Burada da hiç merak etmeyeceğiniz fotoğraflar paylaşıyorum

Instagram

Monday, January 4, 2016

Yeni Yıl,1999





Yeni bir yıla girmek hakkında eskiden bir şeyler yazardım, herkes gibi görünebilmek için ama artık yeni bir yılın benim için bir anlamı olmadığını daha fazla gizleyemem.Başlık olarak da kutlanmasını saçma buluyorum.Yeni bir yılın sevinçle karşılanması umutsuz insanların kendileri için yarattıkları bir çıkış yolu bence.Çünkü sayılar ne kadar değişirse değişsin kaldığımız yerden devam ediyoruz işte.Ben 31 aralık günü neysem ertesi gün de aynı şekilde hayata devam ettim.Kimi insanlar yeni bir yılın başlangıcında kendilerine şartlar ve bir takım değişiklikler belirliyor ama eminim ki her şeyin bir önceki yıl gibi devam ettiğini çok geçmeden onlar da anlıyorlardır.

Hayatımda gerçekleşen ve gerçekleşecek tüm olayları kontrol altında tutarken, kendimi bir türlü tutarlı kılamıyorum.Allah kimseye hiçbir konuda çaresizlik yaşatmasın, benim dostum için de düşmanım için de en büyük dileğim bu.

ve yine hayatıma kim girerse bir süre sonra bir şekilde kayboluyor.Bu durum benim suçum.Sahip çıkamıyorum kazandığım güzel duygulara.Hayallerimi gerçekleştirmek için sadece daha fazla hayal kuruyorum.Düşlerim, düşüşlerim olma yolunda hızla devam ediyor.Umutlu değilim ama umutsuz da değilim.Babamı hafızamdan bir an olsun çıkartamadığım günler bana hep baki..
İlk yıllarıma nazaran şimdi daha yoğun yaşıyorum bu eksikliği.Çok özür dilerim bahsetmekten nefret ediyorum ama benim babama olan özlemimden başka bahsedecek hiçbir şeyim yok.

Babamla geçireceğim yıllara yeniden girebildiğim zaman ben de yeni yılı kutlayacağım.Onsuz ileri atan her yıl beni daha çok üzüyor.Kaybetmek bu kadar gerçek bu kadar acı olmamalı.Saatin ilerlerken çıkardığı tik sesi bile canımı acıtmaya yetiyor çünkü zaman ilerledikçe sevdiklerim hayatımdan bir parça daha eksiliyor.Onu kaybettiğim gün nemli kalan gözlerim artık her gece ıslak.Yaşım ilerledikçe bu kayıba karşı olgunlaşacağıma tam aksi bir şekilde güçsüzleşiyorum.Kendimi babamsız geçirdiğim zorluklara karşı eskisinden daha yorgun hissediyorum.Manzaraya dönüp baktığımda gözümün önünde artık hep babam beliriyor.Bana parlayan gözleriyle gülümsüyor ama o da üzgün gittiği için.Sanki şuan olduğu yerde, beni onsuz bıraktıkları için herkesi suçluyor gibi bir hali var beni izlerken.Yıldızlara yakın olmasının bensiz hiçbir anlamı yokmuş gibi bükülmüş bir boynu var.Onun beni görebildiği ama benim onu göremediğim düzene karşı çaresiz bakışlarını anlayabiliyorum.Zor durumda kaldığımda bana dokunamadığı için o da keşke diyor hep ben duyuyorum.Ben babamın değerini babam benden gittikten sonra anladım, o da şimdi beni eskisinden daha güçlü daha çok seviyor mudur? O sanki hiç ölmemiş gibi hayata tutunmak için 2000 li yıllarımı 90'larda yaşamaya çalışıyorum, şarkılarla, kitaplarla ve bir çok eski anıyla..

Çok çok eskiden kalma bir tarihten bahsedeceğim, hiç unutamadığım bir gün var.Pkk o zamanlar da can alıyordu, Öcalan lafı hep geçiyordu ama bir fikrim yoktu pek, anaokuluna gidiyordum,17 Ağustos depremi diye büyük bir acı yaşanacağını henüz kimse bilmiyordu.Herkes yeni bir yıla girmenin sevincini belki hala yaşıyordu.

27 Şubat 1999, Barış Manço bir kaç hafta öncesinde 1 Şubat 1999 da vefat etmişti ve ben çok ağlamıştım.Cenazesini haberler defalarca yayınlamıştı inanılmaz büyük bir kalabalık ile uğurlanmıştı.Herkes tarafından sevilmek ve ölmeden önce dünyaya, insanlara çok güzel şeyler bırakmak meğerse bu yüzden önemliymiş.İlk defa ölümle, Barış Manço ölünce tanışmıştım.Birisi öldüğünde geride kalan sevenlerinin nasıl çaresiz ve üzgün olduğu gerçeğini o tarihlerde öğrendim.

Barış Manço'nun ölümünün ardında 2 kasetten oluşan "Mançoloji" albümü çıkmıştı.Yatıp kalkıp kaset çalarda ve arabada onu dinlerdim.Yağmurlu bir gündü babamla arabadaydık yine Mançoloji dinliyoruz, "Gül Bebeğim" şarkısı çalmaya başladı ve benim o küçücük ama büyük duygular taşıyan kalbim yine üzülüp gözlerimden minik minik damlalar akıtıyordu.Babam da şarkıdan etkilenmiş olacak ki bir gün Barış Manço gibi onu da kaybedebileceğimden bahsetti;

"Hayat aynı arabayla geçtiğimiz bu virajlı yol gibi, dönerken karşıdan ne geleceğini kimse bilemez önemli olan her şeye karşı hazırlıklı olmak, hepimizin beklediği kadar istemediği tek şey ölümdür.İstemediğimiz için ölüme karşı hiçbir zaman hazırlıklı yakalanmayız ve o yüzden sevdiğimiz birisi öldüğünde çok yıpranıp üzülürüz.

Ölümü kimse sevdiği insanlara yakıştırmaz ama kendine yakıştırır.Sen hem kendine hem bana hem annene her zaman ölümü yakıştır, yakıştır ki üçümüzden biri bu yolda giderken ölürse asla pes edip yaşayacağın güzel günleri kendine yazık etme.Ben eğer bir gün gitmek zorunda kalırsam, gittiğime hiç kendini inandırma"


Inanmadım Baba inanamadım...




ALIŞAMADIM BİR TÜRLÜ YOKLUĞUNA,


1 comment :