Burada da hiç merak etmeyeceğiniz fotoğraflar paylaşıyorum

Instagram

Monday, August 29, 2016

Mutluluk Şurubu























Dolu odaların boş duvarlarına takılı kalmak, kendin gibi birini dinlemek yerine günün 24 saatini müzik dinleyerek doldurmak, kafanı dağıtmak için kendine tuhaf özellikler kazandırmak, salya sümük ağlarken aniden gülüp dans etmeye başlamak, gerçek temaslardan kaçınmak ve kendinize ait olmayan nice davranışlar.



Depresyon nedir? Bu konunun uzmanı değilim, tecrübesiyim.Küçükken bu
kelimeyi sanırım bu kadar sık hatta hiç duymadık.Büyüdükce çağımızın vebası olmaya başladı.Peki gerçekten depresyon diye bir şey var mıydı? Yoksa bu bir çıkış yolu muydu.

İki sevgilinin giderek uzayan ilişkilerinin adını koyması gibi.Bulunduğun manasız ruh haline bir tanı koymak.Tıbben böyle bir vaka vardır fakat içerisinde bulunduğumuz her çaresiz ruh hali depresyon değildir.
"Depresyondayım!" demek, Feridun Düzağaç'ın *dipteyim sondayım depresyondayım; yalvarırım gel de kurtar sözlerine benzemez sadece bir sığınma başlığıdır.Bırakın buna siz değil profesyoneller karar versin.Kim bu dört soğuk duvar arasına gerçekten girer ve buna neler sebep olur;

-başarısızlık
-alışkanlıklarını bir anda kaybetme boşluğu
-işlerin kafasında hayal ettiği gibi gitmemesi
-anlatamama duygusunun bireye verdiği basınç yani içine akıtma
-sürekli kazanma hırsı ile yaşamak ve benzerleri..

Depresyon "bence" kalbe bağlı acıdan kaynaklı bizi bulmaz.Aklınla uyuşmayan,planlarınla paralel gitmeyen hayat, senin önce beynini ardından bedenini yavaş yavaş tüketir.Kendini sürekli sorgular vaziyette bulursun ve bu sorgular bütün renklerini griye boyar.Artık her sabah yorgun uyanırsın.Kafein senin en yakın arkadaşındır, batağa bulaşmıssan alkol de..Biri gecelerini bayıltırken diğeri sabahlarını ayıltmakla mesguldur ve devamlı bu sirkülasyon içinde yaşarsın.

Çok büyük bir mal varlığın olduğunu hayal et, ne kadar paran varsa o kadar stresli ve mutsuzsundur.Başarısızlığın yüzünden teker teker kayıp vermeye başlıyorsun ve bir sabah ipotekli evinde iptal edilmiş kartlarla uyanıyorsun.Elde avuçta hiçbir şey kalmamış; yine mutsuzsun sadece bir farkla artık bir hiçsin..

Tam tersi geçim derdi yaşayan sıradan birisin ve umutsuzca oynadığın şans oyununda ikramiyeyi kazanan sen oluyorsun.Ne mutlu sana değil mi? -Değil!
İlk başta ne yapacağını bilememe duygusu seni hayat çizginden dışarı taşırıyor.Harcamalarının hiçbiri bir süre sonra seni tatmin etmiyor ve fark ediyorsun ki mutsuzluk yine seni buluyor.İnsanlar mutsuz olmak zorunda..




Bir şeylerin hep ortası iyidir. Hayatta her zaman sosyete düğünlerinde önümüze sunulan ara sıcak  faslı gibi kalmamız gerek.Biliyorsun;
sen önünde duran dolu tabaktan önce de çok dolu bir tabakla açlığını bastırdın birazdan gelecek olanı ile de çok güzel şeyler yiyecek o masadan doymuş ve tatmin olmuş olarak kalkacaksın.Hayat sana o gece afiyet olacak!
Sadece ana yemeğe odaklı kalsaydın utanarak bir tane daha aynısından gelmesini bekleyecektin ve gelmeyecekti sen de yanındaki davetlinin tabağına göz dikecektin.
Başlangıç ile sınırlı kalırsan, ardından geleceklere yer ayırmak için önünde duranın tadına varamayacaktın.En iyisi dediğim gibi ara sıcak kalmak..
*Yetinmeyi bilirsen GÜÇLÜ ve MUTLU kalırsın
Hırslarının ve iştahının seni tüketmesine, depresyona teslim etmesine izin verme.Bu kez kalbini değil, beynini durdur ve ona de ki;
-Teşekkürler ben arada gayet iyiyim!









Mutlu kalabilmek, mutsuz olabilmek kadar kolaydır.Bana göre hayatın kilit noktası, yaşadığın hayatın bir tık altını yaşayanlarla kendini kıyaslamaktan geçiyor.Senden daha iyi olan şartlara gözünü dikmen bütün bedeninde yoğun bir buhara ve hararete yol açar.Kendimiz odaklı yaşamayı başarabilirsek depresyon kelimesini sözlükten kaldırabileceğimize dair inançlıyım.Korkma, sabret, iste ve inan..

Depresyon da bir duygudur, yoğunluktur. Dünyada yaşanması gereken binlerce duygu var, yaşadığımız her duygu ömrü uzatır ve bize kazanç sağlar.Neden duygu denilince sadece aşka odaklı kalıyorsunuz? Endişe, korku ve kaybetmek de bir duygu değil midir? Her birini tatmak gerekiyor. Ölmeden önce gidilmesi gereken yerler değil ölmeden önce yaşanılması gereken duygular vardır!

Depresyonda olduğuna yetkili kişiler karar vermeden önce kendin bu durumdan arınmalısın.Evet, belki şuan bütün koşullar ve kapılar senin için depresyona çıkıyor fakat aklımızı yönlendirebilecek, kalbimize söz geçirebilecek bir biyolojimiz var.İkinci kişileri bu probleme dahil etmeden önce çözüm aşamasını kendimiz halledebiliriz.Çünkü depresyon senin kalbinde tıkanan bir damar ya da beyninde büyüyen somut bir kitle değildir.Sadece soyut bir kavramdır.Üflesek bile kaybolmasına yeterli gelecek.Öyleyse hadi bütün mutsuzluklarımızı, tükenmişliklerimizi ve en çok da kayıplarımızı dilek mumu üflediğimiz gibi kuvvetle üfleyelim.

Aşamadığın, çarelerin bittiğini hissettiğin an en yakın terapiste gidebilirsin.Özel olarak aramana gerek bile yok.Hepsi diyalog amaçlı ne de olsa!Çünkü o an yaşadığın her neyse başına istemsizce gelen şeyler.Kimse seni sorgulamaz ve yadırgamaz.Onlara açıklama yapmak zorunda da değilsin aynı şekilde terapistine de.Hiç bilmediğin biriyle ilk defa kahve içmeye çıkıyorsun hepsi bu :)





















Seni tatmin etmeyecek duyguları yaşamaktansa hiçbir duyguyu yaşamamak emin ol daha iyidir.(benim gibi) Kendimden örnekler vereyim biraz daha samimi olalım;

-7 yaşında ilk terapist deneyimimi yaşadım *yanılmıyorsam..
çok yaramaz ve yaşıtlarıma nazaran daha zekice hallerde bulunduğumdan dolayı ilk defa bir terapistin kapısından girmiştim.Bana sadece şekiller çizdirdi hayalle karışık hatırlıyorum da oldukca yaratıcı şeyler çizmiştim yine de normal reaksiyonlar vermiş olmalıyım ki bir daha annem beni o marioya benzeyen, anasınıfı gibi odası olan adamın yanına götürmedi.

-Bir sonra ki deneyimim gerçekten boşluğa düştüğüm için acil durum çağrısı oldu.İnanın yıllarca çalmadığımız kapı, dökmediğimiz para olmadı..Soru ve cevaplar yoktu, şekil çizmek de.Tek çözüm vardı 15 yaşındaydım ve xanax kullanacak kadar zor durumdaydım.Piyasada en ağır ilaçtan en hafifine kadar hepsini vücuduma tattırdım.İşe yaradığını zannetmiyorum.Sadece dünyamı durdurdu.Düzenli kullanmadığım için hiçbiri benim lehime olmadı.

-bazı alternatif yolları da denedim..Meditasyon&Hipnoz gibi..Onlar da içimde beni yoran duygularımı yok etmedi.Kısa vadeli tedavi sonuçları verdi.

Bir sabah her zamankinden daha yorgun uyandım ve kendimden, sürekli yatakta kalma isteğimden iğrendim ve sinirden terlemiş avuçlarımı tırnaklarımın izini bırakana kadar sıktım..Kalan her bir çizik benim hayatımda atladığım detaylardı.Kendimle oturup konuştum ve bir karara vardık..























22.yüzyıldayız ve 22 yaşındaydım.(tam 1 yıl geçti, bugün) Bana göre hala yolun başıydı.Eğer bunca zaman terapi ve destek için çaldığım kapılardan iyileşme istekli ve normalleşme inançlı girebilseydim 17. yaşımda her şey düzelecekti.İstememişim..
Şimdi hiçbir kapıyı çalmadan kendi irademle bütün tükenmiş duygularımı yeniden kuluçkaladım.Acılarımdan, beni durduran bütün mutsuzluklarımdan arındım.Kararlı bir yapım sayesinde nur topu gibi mutluluklarım oldu! Çok mutlu değilim belki fakat çok mutsuz da değilim.Sabredebiliyorum, sabırlar diliyorum.Bu aralar tekrardan tükenecekmişim hissini yaşıyorum.Artık bununla nasıl baş edebileceğimi biliyorum."İstekle" yeniden bir bilenin kapısını çalıp küçükken kullanıp bana yetmediğini düşündüğümüz yerine iğrenç bir ilaç olan lustral kullandığım, mutluluk şurubunu yani prozac ı hayat reçeteme yazmasını isteyeceğim.Önce günde bir kaşıkla bulunduğum ruh halimle savaşacağım ardından kaşığı çöpe atıp şişeyi rafa kaldıracağım!Tıpkı Lizzie gibi filmi "  İlaçla iyileşmedim, Tanrı biliyor!" diye kapatacağım..

Eğer ruhunuz sıkışıyorsa yapımından çok tatmin olmadığım fakat temanın sizden bir hikaye olabileceğini düşündüğüm Prozac Nation ı izleyebilirsiniz.Filmden tam olarak 50 tane ekran görüntüsü almış biri olarak öneriyorum.Eminim bunca kelime israfımı orada bütünleyeceksiniz. 1 kaşık prozactan önce farklı hayatlardan 1 doz alın ve gerçekten mutlu olup olmadığınızı sorgulayın.Cevabını ben biliyorum çoğunuz depresyonda değilsiniz ve ilaca ihtiyacınız yok.Sadece paylaşmanız yeterli hatta üşenmiyorsanız benim gibi karalayın ve hep mutlu kalın.Hayatınız bunu hakediyor! :)

unutma öldükten sonra daha iyisini tadabilmek için
hayata mutlu olmak için geldik
lütfen her şeye rağmen çimlerin üstünde koşun
dalgaların üzerine yürüyün..







7 comments :

  1. bir insan bir dil bir fikir bu kadar güzel yorum yapabilir.HArika.

    ReplyDelete
  2. bayıldım!!! kesinlik bir kitap çıkarmanı geçtim ünlü bir gazetenin köşe yazısı olması gereken bir yazı yazmışsın.Tebrikler.Duygularından öpüyorum!!!

    ReplyDelete
  3. simge ablacım instagramdan mesaj attım lütfen cevap verebilir misin

    ReplyDelete
  4. sayfamda paylaşabilir miyim

    ReplyDelete
  5. En sevdiğim yazarın pazar köşe yazısını okur gibi okudum, su gibiydi.Şahanesin.Aferin sana

    ReplyDelete
  6. be insaf güzelim, bu kadar melek ve pembe kokulu çiçek sıçan olmanın formülü nereden geliyor

    ReplyDelete