep değil, şımartsın arada bir arkadaşlarımızın yanında. Ben ağlayınca dursun dünya onun için. Ellerim titreyerek ”kötüyüm” diye mesaj attığımda sadece ”noldu?” demesin, normal biri gibi. Arasın, dinlesin.Hatta koşup gelsin. Yanında ağladığımda susturmasın, ağlayıp rahatlamamı sağlasın. Onunlayken dursun zaman.Durdurayım zamanı.Oyun oynayalım, muhtemelen bana fark atar her defasında sırf üzülmeyeyim diye kendi kalesine gol atsın.

 Gıcık olsun sinir etsin mesela belirli bi kalıbı olsun o kalıbı benimle doldursun.   Utanma, çekinme olmasın. ”Yoruldum” dediğimde hop diye kucağına alsın sokağın ortasında. Ben ağır geliyorsam onu alayım kucağıma.”Bırak biri görecek” dediğimde gülüp ”Görmeeeez” desin. Serseri deyip gülelim birbirimize..Sonra zorla iniyim kucağından. Yine gülsün o sıcacık gülüşüyle ısıtsın içimi. Sonra öğlen uyuyalım aynı yatakta o düz yatsın, ben sarılayım ona. Baksın, gülsün yine hayaller kuralım. Sonra sırf bir erkekle konuştum diye bağırsın saatlerce kızsın ama parçalayıp atmasın. Onu kızdırdığımda kolumdan tutup gidiyoruz diyebilsin. Sahiplensin, benimsesin beni. 
Ayrı olan bir şey olmasın hayatımızda, ayrı ayrı 2 vücut ama tek bir ruh olalım
O telefonunu çantamda unutsun. Günlerce bende kalsın, ona öyle güveneyim ki bir kere açıp bakmak gelmesin içimden. Hayatındaki diğer kızlardan ayrı olduğumu hissettirsin bana. Ona yaklaşan bir kıza ”benim güzel bir sevgilim var ve ben ona aşığım” diyebilsin. Ben varken kimseye ihtiyaç duyamasın. E böyle olunca trip, kapris, küsmeler azalsın ve benden sıkılmasın hiçbir zaman. Sıkılıyorsak eğer sıkıldım git biraz bensiz arkadaşlarınla takıl diyebilelim. Büyük bir güven olsun. Her zaman sadık kalsın. Birbirimize yalan söylemeyeceğimize söz verelim. 
Diğerleri gibi evlilik hayalleri kurmayalım anı yaşayalım. 

  Evcilik oynayalım. Kendimize göre nikah masasında ”eveeet” diye haykıralım. Herkes bizim gibi biz herkes gibi olmayalım . Vurup vurup yıkılmayalım . Çocuk kalalım. 
Ortak yönlerimiz olmasın birbirimizden yeni şeyler öğrenelim. 
Ben Ice Age seviyorken o Fight Club ı seviyorsa bu ilişkide bir terslik yok 
tamda olması gerektiği gibiyiz.
Tartışalım saatlerce .   



Anlatmak istediğim                                                                                                           


ve

INANINCA YAPABILIYOR, 
ISTEYINCE SEVEBİLİYOR, SEVİNCE OZLEYEBILIYORSUN. 
SENEYE GÜNÜ GÜNÜ SEVECEĞİM
İYİ TATİLLER ASKIM
                                       
                                                                        Simge Ayfer.


2 comments :

  1. Ne isteyince sevebilirsin nede isteyince unutur.kendini yalnız hissetmissin ya bununla mutlu ol.o kalabaliklar ve etrafındaki sahte dostluklardan daha iyidir yalnızlık."insanlar kullandigin bavul senin kullandigin bavulla tatile giderken.... " demissin ya günü geldiginde o bavul gibi hissetme diye soluyorum. Bu aralar biraz uzulmussun seni uzen o durzuler ayaklarına kapansinlar cok öpüyorum mutlu kal.

    ReplyDelete
    Replies
    1. her kimsen ve nerdeysen yanımda oldugun için teşekkürler

      Delete