Burada da hiç merak etmeyeceğiniz fotoğraflar paylaşıyorum

Instagram

Sunday, July 29, 2012

Sebebi bilinmeyen ateşim,



merhaba! diye başlayayım.
sıkıntısından hasta olduğum derdimi anlatabileceğim tek angut dostum telefonunu açmayınca, lan anlatamazsam ölücem galiba diye düşünürken, benim çok sempa, çikilop gibi bembeyaz bir blogum var, madem söyleyemiyorum, bari yazayım dedim. iyi ettim bence.

ben biraz biraz büyüdükçe öğrendim ki, ailemin çocukluğumdan beri bana güç bela öğretmeye çalıştığı, ergenliğimde eeh eytere be diye karşı çıktığım, ama zamanla, ister istemez, ben farkında olmadan özümsediğim o "güzel ahlak" herkesin sahip olamayacağı bir nosyonmuş. 
ben küçüklüğümden beri ailemizi ve kendimi diğer herkesten ve her şeyden farklı gördüm. mesela en basitinden bizim evdeki temizlik ve hijyen anlayışı çevremdeki hiç kimseyle uyuşmuyordu. okulun tuvaletinde ellerimi yıkarken ben tişörtüm lavaboya değmesin diye akrobasi yaparken, en yakın arkadaşımın umrunda bile değildi tişörtü lavaboya değimiş mi değmemiş mi. öyle yıkar çıkardı. kafası rahat. simge çok abartandı. sonra o kızdan soğudum. pis bu kız dedim. iğrenç dedim. bana verdiği sandviçin yarısını yemedim. mesafeyi koydum araya. yaş en fazla 10. tamam belki bu çok büyük bir öküzlük olabilir ama, ben, bizim eve gelen hiçbir aşureyi de yemedim.Burdabn eski komşularıma selam olsun..

çocukların belli bir yaşı vardır, hırsızlığın ne olduğunu bilmedikleri bir yaş, çalma eğilimi gösterdikleri bir yaş. anaokulunda,sınıfın oyuncak sepetinden çaldığım küçük, plastik, gri fil hala odamda duruyor. hala gözümün önündedir. okulun dandik bir oyuncağı idi. ilk ve tek çaldığım şey olarak gözümün içine sokulur. neden bir şey çalmamam gerektiğini bana öyle anlatmıştı ki annem, üzerinden 13 sene geçmesine rağmen, hala dediği her şeyi tek tek hatırlıyorum.

yine bi bigün sokakta arkadaşlarımla koştuturken annemle babam elinde kocaman ve çok pahalı bir çikolatayla gelmişti. yabancı bi markaydı ve hayatımda gördüğüm en büyük çikolata paketiydi. annemler çikolatayı bana verdi, kaldırıma oturup bütün arkadaşlarımın gözü önünde o parlak paketi soyup çikolatalarımı yemeye başladım.keyif alıyodum arkadaşlarımın kıskançlığından. fakat sonra babam geldi. daha bir parça yemiştim ki, elimden çikolatayı aldı ve sokaktaki bütün çocuklara bölüştürdü. beni de eve almadı. arkadaşlarımın, bana ait çikolatayı yemesini izlemek zorunda kaldım. ben sadece elime bulaşmış çikolatayı yaladığımla kaldım. kıssadan hisse, şu an benim elimde bir varsa, yarısı senindir dostum. paylaşmayı da böyle öğrendim.

bizim için doğru olmak, güzel olmak, ahlaklı olmak, gururlu olmak kaliteli hayatın en büyük gereklilikleriydi. hayatta hiçbir şeyden geri kalmayıp, her şeyi kendi düzenimiz içinde, kendi değerlerimiz doğrultusunda pratik edip mutlu olabilmeyi öğrendik. hala da öğreniyoruz, öğrenmeye çalışıyoruz.

annem liseden beri beni hep darlar ilişkilerim konusunda. sürekli kimdir neyin nesidir, necidir, nasıldır sorar sorar durur. sonra da alakasız bir sürü şey anlatmaya başlar. ulan ne alaka şimdi derdim, niye anlatıyo ki bana ahlak kurallarını, etiği, doğru nedir güzel nedir filan diye derdim. sonra derdi ki, "aldatmak, aldatmak çok kötüdür simge. karşındaki kim olursa olsun onu aldatmayacaksın. yalan söylemeyeceksin. başkasını çok sevmek istiyorsan, önce kendi çok seveceksin, değer mi vermek istiyorsun, önce kendine çok değer vereceksin. çünkü hiçbir şey senden değerli değil ama hiçkimse de senden daha değersiz değil. hep bunu hatırla, öyle yaşa" asıl bugüne kadar ağırlığı altında ezilmeme mücadelesi verdiğim BABAMIN şu lafı var ya; "ailemize yakışmayacak bir şey yapma", insanlara karşı duvar örebilmeyi bana öyle güzel öğretti ki. bazısı var, deus ex machina ile bile o duvarları aşamaz. istersem ömrümün sonuna dek ben o adamla birlikte yaşayayım, ona çizdiğim sınırın ötesine geçemez.öyle de sağlam örebiliyorum duvarları.malzemeden çalmıyorum.

gelgelelim fasulyenin faydalarına;

boka batmış.

sadece filmlerde filan vardır lan dediğim entrika, yalan dolan ve daha fazlasının gözlerimin önünde yaşandığını gördükçe midem bulanıyor şekerim.
adam arkasından orospu dediği kıza bugün çıkıp selam verebiliyor, onu geçtim, birlikte vakit geçirebiliyor. "ben bir daha asla onunla..." diye başlayan cümleler, "yine görüşelim" 'lerle bitiyor. benim midem bulanıyor. öğğğ. onlarınkiyle, ailemden aldığım hiçbir değer uyuşmuyor ve bu uyuşmazlık bir renk, hareketlilik oluşturmuyor ne yazık ki. etrafımda olduğun için utanç duyuyorsam, orada çok büyük bir terslik var dostom.

(din kültürü ve ahlak bilgisi kitabından bir kuple gibi oldu bu kayıt bu arada. ona da gülmüyor değilim kıyın kıyın.yukarda "güzel ahlak" filan dedim çünkü eheh.)

velhasıl-ı kelam,
çıkıp da allah belanızı versin lan diyemiyorum ya, bence ben bu yüzden hasta oluyorum. ateşim çıkıyor . kıvranıyorum . SİNDİREMİYORUM içim sıkıldı iyice. dur ben en iyisi gidip biraz kuru kayısı yiyeyim. belki sıçarım.

No comments :

Post a Comment